A riddle translate Turkish
547 parallel translation
And the little woman, whom we call hysterical, alone and unhappy, isn't she still a riddle for us?
Histerik diye adlandırdığımız kadınlar çok yalnız ve mutsuz. O kadınlar bizim için hâlâ bir muamma değil mi?
" You are a riddle, Nanon.
Tam bir kapalı kutusun Nanon.
When the boat arrives from the mainland, there will be ten dead bodies and a riddle, no one can solve on Indian Island.
Anakaradan motor geldiğinde Kızılderili adasında on ceset ve kimsenin çözemeyeceği bir muamma olacak.
I've got a riddle, Sam.
Bir bilmecem var Sam.
What kind of a riddle is this?
Bu nasıl bir bilmece?
But I will set you a riddle.
Ama size bilmece sorayım.
It's not a riddle without a wager.
- Bahissiz bilmece olmaz!
Ask me a riddle I'm happy to say
# Sor bana bir bilmece neşeyle yanıtlarım sizin için #
- When I ask him, he says it's a riddle without an answer.
- Sorduğumda... Bunun, cevabı olmayan bir bilmece olduğunu söyledi.
Heyday, a riddle.
Haydi! Al sana bilmece!
Hey, a riddle!
Ne bu, bir bilmece mi?
It's not a riddle as Michele said.
Evet, söylediğiniz gibi bir polisiye film değil.
I heard a riddle on the radio yesterday
Dün radyoda bir tekerleme duydum.
- She's a riddle, she's a child
- Çocuk, haşarı
You're much less of a riddle when I see you here, Georg.
Seni burada gördüğümde çok daha az gizemlisin, Georg.
robin : A riddle, in the form of a joke!
Bir espri şeklinde bulmaca!
I got a riddle for you.
Bir bilmece soracağım.
Got a riddle for ya, Daddy.
Babacığım, bir bilmece sorayım mı?
A riddle :
Bir bilmece :
What is this, a riddle?
- Çok saçma, ne biçim soru bu şimdi?
- A riddle, this must be a riddle.
- Bir bilmece, bu kesin bir bilmece.
Women are a riddle.
Kadınlar birer bilmecedir.
Here's a riddle I came across, a rebus.
Sizden bir çizimi çözmenizi rica edecektim.
It's a riddle...
Bu işte bir iş var...
- It is a riddle?
- Sır mı? - Evet.
Every illustration was a riddle posed by the past to the present.
Tüm resimler geçmişten o güne açılan bilmecelerdi.
What's that, a riddle?
O ne, bir bilmece mi?
- They have only to solve a riddle.
- Tek yapmaları gereken bilmece çözmek.
- A riddle?
- Bilmece mi?
I asked him a riddle, and it always takes that lout all night to solve riddles.
Ona bir bilmece sordum ve bilmeceyi çözmek bu adamın tüm gecesini alır.
May I tell a riddle too?
Ben de bir bilmece sorabilir miyim?
You really are a riddle.
Tam bir muammasın.
A riddle without an answer's like an empty cup when you're thirsty for wine.
Bir bilmecenin cevabının olmaması şaraba susadığında... -... kadehin boş olması gibidir.
Here's a riddle for you.
İşte sana bir bilmece.
Imagine me thinking I could solve this riddle in a few days.
Birkaç gün içinde bu sorunu çözebileceğimi düşünmüştüm.
It's a little riddle called, "What's to be done about me, Martha, and you?"
Bilmecenin adı, "Ben, Martha ve sen ne olacağız?"
That's a fool's riddle.
Aptalca bir bilmece bu!
If you guess the riddle, I'll pay each of you a new garment.
Bilmecenin cevabını bilirseniz her birinize yeni bir kürk alırım.
A... a clever riddle.
Zekice bir bilmece.
- Is that a riddle?
Bu bir bilmece mi oluyor?
You know, back in my little old town of Riddle, we had a cousin named Harry.
Küçük eski kasabam Riddle'da, Harry adında bir kuzenimiz vardı.
Now, is there really a town called Riddle?
Gerçekten Riddle diye bir yer var mı?
I know I should start off with a funny story about them kinfolk of mine in Riddle but I just feel too humble this afternoon as I look out upon this fine representative body of wholesome young American womanhood.
Riddle'daki akrabalarımla ilgili, bir anıyla başlamam gerektiğini biliyorum. Ancak, bu öğleden sonra, genç ve güzel Amerikan kadınlarını temsilen burada duran bu güzel gruba baktıkça kendimi çok basit hissediyorum.
Here's a little riddle for you.
Küçük bir bilmecem var sana.
I shall return for a final word in a moment. First, we have come to one of those treacherous crevices that riddle the glacier of television.
Önce, televizyon buzulunu çözen şu hain aralıklardan birine gelmiş bulunuyoruz.
- It all adds up to a sinister riddle.
- Her şey kötü bir bulmaca gibi.
I've just learned a wonderful riddle. Listen to this.
Harika bir bilmece öğrendim.
Here's a little riddle which I'm sure... one of your nannies must have taught you.
İşte sana küçük bir bilmece. Eminim bakıcılarından biri sana öğretmiştir.
Our next Riddle, a living specimen of anthropology is Hombrecito.
Sıradaki Muamma'mız, insanbilimin canlı bir örneği ;.. ... Hombrecito.
The old man of the mountains will ask a difficult riddle.
Dağın yaşlı adamı size zor bir bilmece soracak.
This riddle will give me a headache.
Bu bilmece başımı ağrıtacak.