English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ A ] / Actually i don't

Actually i don't translate Turkish

3,251 parallel translation
Actually it's your boss and your agency I don't wanna mess with.
Aslında bulaşmak istemediğim kişiler patronun ve ajansındır.
I don't think he's actually dead.
Onun gerçekten öldüğüne inanmıyorum.
But I don't think Nicolae ever actually knew that, huh?
Ama sanırım Nicolae bunun farkında değildi.
No, I don't actually!
Hayır, aslında düşünmüyorum!
Well, actually I don't have that kind of time right now, but I can make it easy for you.
Aslında pek vaktim yok ama sizin için işi kolaylaştırayım.
And I don't actually do the operation.
Ameliyatı ben yapmayacağım.
I don't actually know why I went in the first place.
Aslında oraya neden gittiğimi bile bilmiyorum.
- No, actually I don't.
- Hayır, gerçekten yok.
actually I don't think I've ever seen you so, uh... uh...
Seni daha önce hiç bu kadar... Bu kadar ne?
I just aim it at it. I don't actually do it.
Yapacakmışım gibi yaptım ama hiç ateş etmedim.
Actually, I have But I don't wish to bore you
Aslında evet, ama sizi bununla sıkmak istemem.
Actually, I don't know father.
Aslında, bilmiyorum baba.
I don't know, actually, where the Loch Ness Monster is, but it's somewhere in Scotland.
Loch Ness Canavarı'nın tam olarak nerede olduğunu bilmiyorum ama İskoçya'da bir yerdeydi.
I don't know, actually.
Bilmiyorum.
I can't tell you how many times I try and tell them what shit's like over there - - what the kids are actually like - - and they just - - they don't listen.
Onlara ortalıkta ne boklar döndüğünü, çocukların aslında nasıl olduklarını söylemeyi kaç defa denedim anlatamam.
I don't actually know what people did for a living back then, so...
Aslında bu insanların yaşamak için ne yaptıklarını bilmiyorum, o yüzden...
I actually don't want you to go.
Aslında gitmeni istemiyorum.
Actually, I don't work here, Dallas.
Aslında burada çalışmıyorum, Dallas.
I mean, most people don't get a chance to actually live out their worst nightmare.
Sonuçta pek çok insan kabuslarını yaşama fırsatı bulamaz.
In case I actually survive this, I don't want the real Hulk to kill me.
Eğer bu durumdan sağ çıkarsam, gerçek Hulk'ın beni öldürmesini istemem.
- Actually, no. I'd like to take a look around, if you don't mind.
Eğer sakıncası yoksa etrafa bir bakmak istiyorum.
'cause they're gonna think that they could fall asleep and get a knife finger up their butt when, in reality, that's not even something that could actually happen, I don't think.
'çünkü şöyle düşünecekler uykuya daldıklarında götlerine parmak ve bıçak yiyeceklerini ama, gerçekte öyle bir şey asla olamaz işte, sanmıyorum yani.
No, actually, I don't.
- Hayır, açıkçası yok.
Don't get mad, uh,'cause I actually think you're the type of girl who might get offended by something like this, but I bought you a car.
Kızma lütfen. Senin tipindeki kızlara böyle şeyler teklif edilmeyeceğini biliyorum ama sana yeni bir araba aldım.
I don't think that's actually right...
Bunun doğru olduğunu pek sanmıyorum.
Actually, I don't--I don't have that sheet music.
Aslında onun notalarını bilmiyorum.
I really wish my parents were here, actually, to see it because they don't get to see a Iot of us and to see us doing something like this and see what it's all about....
Keşke annem ve babam burada olup görseydi... Çünkü bizi pek sık göremiyorlar ve böyle bir şey yaptığımızı... neler olduğunu göremiyorlar.
I don't think I've actually been that close to one in person before.
Daha önce silahlı bir adama hiç bu kadar yaklaşmamıştım.
And I don't know. Four years of medical school and internship, residency... it just felt like it would take too long to actually make a difference in the world.
Bilmiyorum yani dört yıl tıp eğitimi, sonra stajyerlik, ihtisas derken çok uzun geldi.
So I've been working on shellfish, and um, people think that it's easy to do, but people actually don't really know what they're talking about'cause it's difficult to do.
Bir süredir kabuklu deniz ürünleri üzerinde çalışıyorum. Herkes kolay diye düşünür. Ama pek ne dediğini bilmez kimse çünkü gerçekten uğraşması zor.
Oh, sorry. Actually, I don't... okay.
Oh, özür dilerim. aslında, Tamam... yok.
You don't actually think that I can change. No.
- Değişebileceğime inanmıyorsun.
[Creature growls] Actually, that sound- - that's the one I don't like.
Asıl bu ses hoşuma gitmedi.
Actually, I don't think you know what you're talking about.
Bence asıl siz hangi konudan bahsettiğinizi bilmiyorsunuz.
So basically, either I don't play, in which case Chloe sleeps with Daniel and makes him undatable, or I actually play, and I have a chance to date him.
Yani basitçe, oynamayı ret ederim ki bu durumda Chloe Daniel'le yatar ve kriterlerime takılır yada oynarım ve onunla çıkma şansım olmuş olur.
I don't actually play with them.
Onlarla oynamıyorum.
On second thought, uh, I actually don't want to get to know you better.
Seni tanımak falan istemiyormuşum aslında. Anılarını anlattığın için sağ ol.
I actually don't know.
Aslında gerçekten bilmiyorum.
Uh, I actually don't give a crap.
- Aslında bunlar umurumda değil.
Actually, if you guys don't mind, I could use some help with something.
Aslında sizin için sakıncası olmazsa biraz yardım işime yarayabilir.
I don't, actually.
Pek dinlenmem.
You don't actually think I would do something like...
Böyle bir şey yapacağımı gerçekten düşünmüyor...
Oh, I don't actually believe he's aware I'm here.
- Burada olduğumu bildiğini sanmıyorum.
It's tomorrow and it's $ 2 a head. And, actually, I don't know what I'm going to get.
Yarın ve kişi başı 2 dolar ve ne alacağıma karar veremedim.
Actually, I don't think our phone is working.
Doğrusu, telefonun çalıştığını sanmıyorum.
Well, actually I don't... yet.
Aslında yok... Henüz. Bunları kendim aldım.
Actually, I don't think so.
Hiç sanmıyorum.
You know, I was actually... I don't wanna keep you, but I was just dropping by so that I could, um...
Sana rahatsızlık vermek istemiyorum ama asıl ziyaret sebebim...
You don't tell us how to run an O.R. if you don't actually work in one. That's all I'm saying.
Kendin ameliyathanede çalışmıyorsan bize de nasıl çalışacağımızı söylemeyeceksin, onu diyorum sadece.
Unlike you, I don't actually enjoy any of this.
Senin aksine bu işten zevk almıyorum.
I don't know if I could've found a way to stab a man without actually doing any real harm.
Ve ben bile, bir insana zarar vermeden bıçaklayabilir miydim... bilmiyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]