All yelling translate Turkish
372 parallel translation
They were bursting with happiness. They were all yelling.
"Annemiz dönüyor!" diye zıplayarak dans ettiler.
( All yelling ) Jesus, it's a tiny flying mouse, not a bear.
Tanrım, bu küçücük bir yarasa, ayı değil ya.
When that final curtain hits the floor... and what's his name, this Bellamy, when he comes out to take his bows... they're all gonna be yelling, " Renault!
Son sahnede perde inince... adı neydi, Bellamy idi galiba, selam vermek için geldiğinde... herkes "Renault! Renault!" diye bağıracak. - Öyle mi?
Do me a favor and stop yelling my name all over this restaurant.
Restoranın her yanında adımı bağırmaktan vazgeçer misin lütfen?
The Colonel was always yelling, imagining things... which you know yourself is all pretty ridiculous.
Albay sürekli hayali şeyler hakkında bağırıp çağırırdı. Siz de biliyorsunuz ki anlattıkları komik şeylerdi.
Working on me what all that yelling was about.
Neden bağırdıklarını öğreneceğim.
The yelling didn't help at all.
Bagïrma bir ise yaramadï.
I do declare, it looks like my head's gonna split open with all this singing and yelling and hallelujah-ing.
Kafam yakında çatlayacak tüm o şarkı, haykırma ve şükretmelerden.
He's been yelling for you all afternoon.
- Yoksunuz diye bütün öğlen bağırıp çağırdı.
What's all that yelling mean, sir?
adamlar neden telaşlandılar, efendim?
A picture just came to me : My editor climbing all over his office yelling, stamping his feet.
Duvarlara tırmanan editörüm geliyor gözümün önüne.
What's all this yelling?
Bu çığlıklar neyin nesi?
So we can all talk without everybody yelling.
Belki o zaman bağırmadan konuşursunuz.
He's all wound up to do something. Your yelling will only make it worse.
Ona engel olamazsın, bağırışların durumu daha da kötü yapacak.
What's all the shouting and yelling in here?
Bu bağırış çağırış da ne?
There was all this yelling in the nut house.
Tımarhaneden bu çığlık geliyordu.
All this yelling, these people, frighten me.
Bu gürültü insanlar bana fazla geliyor.
All of a sudden she jumps up and starts yelling rape!
Sonra ayağa fırladı ve bağırmaya başladı... " Tecavüz ediyorlar!
Yelling I insulted you and all, what you need is a good spanking.
Bağırdıklarında cabası. Sana iyi bir sopa çekeceğim.
I don't know as I could stand that : people yelling'at me all the time.
İnsanların sürekli bana bağırmasına dayanabildiğim sürece sorun yok.
All those Pinky Benson fans screaming, yelling, crying...
Bütün o Pinky Benson hayranları çığlık çığlığa, ağlaya sızlaya...
What's all the yelling about?
Bu çığlıkların sebebi ne?
In spite of all the aggravation and the misery and the yelling... -... I'm glad I have 10 children.
Tüm sefalet ve tantanaya karşın 10 çocuğum olduğuna memnunum.
All the men are yelling for you.
Herkes tezahürat yapıyor.
What's all the yelling about, huh?
Herkes neden bağırıyor?
What's all the yelling about?
Bu yaygara da ne?
You know, start yelling like, " All right, all right, get me out of here.
Bilirsin, "Tamam, tamam, çıkarın beni buradan," gibi.
With all the yelling, blowing off carbon dioxide, the kid should have too little acid.
Bütün o ağlama ile, havaya karbondioksit veriyor, çocukta çok az asit olmalı.
Nutsy, how can I sleep with you yelling, "All's well!" all the time here?
Nutsy, sen sürekli "Her şey yolunda!" diye bağırırken nasıl uyuyabilirim?
When I say fanatics, you could be holding a position and they're about 30 yards away from you, and all of a sudden they'd come flying at you, shouting and yelling.
Fanatik derken yani siz bir pozisyondasınızdır onlar da otuz metre ileridelerdir ve bir anda size doğru bağırarak çığlık çığlığa adeta uçarlar.
What the hell was all that yelling about?
Biraz onceki sesler neyin nesiydi?
You yelling at me in front of all those people?
Herkesin önünde bana bağırdın, nasıl olduğumu biliyor musun?
Instead of yelling at me you should think about our workers. They'll all quit in half a year!
Bana bağıracağına, bütün işçiler neredeyese yarım yılda bırakacak.
Doggie, what's all the yelling about this early?
Ne var... ne oluyor...? Sabah, sabah bu gürültü patırtı'da ne?
I saw the car over there in flames and all these strange little characters... with towels on their heads, yelling, "ayatollah, ayatollah!"
Orada yanan arabayı gördüm. Bir de o garip adamları. Kafalarına bir şeyler sarmışlar, "Ayetullah" diye bağırıyorlardı.
What was all the yelling about?
Kim bağırdı öyle?
I just don't like you yelling at her all the time. - I'm telling you.
Ona sürekli bağırmandan hoşlanmıyorum, söylediğim bu!
All those kids were yelling and screaming and freaking out.
Bütün o çıldırmış çocuklar bağırıp çığlık atıyorlardı.
You're all punks hiding there, yelling in the dark.
Siz burda karanlıkta bağrışan aşağılıklarsınız.
the yelling and screaming. "All out, everybody out!"
"Herkes dışarı, herkes dışarı!"
- All you're doing is yelling at me.
- Tek yaptığın şey bana bağırmak.
All day long you mutter to yourself, gibber, dribble, moan and bat your head against the wall, yelling : "I want to die!"
Bütün gün kendi kendine mırıldanıyor, anlamsızca konuşuyor, inliyor ve kafanı duvara vurarak, "Ölmek istiyorum!" diye bağırıyorsun.
All day long you mutter to yourself, gibber, dribble, moan and bat your head against the wall, yelling : "I want to die!"
İtiraf etmeliyim ki, çetin bir gün başlamadan, kahvaltını benimle paylaşmayı teklif etmene çok sevindim.
If they kick a field goal, Prescott's ahead 24 to 21... all the yelling's not going to help.
Eğer saha golu yaparlarsa, Prescott 24-21 öne geçer bağırmanın faydası olmaz.
[Brian yelling] he's in the garage all by himself.
Tek başına garajda.
For heaven's sake, what is all this hullabaloo, all this shouting and yelling blue murder?
Tanrı aşkına, nedir bu gürültü, bağırışlar, ortalığı velveleye vermeler?
There was all this yelling and clapping and laughing.
Hepsi bağırıyor, alkışlıyor ve gülüyordu.
They were yelling "Kurt, Kurt", and there was all this chanting.
"Kurt, Kurt" diye bağırıyorlardı ve şarkı söylüyorlardı.
- What's all the yelling about?
- Nedir bu bağırtı?
All the yelling.
Hep bağırırsın.
You've been yelling all night.
Buradayım. Uzakta değilim. Bütün gece bana bağırabilirsin.