And it was just translate Turkish
7,477 parallel translation
I was looking through the ads, and it was just... the most interesting.
İlanları incelerken, aralarından en ilgincinin bu olduğunu düşündüm.
I was just thinking, for my friends, they should fail in their exams because then I would have, like, more opportunities for me, and it was just because our teacher said to us that just the 90 % of us, we are losing our time.
Bilmiyorum, sadece arkadaşlarımın sınavlarında başarısız olmalarını isterdim. Çünkü böylece, daha çok fırsatım olabilirdi... çünkü öğretmenimiz bize... yüzde doksanımızın burada zamanını boşa harcadığını söylerdi.
We jumped in, and so much was good, but long-term... it just wouldn't work.
Hiç düşünmeden başladık, ve çok da güzeldi ama uzun vadede... bu iş yürümez.
I don't like all that sappy stuff, but I was just thinking about it, and that's just a really lucky baby to get you as a mom.
Çok duygusal şeyleri hiç sevmem, ama sadece düşünüyordum da, o bebek, annesi sen olacağın için çok şanslı.
I was kind of harsh on you in high school, and it wasn't cool, so, I just wanted to say I'm sorry.
Lisedeyken sana karşı kötü davrandım, ve bu hiç hoş değildi, o yüzden üzgün olduğumu söylemek istedim.
It was because you were dilated, Jane, and the thought of missing the birth, just the smallest chance.
Sen genişlediğin içindi, Jane, ve doğumu kaçırma düşüncesi, küçücük bir ihtimal.
So I was just wondering if you could give us an insight into the female mind and let us know what it is women want.
Bize kadınların iç yüzü hakkında bir şeyler anlatıp ne istediklerini söyler misin?
I thought it was just the typical weird crap that women do to each other, but last night, I realized what you didn't tell me, and what's kind of irritating is that you have feelings for him too.
Ama dün gece, bana söylemediğin bir şeyi ona olan hislerinden dolayı nasıl rahatsız olduğunu fark ettim.
I've been running just as fast as I was when it happened and nothing.
Geçen sefer koştuğum gibi hızlı bir şekilde koşuyorum ama hiçbir şey olmuyor. Hâlâ buradayım.
It was... it was just a blur of red and a gust of wind.
Birden yanımdan geçti. Kırmızı bir bulanıklık ve sert bir rüzgar vardı sadece.
I don't... I don't know. It was really big, and I just...
Muzlar çok büyüktü,
Neighbor said someone just knocked on the front door and left it there. Didn't see who it was.
Komşu, birinin ön kapıyı çalıp, kutuyu oraya bıraktığını söylemiş.
And we realized it was just one wire holding us up?
Sonra bizi havada tutanın sadece tek bir tel olduğunu görmüştük hani.
I had no idea that it was gonna just mutate and spread like this crazy zombie sex virus.
Mutasyona uğrayacağını ve deli zombi seks virüsü gibi yayılacağına dair bir fikrim yoktu.
Yesterday I was so embarrassed and it just kept getting worse and worse.
Dün çok utandım ve daha da kötüye gitmeye devam etti.
I didn't realize The bump-it, blow-it-up thing was over and we're back to just tapping rats.
-... fareleri kullandığımızın farkında değildim.
When Grady was at his peak, I had a charge account at that store and a dozen others just like it.
Grady zirvedeyken o dükkânda ve düzinelerce benzer dükkânda açık hesabım vardı.
I was - - I was all the way over here, and it just grabbed me and slammed my head into the wall.
Buraya kadar savruldum ve beni tuttu, sonra kafamı duvara çarptı.
Point is, it got really clear that it was gonna be just me and Daniel that night.
- Peki. Dediğim şu ki bir süre sonra, o gece sadece Daniel ile benim olacağı açıktı.
He stuck his tongue inside my mouth, and then I tried to push it out with my tongue, but that was the wrong move because that just seemed like more frenching.
Dilini ağzıma kadar soktu ve dilimle ittirmeye çalıştı sonra, fakat bu yanlış bir hamleydi çünkü bu daha da "öpücüğe" dönüştü.
I just saw an Israeli soldier embracing an elderly Arab man who was weak and stumbling from the shock of it all.
Az önce İsrailli bir askerin, olayların şokunu hala atlatamamış zayıf ve topallayan yaşlı bir Arabı kucakladığını gördüm.
I was standing there at the console and it just came to me.
Burada kumanda panelinin başındaydım ve sonra bir anda aklıma geldi.
She said "it just came to her" when she was standing at that console, but I did the exact same thing, trying to figure out what buttons to push, and nothing came to me.
Kumanda panelindeyken "bir anda aklıma geldi" dedi, bende aynı şeyi yaptım, düğmelere basarak sorunu çözmeye çalıştım ama benim aklıma bir şey gelmedi.
Promise me, promise me, that when they come you blame it all on me, tell him it was all my fault, I just went crazy, and you don't know where I went, tell them I made you do this.
Bana söz ver, söz ver. İçeri geldikleri zaman bütün suçu bana atacaksın. Tüm hatanın bende olduğunu, delirdiğimi ve nereye gittiğimi bilmediğini söyleyeceksin ve sana bunu zorla yaptırdığımı söyleyeceksin.
I wasn't sure if I was just making a fool of myself or what, but a friend of mine went to them, and she said it was incredible.
Kendimi mi komik duruma düşürdüğümden emin değildim ama... bir arkadaşım onlara gitmişti ve inanılmaz olduklarını söyledi.
It was just one dinner and it's over.
Sadece bir akşam yemeğiydi ve bitti.
Look, I think he wants to hurt us for something that happened back then, and I'm just trying to find out what it was.
Geçmişte olan bir şey yüzünden, bize zarar vermek istiyor,... ve ben sadece bunun ne olduğunu anlamaya çalışıyoum.
If the paint found on Aaron Brown's knuckles wasn't from the car, and yet, based on the clotting, it was sustained just before he died, where did the paint come from?
Aaron Brown'ın parmak eklemlerinde bulunan boya arabadan değilse pıhtılaşmaya bakarsak, ölmeden hemen önce maruz kaldığı boya nereden geldi?
It was just Jason and me.
Sadece Jason'la ben kalmıştık.
That's how hard it was to come by, and of course a few decades later, a chemist by the name of Charles Martin Hall developed a way to extract aluminum from common dirt at almost no cost, and just like that,
Sahip olmak bu kadar zormuş. Aradan 30-40 yıl geçtikten sonra Charles Martin Hall adında bir kimyager alüminyumu neredeyse sıfır maliyetle sıradan topraktan elde etmenin. bir yolunu bulmuş ve böylece alüminyum kraliyet ziyafetlerinden köylülerin mutfağına kadar inmiş.
And just remember, Axl, it was your aunt's shell she left on Earth.
Ve Axl unutma teyzen dünyada bir parçasını bıraktı.
It was working just a minute ago, and now it's completely out of juice.
Bir dakika önce çalışıyordu ama şimdi tamamen şarjı bitti.
Now, if you would just tell me whose blood that was and how it got there.
Ya şimdi bana o kan kimin, nasıl geldi söylersin...
Mr Norrell, that place just breathed magic and she was at the heart of it.
Bay Norrell, orası sırf büyü kokuyordu ve o kadın tam ortasındaydı.
I was just thinking about how when you and Coyote had a party I'd come in in my pajamas and do this to tell everyone that it was time to leave, remember?
Coyote ile yaptığınız partiyi düşünüyordum da odaya pijamalarla girip herkesin gitmesini istemiştim, hatırladınız mı?
The President of the United States was just here, and even he was not allowed to see it.
Amerikan Başkanı demin buradaydı onun bile görmesine izin verilmedi.
It just seems to me like we all lost in this, and that the only person who won was you.
Bana öyle görünüyor ki, hepimiz bu konuda kaybettik ve kazanan tek kişi sensin.
And it just pisses you off, because it was better than your screwed up life, whatever that was.
Senin o ne idüğü belirsiz boktan hayatından daha iyi diye kızıyorsun.
We just... we had to file this case by 9 : 00 A.M., and so it was getting close, so I had to take the call.
Saat 9'da davamız var, zaman yaklaşıyor, o yüzden telefona bakmak zorunda kaldım.
And I just feel like is it one of those things where, you know, everything was high pressure, and nobody had slept, and my dad, and, you know, like, when you have...
Ben de şey gibi sandım yani çok fazla heyecan vardı, kimse uyumamıştı falan. Babam da...
It just means so much to him, and when I look back, Kristina, if you remember where I was at when we started The Luncheonette, I was terrified.
Onun için anlamı çok büyüktü ve geriye dönüp baktığımda Kristina, Luncheonette'i açtığımız zamanı hatırlarsan, ödüm kopuyordu.
She just said it was time sensitive, and she wanted to see us in person.
Sadece zamanın geldiğini ve bizimle özel olarak görüşmek istediğini söyledi.
It would have been really easy for me to, like, grow up and resent you for being a drama queen and, like, hogging all of mom and dad's attention and I just realized now that I was totally wrong
Annemin ve babamın dikkatini çekmek için sürekli drama yaratmana içerlemek benim için gerçekten kolaydı. Yanıldığımı daha yeni fark ediyorum ve artık sana daha iyi ablalık yapacağım.
I just thought it was like a dreamlike memento.
Sanki rüya gibi bir andı. - Aman tanrım, evet.
And you just decided that this was the plan, without discussing it with me?
Bana sormadan etmeden planın bu olduğuna mı karar verdin?
I just kissed him, but it was the kind of kiss that said, "I like you more than a friend and I want to start dating exclusively."
Sadece öptüm ama o öpücük şöyle diyordu "Seni bir arkadaştan daha çok seviyorum ve hemen seninle çıkmaya başlamak isterim."
It's like he deliberately revealed himself to us, and then when he was ready, he just disappeared.
Kendini kasten bize belli etmiş gibiydi ve hazır olduğunda da aniden yok oldu.
And then she left, and so it was just me.
Sonra o gitti ve işler bana kaldı.
It seemed like he was on the brink of confessing and then he just got smart.
Oydu gibi itiraf eşiğinde gibiydi ve o sadece akıllı var.
He just was in so much pain that he, you know, took it out on his mom and took it out on his dad and took it out on his siblings.
Çok fazla acı çekiyordu ve bunu annesinden, babasından ve kardeşlerinden çıkarıyordu.
You know, it was still him wanting to rebel and getting stoned and going out with his friends, and not wanting to, you know, do chores, and, you know, he was always wanting to, like, just do his own thing.
Çünkü hala asileşip kafayı çekmek istiyordu, arkadaşlarıyla takılmak, ev işleri yapmamak istiyordu, her zaman kendi işini yapmak isterdi.
and it was my fault 22
and it will be 25
and it's getting worse 25
and it's weird 29
and it's okay 46
and it's beautiful 32
and it's gone 41
and it sucks 39
and it's done 39
and it worked 185
and it will be 25
and it's getting worse 25
and it's weird 29
and it's okay 46
and it's beautiful 32
and it's gone 41
and it sucks 39
and it's done 39
and it worked 185
and it's your fault 41
and it's only 22
and it's all because of you 31
and it's 505
and it's not fair 37
and it's yours 52
and it 238
and it's all yours 22
and it's my fault 76
and it's important 23
and it's only 22
and it's all because of you 31
and it's 505
and it's not fair 37
and it's yours 52
and it 238
and it's all yours 22
and it's my fault 76
and it's important 23