And it was wonderful translate Turkish
188 parallel translation
I did a lot of shopping, and it was wonderful to see Uncle Phil.
Bir sürü alışveriş yaptım. Phil amcayı görmek de çok güzeldi.
And it was wonderful.
Harikaydı da.
I argued that our civilization had achieved a purity that no other culture had ever approached and it was wonderful... for a while.
Medeniyetimizin, bir süreliğine hiç bir medeniyetin ulaşamadığı saf ve temiz bir seviyeye ulaştığını... tartışırdım.
You intended to give me a gift... and it was wonderful.
You intended to give me a gift... and it was wonderful.
And it was wonderful. Nothing crazy about it.
Bunda delice bir şey yok.
Say that you heard his singing all the way upstairs... and even at that distance it was wonderful.
Söylediği şarkıları yukarıdan duyduğunu ve bu mesafeden bile kulağa harika geldiklerini söylersin.
It was a wonderful sight, the vessel steaming out into the channel... and all those men cheering and -
Buhar gemisi üzerindeki tüm o... neşeli askerlerle kanalın içlerine doğru yol alıyordu.
Supposing it all came back to you suddenly... and it was awfully grand, with all sorts of wonderful people?
Ya hepsi bir gün ansızın geri gelse... ve çok büyük bir hayatın olsaymış, mükemmel kişilerle dolu?
Well, ah, its about ah, it's about a strange and wonderful treasure that was locked up in an enchanted stone.
Yani, ah, şey hakkında ah, tılsımlı bir taşın içine kilitlenmiş garip ve muhteşem bir hazine hakkında.
'But at the long 13th, Parratt got a wonderful four,'and after that, it was ding-dong all the way.
Fakat uzun 13.'de, Parratt harika bir dört yaptı. Ve daha sonra daha da çekişmeliydi.
I just took the long way to say that when I said that was a beautiful dress and you look wonderful in it I sincerely meant it.
Ben sadece size, elbisenizin ne kadar güzel olduğunu ve içinde ne kadar hoş olduğunuzu söylemenin uzun yolunu seçtim. İçtenlikle söylüyorum bunu.
It was a wonderful hospital. And such nurses, too.
Muhteşem bir hastaneydi hemşireleri de harikaydı.
In the Army. Playing Lenny in Mice and Men in a camp show. Wonderful way to fight a war, but it was my downfall too.
Savaşmak için ne harika bir yol ancak o an benim çöküşüm oldu.
It was ugly and you were both wonderful.
Çok kötüydü ve ikinizde harikaydınız.
It was really pretty wonderful, and then... all of a sudden I realized that this girl was almost literally insane about me.
Her şey mükemmeldi taa ki... ansızın kızın benim için deli olduğunu hissettiğim ana kadar.
The wonderful people of New Zealand loved the kids in green and to us, well, it was almost like home.
Yeni Zelanda'nın güzel insanları yeşilli çocuklara bayıldı ve bizim için, aynı evdeymişiz gibiydi.
It was a wonderful wedding and a wonderful party.
Harika bir düğün ve harika bir partiydi.
It was a wonderful game and I enjoyed every minute of it.
Harika bir oyundu ve her anından zevk aldım.
And it was there, in the seclusion of my laboratory, that the idea came for this wonderful new product.
Aşağıda, laboratuarın sessizliğinde, değişik, hoş, yeni bir ürün aklıma geldi.
Not because I was in it, but because the sets and costumes and that particular time were absolutely unik and I think pretty wonderful.
İçinde ben olduğum için değil, ama sahne ve kostümlerden ve o kesinlikle eşsiz ve bence çok mükemmel olan özel zamandan dolayı.
It was a wonderful year but... it passed so quickly and then she was gone.
Çok güzel bir yıldı ama çok çabuk geçti, sonra da eşim vefat etti.
It was a wonderful and memorable experience.
Mükemmel ve adeta unutulmayacak türden bir deneyimdi.
You know, I've been to the East, and I've been to the West, but it was never this... wonderful!
Batı'da bulundum, Doğu'da da ama hiç bu kadar harika değildi!
But we obtain to leave the roads main and to go for the province e was extraordinary, because it was a wonderful time, in the villages the people received them e offered them optimum brandy, optimum wine, therefore said "stops what to leave everything for the Germans?"
Ama güç bela anayola ulaşmayı başardık... Taşrada durum çok sıradışıydı. Hava günlük güneşlikti.
It was w-wonderful and a b-b-beautiful dinner.
Harikaydı, çok güzel bir yemekti.
Dorothy, in the first place, I want you to know that what happened last night was the most beautiful, wonderful, crazy thing that's ever happened to me, and I'll never forget it or you.
Dorothy, ilk olarak dün gece yaşadığımızın başıma gelen en güzel en harika, en çılgınca şey olduğunu ve bunu veya seni hiç unutmayacağımı bilmeni istiyorum.
And a wonderful gesture it was.
Güzel davranıştı.
And while the wrecking of that beautiful ship... upon our coast was, of course... a tragedy to those who were on the ship... it still was the catalyst that brought together... all of the people of this wonderful area.
Tabii o güzel geminin enkazının sahilimizde olması gemide bulunanlar için bir trajedi olsa da, bu harika bölgenin insanlarını bir araya getirmede bir aracı olmuştur.
It was all so wonderful, and you just ran away, Franz.
Her şey çok güzel giderken,... kaçıp gittin, Franz.
It was wonderful to have a faith and cause in a world where, supposedly, neither exists.
Yaşamak için bir inanca ve bir nedene sahip olmak harika bir şeydir. Gördüğüm kadarıyle sende her ikiside yok.
So, I went to Poland, and it was this wonderful group of young men and women.
Polonya'ya gittim, genç kadın ve erkeklerden oluşan müthiş bir grup olmuştu.
And it was really wonderful, the very first time
Ve gerçekten çok güzeldi, ilk yapışımdı.
And it was a wonderful system. See, everybody was happy.
Ve harika bir sistemdi.
It was terrifying and wonderful to watch.
Bunu görmek muhteşem ve dehşet bir şeydi.
It was a wonderful deal, David, and I took it.
Harika bir anlaşmaydı David ve kabul ettim.
It was a wonderful moment for Holmes.
Holmes için müthiş bir andı.
I was thinking how wonderful it is when friends can open up and level with each other.
Dostların birbirlerine açık davranıp uzlaşması ne harika bir şey.
Garcia told me he had a wonderful cook, a half breed he had picked up on his travels but the dinner, well it was so ill-prepared and served with such bad grace that it was barely edible.
Garcia bana yolculuklarının birinden getirdiği melez, harika bir aşçısı olduğunu söylemişti. Ancak yemek o kadar kötü hazırlanmış ve o kadar kötü bir tavırla servis edilmişti ki pek yenilebilir denemezdi.
Worf, it was what it was, glorious and wonderful, and all that.
Worf, yaşanan yaşandı. Hepsi harika ve muhteşemdi, ama o kadar.
It was a wonderful evening, and if you're here when I get back...
Harika bir akşamdı. Döndüğümde burada olusanız...
I liked all the food, and it was- - it was wonderful.
Yemeklerin harikaydı. Hepsini sevdim.
Mm-mmm. She said it was fine... if I just spent the night with you guys... and she was really grateful that I found such a wonderful family.
Sizinle bu gecelik kalmamın... sorun olmayacığını söyledi... ve sizin gibi harika bir aile bulduğum için minnettar.
- And was it wonderful?
- Güzel miydi?
He called it "The engineering of consent". Democracy to my father was a wonderful concept, but I don't think he felt that all those publics out there had reliable judgment, and that they very easily might vote for the wrong man or want the wrong thing ; Ann Bernays, Daughter of Edward Bernays :
En derin arzularına, en derin korkularına dalıp, onları kendi amaçlarınız uğruna kullanabiliyorsunuz.
It was wonderful... heavenly... beautiful... and ours.
Harikaydı cennetsel... güzel...
You came to tell me all this wonderful news and all I could say was, "It's a big step."
Bana gelip bir sürü güzel haber veriyorsun ve benim tek söylediğim, "Büyük bir adım."
Well, not much happens to me... but I once had dinner with a movie star... and it was the most wonderful night of my life.
Böyle şeyler başıma çok gelmese de bir gece ünlü biriyle akşam yemeği yemiştim hayatımda geçirdiğim en güzel geceydi.
When he finally was repatriated and came back, it was a great reunion, life was wonderful again, and the family was reunited.
Sonunda iade edilip, geri dönmesi büyük bir buluşmaydı. Hayat yeniden güzeldi ve aileler tekrar birleşiyordu.
You're a loyal, wonderful people and you deserve a'Southern Cross like it used to be, when mom was here.
Sadık, harika insanlarsınız ve bir Southern Cross hak ediyorsunuz. Annem varken olduğu gibi.
It was a wonderful engagement and wedding.
Nişan harikaydı, düğün harikaydı.
Oh, it was wonderful. We just spooned up and fell asleep like little baby cats.
Buraya henüz yerleştik ve yavru kediler gibi uykuya daldık.
and it was my fault 22
and it will be 25
and it's getting worse 25
and it's weird 29
and it's okay 46
and it's beautiful 32
and it sucks 39
and it's gone 41
and it's done 39
and it worked 185
and it will be 25
and it's getting worse 25
and it's weird 29
and it's okay 46
and it's beautiful 32
and it sucks 39
and it's gone 41
and it's done 39
and it worked 185
and it's your fault 41
and it's only 22
and it's all because of you 31
and it's 505
and it's not fair 37
and it's yours 52
and it 238
and it's all yours 22
and it's my fault 76
and it's important 23
and it's only 22
and it's all because of you 31
and it's 505
and it's not fair 37
and it's yours 52
and it 238
and it's all yours 22
and it's my fault 76
and it's important 23