Asa translate Turkish
934 parallel translation
"Asa begat Joshiat and Joshiat begat Joshua."
"Ve asa Josaphat'ı vücuda getirdi..." "... Josaphat da... "
- I'll just wait, Mr. Asa.
- Ben beklerim, Bay Asa.
Oh, that's nonsense, Asa.
Bu çok saçma Asa.
Hurry, Asa.
Çabuk Asa.
- Asa.
- Asa.
- Hello, Asa.
- Merhaba Asa.
- I missed you at the office.
- Ofiste olmanı özledim Asa.
And Craig won't bring out the whip any more than you would, Asa.
Craig de kamçıyı senden daha fazla kullanmayacaktır Asa.
Asa may understand you well enough.
Asa yeterince anlayabilir seni.
I suppose you've heard what I'm doing with that white elephant that used to belong to your family up on Waverly Street.
Waverly Sokağı'ndaki, eskiden ailenize ait olan işe yaramaz binaya yaptığımı sanırım duymuşsundur Asa.
How is Lavinia, Asa?
Lavinia nasıl Asa?
Asa.
Asa.
What car, Asa?
Ne arabası Asa?
Asa, don't stand there like a dumb statue.
Asa, dilsiz heykel gibi dikilme.
Good gracious, she's able to take care of herself, isn't she, Asa?
Aman tanrım, kendi başının çaresine bakabilir değil mi Asa?
Asa, what is this world coming to?
Asa, dünya ne hale geldi?
- Four for the ace.
- Asa karşı dört.
Upon my head they placed a fruitless crown. and put a barren sceptre in my gripe.
Benim başıma meyvasız bir taç oturttular, elime kısır bir asa tutuşturdular.
You mean Asa's son?
Asa'in oğlu mu demek istiyorsun?
He's not at all like Asa or his wife.
Kesinlikle Asa veya eşi gibi değil.
They rod and thy staff, they comfort me.
Değnek ve asa, Rahatlatıyor beni.
Get me a stick so that I can walk.
Yürüyebilmem için bana bir asa verin.
We'll use the moon for a scepter.
Asa olarak mehtabı kullanırız.
My father, Asa, Mr. Gant.
Bu babam, Asa, Bay. Gant.
- I hope Asa hurries.
- Baban acele etse iyi olur.
- Hi, Asa.
- Merhaba, Asa.
You know the man's reputation, Asa.
Namını biliyorsun değil mi, Asa.
No, Asa.
Hayır, Asa.
I ran into Asa, and he's going after Luke.
Luke ile konuştuktan sonra hiç odasına çıkmamış.
I'd feel better with Luke and Asa with us.
Luke ve Asa olursa, daha iyi olur
- Asa will go with me. The rest of you wait here.
- Asa benimle gelecek, siz burada bekleyin.
No, last night Asa and I were angrier with Stricker and Reeger than we were with Gant.
Hayır, dün gece, Stricker ve arkadaşları Gant'i kasabadan göndermeye kararlıydılar.
I'LL HANG IT UP MYS- -
Ben kendim asa...
A boy about 17 just went into Asa's house.
17 yaşında bir çocuk biraz önce Asa'nın evine girdi.
Asa, from the lineage of the Princes of Vaida, the Sacred College of the Primats of Moldavia has declared you guilty.
Asa, Vajda Hanedanı'nın kızı. Kutsal Moldavya Başpiskoposları Heyeti seni suçlu ilan etti.
Princess Asa and her lover and accomplice, Prince Javutich.
Prenses Asa ve onun suç ortağı olan aşkı Prens Javutch.
One century later, an earthquake destroyed only the ancient chapel and the witch's sarcophagus was found split open, as if Asa was trying to break out and accomplish her revenge.
Bir asır sonra, bir deprem sadece antik tapınağı tahrip etmiş ve cadının lahitinin yarıldığı görülmüş sanki Asa intikamını almak için çıkmaya çalışmışçasına.
It is this resemblance, this echoing vengeance of Asa that terrifies me.
İşte bu benzerlik, Asa'nın intikamının yankısı beni çok korkutuyor.
Destiny has its way, Asa.
Kader yolunu çiziyor, Asa.
Your vengeance is at hand, Asa.
İntikam vaktin yaklaştı, Asa.
- That's the scepter.
- Asa.
A staff with a snake.
Yılanlı bir asa.
Asa... nisi... masa?
Ru... guh...?
Asa Nisi Masa...
Ru.. guh..
Asa Nisi Masa... sh!
Ru... guh.. şşş!
Eight to the ace.
Asa sekiz.
- Give him a white stick and kick him out. - Get lost, you.
- Eline beyaz bir asa ver ve kov onu.
Well, it was too cold for us to go down to the river haunt.
Aşaıya inmek ve nehir kıyısına gitmek için çok soğuk olurdu.
Well, I hate to throw a wet blanket...
Pişmiş aşa su katmak istemem ama...
Ace is the highest.
Asa dönelim.
You always have to spoil things for me, don't you?
Her zaman bana pişmiş aşa su katan kişi diyorlar öyle değil mi?