English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ B ] / Bar

Bar translate Turkish

52,093 parallel translation
It's got 24 vitamins and minerals, 15 amino acids, and a shitload of antioxidants.
İçinde 24 vitamin, 15 amino asit ve bir sürü antioksidan barındırıyor.
We dated off and on since first year.
Birinci sınıftan beri bir ayrılır bir barışırdık.
When you say "off and on"...
Ayrılırdık barışırdık derken...
There is no peace to be had
Bana yalan atmaya devam ettiğin sürece bir barışma yaşanmayacak.
I went to prison for killing a guy in a bar fight. I didn't even want to get into it, okay?
- Bar kavgasında birini öldürdüğümden dolayı hapse girdim.
You don't have to make up with me.
Benimle barışmak zorunda değilsin.
Put down the goddamn candy bar... easy, grace.
Bırak o çikolatayı. Sakin ol Grace.
Oh, so that's the bar here...
Yeterli mi?
At the Biloxi bar, man.
Adam Biloxi Barda.
Who closed?
Kim kapadı barı?
He was in the bar where my brother was last seen at.
En son barda görülmüş.
So, I find myself at this dark bar, and she's hitting on me.
Sonra kendimi karanlık bir barda, hoca bana asılırken buldum.
It's, uh... They stamped us on the way into the bar.
Bara girerken damgaladılar.
And if I don't get them, I might just bar all vamps... from fraternizing with their Shadowhunter friends.
Cevap alamazsam tüm vampirleri Gölge Avcısı arkadaşlarıyla yakın ilişki kurmaktan men edebilirim.
I think we've had enough bar fights for one day.
Sakin olun. Bugünlük yeterince bar kavgası yaşadık.
Whatever happened between you two, why don't you just kiss and make up?
Aranızda ne yaşanmış olursa olsun öpüşüp barışın artık.
You are going to host one of my finest creations.
En iyi yaratımlarımdan birini içinde barındıracaksın.
Is this the only bar in Brooklyn?
Brooklyn'de başka bar yok mu?
Isn't it time we kissed and made up?
Öpüşüp barışsak olmaz mı?
- We're cool.
- Barıştık.
I hope this party has an open bar.
Umarım bu partideki içkiler ücretsizdir.
We were just heading to the bar to see what kinds of blood-types Magnus has on tap.
- Sağ ol. Ne tarz fıçı kanlar olduğuna bakmak için bara gidiyorduk.
Maia is at the bar. Yes, and Alec's on the ground.
Evet, Alec de yerde yatıyor.
So I may join the ranks of the Shadowhunters the guardians of peace.
Bu vesileyle Gölge Avcıları'nın, barış muhafızlarının safına katılırım.
Nothing in the bar. Maybe
- Barda yok.
This isn't a leather bar.
Deri kıyafetler için yanlış bara geldiniz.
[Maia] I appreciate you springing me, but there's still a bar full of Downworlders who might want to gut you.
Beni hapisten çıkardığın için sağ ol ama burada seni öldürmek isteyen bir bar dolusu Aşağı Dünyalı var.
You would create a wasteland, and call it peace.
Boş bir çöl yaratıp adına barış demiş olursun.
The bar's right out front.
- Bar ön tarafta.
- I'm gonna go to the bar.
- Ben bara gidiyorum.
You're just by the bar, you don't expect to meet the Gator, and boom.
Bardasın, Timsah'la tanışmayı beklemiyorsun ve güm.
What am I doing in a bar?
Barda ne işim var benim?
She grew up two towns away from me and here we are, meeting in a bar in LA.
Benden iki kasaba ötede büyümüş. Burada, Los Angeles'ta bir barda tanıştık.
I think he even knew when it was make-up sex.
Hatta barışma seksi olduğunu bile biliyordu.
I kinda feel like, um... our entire relationship was just amazing make-up sex.
Bence ilişkimiz müthiş bir kavga sonrası barışma seksiydi.
Listen, one summer, I got all my mom's old jeans and donated them to this women's shelter...
Dinle, bir yaz, annemin eski kotlarını alıp hepsini kadın barınağına bağışladım. - Sus.
- For this data cache to have exactly what you needed for this particular guy, it has to be huge.
- Bu veri belleği özellikle bu adam için gereken şeyi tam olarak barındırdığına göre çok büyük olmalı.
This is bigger than one nut bar with a bag full of guns.
Elinde bir çanta silahla dolaşan çılgın herifin tekinden daha büyük bir mesele.
He wouldn't be asking me to go out to dinner if he wasn't ready to reconcile.
Barışmaya hazır olmasa akşam yemeğine davet etmezdi.
The Anti-Crime unit, low-income housing, common-sense gun legislation...
Suçla Savaş Birimi, düşük gelirli barınağı silah mevzuatındaki sağduyu...
Kind of getting back together with Paul.
Paul'le barışma olayımız var da.
You never told me there was a bar.
Bar olduğunu hiç söylememiştin bana.
We were followed too, but I'm pretty sure we lost them in a bar downtown.
Takip edildik ama şehirdeki barda izimizi kaybettirdiğimize eminim.
She also offered shelter to every Downworlder.
Aynı zamanda tüm Aşağı Dünyalılar'a da barınma önermişti.
That shelter comes with a price.
Barınmanın bir bedeli vardır.
On the 9th, a train ticket to Naples and a photo of her... inside a bar in Naples, date stamped on the 9th.
9'unda, Napoli'ye bir tren bileti var ve Napoli'de bir barda fotoğraf çekilmiş, tarih yine 9'u.
People like him don't slip through the nets any more.
Onun gibi adamlar artık aramızda barınamıyor.
We're here on a peaceful mission.
- Barışçıl bir görevle burada bulunuyoruz.
No, I mean if you met me at a bar or something like that, would you believe that?
Benimle bir barda falan tanışsan buna inanır mıydın?
But I have made amends.
Ama bununla barıştım.
Guns. Railguns. Nuclear bombs.
Silahlar, raylı toplar, nükleer bombalar hiçbir silah barış getirmez.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]