English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ B ] / Blows whistle

Blows whistle translate Turkish

226 parallel translation
[Blows whistle] Even if it's not people that he loves, he still feels that everyone deserves the benefit of the doubt.
Sevmediği insanlar bile olsa yine de herkesin şüphenin yararlarını hak ettiğini düşünüyor.
[Cop blows whistle] Stop.
Durun. Durun.
( GUARD BLOWS WHISTLE )
.
[Whistle Blows]
[Whistle Blows]
We don't go to work when that whistle blows.
O düdük çaldığında çalışmaya gitmeyeceğiz.
Well, until the policeman blows his whistle again.
Polis düdüğünü bir kez daha öttürene kadar.
[Conductor's Whistle Blows]
- Harry. Gülümseyin beyler İşte tarz bu
- [Continues ] - [ Conductor's Whistle Blows]
Zaten hiç değmezdi
- [Continues ] - [ Train Whistle Blows]
Ve gülümseyin, gülümseyin... Bir sabah yıldızı Sigaranızı yakarken
Every morning when the hiring boss blows his whistle Jesus stands alongside you in the shape-up.
Her sabah işçi başı düdüğünü çaldığında iş dağıtımında İsa yanınızdadır.
When the whistle blows, the Haouka's form two lines...
Düdük çalınınca Hausalar iki sıra oluşturuyorlar.
- It's all right, fella. - [Whistle Blows]
Tamam dostum.
What will we do when suddenly the whistle blows, the war's over, and we all have to scurry home to our own husbands and wives?
Birden savaş bittiğinde ve kocalarımıza ve karılarımıza evlerimize dönmemiz gerektiğinde ne yapacağız?
Everybody that's got to jump when somebody else blows the whistle.
Biri ıslık çalınca fırlayıp kalkan herkes.
- [Whistle Blows ] - [ Man On P.A.] Get on board quick as you can.
Oldukça hızlı gemiye bininiz!
- ( Whistle blows )
Sen iyi misin?
Before the old man blows the whistle, eh?
İhtiyar bizi ele vermeden.
It's only a hose. ( Whistle blows softly )
Boruymuş sadece.
A sweet young thing in San Jose says I raped her takes all my money, every cent, and blows the whistle on me.
San Jose de tatlı küçük bir kız ona tecavüz ettiğimi söyleyip bütün paramı alıp beni mahvetti.
- Here endeth the lesson. - [Whistle Blows]
Ve ders burada biter.
- [Whistle Blows ] - [ Thomas] Come on, Peter.
Hadi, Peter. Devam et.
- [Whistle Blows ] - [ Thomas] Stop there.
Dur orada!
- [Whistle Blows ] - [ Thomas] All right, Denson.
Tamam, Denson. Adamlarını buraya getir.
If anyone blows the whistle, haul him in.
Eğer birisi onlara yaklaşırsa onu uzaklaştır tamam mı? - Alıcı biri olmalı!
Oh, well, okay, if he just came to life. [Cop blows whistle] Move along!
Madem yeni canlandı.
We'll run into Nazis in 100 miles. If she blows the whistle, we've had it.
Nazilere haber verdiğinde, hepimizin işi biter.
[Whistle Blows]
[Düdük sesi]
[Whistle Blows] I'm gonna miss my train.
[Whistle Blows] Trenimi kaçırıcam.
Believe me, love- - [Train Whistle Blows] nothing in life is ever that serious.
İnan bana, aşk- - [Train Whistle Blows] hayatta hiçbir şey aşk kadar ciddi olamaz.
( TRAIN WHISTLE BLOWS )
( TREN DÜDÜĞÜ )
[Whistle blows]
Bu işin çocukların boyunu aşmayacağından emin misin?
[Whistle blows]
Onu mutlaka görmeniz lazım.
[Whistle blows]
Sensiz mi oynayacağız?
[Whistle blows] Oh!
Umarım onun yaşına geldiğimde benim de tellerim olur.
But if she blows the whistle, we don't have to put our asses on the line.
Ama işi ortaya çıkarırsa bizim ötmemize gerek kalmaz.
- [Whistle Blows ] - [ Man Continues] The Germans gave him and the other workers vodka to drink.
Almanlar ona ve diğer işçilere içmeleri için votka vermişler.
[Train Whistle Blows]
Başımızda Nazi subayları yoktu.
RICHARD GLAZAR [Whistle Blows]
RICHARD GLAZAR
[Piwonski Continues ] with sections of barracks, with posts, barbed wire, bricks... [ Piwonski Continues ] and construction of the camp as such began. [ Train Whistle Blows]
Birçok katar baraka malzemeleriyle, kazıklarla, dikenli tellerle, tuğlalarla gelmiş ve kampın inşası da böylece başlamış.
[Whistle Blows]
İSTASYON ~
[Whistle Blows]
~ TREBLINKA :
[Woman, In English ] In Theresienstadt, this time it reached us, the transport to the east. [ Train Whistle Blows]
Theresienstadt'ta doğuya nakledilme sırası bu defa bize gelmişti.
( Train Whistle Blows ]
Vazelin
[Train Whistle Blows] White folks.
Beyazlar.
He says either he sees us coming back to save him... or he blows the whistle before we can get across.
Onu kurtarmak için dönmezsek... sınırı geçmeden bizi ele verecekmiş.
When you hear two whistle blows, take your toy back where you got it and come right back.
İki düdük sesi duyduğunuzda, oyuncağınızı aldığınız yere geri getiriyorsunuz ve halıya geri geliyorsunuz.
How many whistle blows?
Kaç tane düdük sesi?
He blows his whistle and you sit, you stand, you grab, gobble file out...
Düdük çalıyor, oturuyorsun kalkıyorsun, yürüyorsun, koşuyorsun. Çıkıyorsun! Uyuyorsun!
- [Whistle Blows ] - [ Coach] Line up again!
Buraya bakın.
[Whistle Blows] One, two, three.
Bir, iki, üç.
A foul is not a foul unless the referee blows his whistle.
Faul, hakem düdüğünü çalana kadar faul değildir.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]