Bracelets translate Turkish
579 parallel translation
Nothing but the bracelets.
Kelepçeler hariç.
I don't accept bracelets from a stranger.
Bir yabancıdan bilezik kabul etmem.
Whose wife's got any bigger bracelets than you've got?
Başka kimin karısının bu kadar kalın bileziği var?
Bracelets, eh?
Bilezikmiş.
You think I sit home all day, looking at bracelets.
Bütün gün evde oturup bileziklere baktığımı sanıyorsun.
You got so many bracelets.
Bir sürü bileziğiniz var.
Do you still have that awful weakness for diamond bracelets?
Elmas bileziklere müthiş zaafın var mı hala?
- Put the bracelets on them.
- Kelepçe takın.
- She's lucky I haven't got the bracelets on her.
- Şanslı kız ki bilezik takmıyorum.
And bracelets like I understand them : in platinum with small diamonds
Ve anladığım kadarıyla bilezikleri platin ve üzerinde küçük elmas taşlar var.
She was all covered with gold chains and bracelets and spangles... ... her face like a mask.
Altın zincirler, bilezikler ve madeni pullarla tamamen kaplanmıştı ve yüzü bir maske gibiydi.
Her rings, bracelets she always wore.
Her zaman taktığı yüzüklerinden, bileziklerinden.
Never forget'em. Four years ago, I found two diamond bracelets on you.
Dört yıl evvel üzerinde iki elmas bilezikle yakalamıştım seni.
Put the bracelets on him.
Kelepçeleri tak.
- You'll look nice in bracelets.
- Kelepçelerin içinde iyi görüneceksin.
Oh, she had chamois bags full of bracelets and rings - diamond rings!
Yüzükleri-elmas yüzükleri, bir çanta dolusu bileziği hepsi buradaydı.
And don't forget to take the rings and bracelets... and the jewelry in the bureau drawer.
Ayrıca çalışma masası çekmecesindeki yüzükler bilezikler ve mücevherleri de almayı unutma.
Bracelets?
Bilezikler.
Bracelets, solid gold. Where are your pearls and gold bracelets?
Senin incilerin, bileziklerin nerede?
Yes. My engagement ring and earrings and bracelets are missing everywhere.
Evet, nişan yüzüğüm, küpelerim ve bileziklerim kayıp.
I keep the gun. And his bracelets stay on.
Bu silah bende oldukça, kelepçeler sende kalır.
Break off your earrings, your bracelets, your necklaces!
Küpelerinizi, bileziklerinizi, kolyelerinizi çıkarın...
The Austrians make beautiful bracelets.
Avusturyalılar harika bilezikler yapıyor.
It seems she came back from a vacation in Spain wearing one of those bracelets around her leg.
Kadın İspanya seyahatinden döndüğünde..... ayak bileğinde o zincirlerden varmış.
and features a pair of these attractive and useful charm bracelets.
ve bir çift şu çekici ve yararlı tılsımlı bileziklerini öne çıkarır.
It is also true I give out many bracelets.
Bir sürü bilezik saçtığım da doğru.
They expect bracelets.
Bunu yapmamı bekliyorlar.
No. If I were vain, I would refuse to give bracelets.
Öyle olsaydım, bilezik saçmazdım.
Clothes, watches, rings, bracelets.
Giyim kuşam, saatler, bilezik, yüzük...
More bracelets than I can tell
Bileklerinde yığınla bilezik
- Theyre arguing about bracelets. - What did she say?
- Bilezik yüzünden tartışıyorlar.
Come on, sit down, let's get these bracelets off you.
Otur şimdi. Şu kelepçelerini açalım.
My bracelets!
Bileziklerim!
No, I don't want a shoe shine or bracelets or pictures or anything.
- Hayır, bilezik ve resim de istemez.
Money, cars, jewelry, those Cleopatra bracelets.
- Banknotları, arabaları, bilezikleri!
- I sell neck chains, bracelets, anklets.
- Kolye, bilezik, halhal satarım.
You father, he get bracelets, necklaces, and...
Baba O bilezik, Kolyeler ve...
And now, my honey love... we will return unto your father's house... and revel it as bravely as the best... with silken coats and caps and golden rings... and ruffs and cuffs and farthingales and things... with amber bracelets, beads and scarfs and fans.
Eh şimdi benim canım sevgilim, Babanın evine dönelim, şenliğin tadını en şatafatlı giysilerimizle çıkaralım. İpek ceket, altın yüzüklerimizle Yakalıklarımız, dantelli kolluklarımızla,
Then another time I found a pawn ticket proving she'd hocked two bracelets.
Bir başka sefer, iki bileziğini rehin verdiğini gösteren bir fiş buldum.
Who the hell gave her those bracelets?
O bilezikleri ona kim vermiş olabilir ki?
- You keep out of this. - You'll look nice in bracelets.
- Kelepçelerin içinde iyi görüneceksin.
Hey, do you think you gotta good enough aim for that hammer to knock these bracelets off me?
Hey, sence bu prangaları balyozla kıracak kadar isabetli vurabilir misin?
Your bracelets, please.
Bileziklere bakabilir miyim, lütfen?
I transferred the charts and identity bracelets.
Dosyaları aldım ve tabii kimlikleri de değiştirdim.
Four packs of tobacco, two white one green soap, linen a rosary, a gun, bracelets and a doll.
4 paket tütün, 2 beyaz 1 yeşil sabun, iki parça basma nazar boncuğu, tespih, bilezik, bir tabanca plastik, çıngırak, bebek.
I clapped the old bracelets on them myself.
Bileklerine kelepçeleri ben kendi ellerimle taktım.
When those boys come back to town... you just clap the bracelets right on'em.
O çocuklar kasabaya dönünce... kelepçeleri tekrar bileklerine takıverirsin.
I'll swipe you some ID bracelets and you'll forget all about it.
Sana kelepçelerle vuracağım ve hepsini unutacaksın.
$ 200 and $ 500 bracelets, big ring on her finger.
200 νeya 500 dοlarlιk bilezikler, parmağιnda kοca bir yüzük.
Take these goddamn bracelets off!
Şu lanet kelepçeleri çıkar!
I guess they've never seen you with bracelets on before, have they?
Onların daha önce seni böyle kelepçeli gördüklerini sanmıyorum, değil mi?