Bright lights translate Turkish
246 parallel translation
I guess the bright lights got under her skin.
Sanıyorum sahne ışıkları sinirlerini bozdu.
That place we passed with the wonderful bright lights.
Önünden geçtiğimiz muhteşem parlak ışıkları olan yere.
Bright lights, music, applause!
Parlak ışıklar, müzik, alkışlar.
You've blotted out the past for me more... than all the bright lights of Monte Carlo.
Sen geçmişi bana, Monte Carlo'nun parlak ışıklarından çok daha fazla unutturuyorsun.
So crazy to be with the bright lights.
Parlak ışıkların altında olmak için çıldırıyorlar.
- No bright lights for her now, is there?
- Onun için ışık yok şimdi orada.
Bright lights and theaters and furs and nightclubs.
Parlak ışıklar, sahneler, kürkler, gece klüpleri...
And tonight I'll be right up there among the bright lights on 23rd.
Ve bu akşam ben de 23. Caddenin parlak ışıkları arasında olacağım.
We had ham and eggs and said goodbye to the bright lights.
Jambon ve yumurta yedik, şehrin parlak ışıklarına veda ettik.
Bright lights and music, and dancing all the way.
Parlak ışıklar, müzik, ve başından sonuna kadar dans.
The marines have got "l'amour," and these girls, they got fame, wealth, bright lights.
Biz denizcilerde aşk ruhu var. Ve bu kızlarda hem şöhret, hem para ve hem de parlak bir ışık var.
Sometimes it's music and bright lights and paper streamers, and I'm dancing in the streets.
Bazen, müzik, ışıklar, serpantinler. Yolda dans ediyorum.
From bright lights to punching a time clock. Well, I got fed up with the champagne and caviar, and holding hands with tired businessmen, so I reformed.
Parlak ışıklardan çetele tutmaya yorgun işadamlarıyla el tutuşmaktan nedamet getirdim.
I like white sheets, bright lights and a lot of dough in my pocket.
Ben beyaz örtüler, parlak ışıklar ve cebimde tomarla paradan hoşlanırım.
- Bright lights, big city.
- Parlak ışıklar, büyük şehir.
May I introduce you to one of the bright lights of the English stage?
Size İngiliz sahnelerinin parlayan bir yıldızını tanıştırabilir miyim?
You ever be driving and the police ease up behind your ass... put them bright lights on you?
Bir kez arabaya binmeyegörün,.. ... polis k.çınızda bitiverir. O parlak ışıklarını açarlar.
He hates bright lights.
Parlak ışığı sevmiyor.
Number one, he hates bright lights.
Birincisi, parlak ışığı sevmiyor.
She's all bright lights on the outside, and... Inside, she... Tore up.
Dışarıya ışık saçan ama içerisi harap olmuş.
Bright lights fry your brain?
Sahne ışığı başına mı vurdu?
Mr. Miller, bright lights in there... dark in here.
Bay Miller, orada parlak ışıklar var... burası karanlık.
He wants to hear Bright Lights, Big Titties.
Büyük Şehir, Büyük Memeler şarkısını dinlemek istiyor.
Bright lights, big titties!
Büyük şehir, büyük memeler!
The bright lights of Broadway shining on nearly a million festive folks.
Broadway'in parlak ışıkları bir milyon civarında neşeli insanı aydınlatıyor.
The bright lights... women!
Parlak ışıklar, kadınlar!
We're going to hit the bright lights.
Şehre gidip eğleneceğiz.
You see, I like bright lights, and a lot of people.
Ben parlak ışıkları ve etrafımda bir sürü insan olmasını severim.
Are there any bright lights here?
Burada parlak ışık var mı?
Bright lights.
- Parlak bir ışık.
Spies and saboteurs don't like the bright lights of an open inquiry.
Casuslar ve sabotajcılar parlak ışıkları ve açık tahkikatı sevmezler.
Bright lights and sequins are prettier than anything here.
Sahne ışıkları ve görkemli salonlar burada gördüğün şeylerden daha güzel.
Ooh, I don't know. Bright lights, sweet and sour shrimp.
Bilmiyorum, parlak ışıklar altında tatlı ve ekşi karides...
They're drawn to flames and bright lights and get burned.
Ateşe ve parlak ışıklara üşüşüp yanarak ölürler.
You see, Budrick these kids look at me as the Verminator and all they see is glamour and bright lights and deadly poison but I'm more than just a sexy chick who kills bugs.
Anlarsın ya Budrick o çocuklar bana haşaratör olarak bakıyorlar ve tek gördükleri göz kamaştırıcı parlak ışıklar ve ölümcül zehir ama onlar için ben böcek öldüren seksi bir piliçten daha fazlasıyım.
This is the end result of all the bright lights... and the comped trips, of all the champagne... and free hotel suites, and all the broads and all the booze.
Bütün bu parlak ışıkların, ücretsiz seyahatlerin... şampanyanın, bedava otel süitlerinin... onca kadının ve onca içki aleminin getirisi budur.
It's filled with people and bright lights and traffic.
İnsanlarla, parlak ışıklarla ve trafik sıkışıklığıyla dolu bir yol.
Bright lights, glamour...
Parlak ışıklar, ihtişam, galalar...
Bright Lights, Beef Jerky.
Parlak Işıklar, Kurutulmuş Et.
No father, no bright lights
Babası yoktu, parlak ışıklar yoktu
~ Bright lights Big city ~
¢ İ Parlak ışıklar Büyük şehir ¢ İ
~ I want the bright lights and the big city ~
¢ İ Kim istemez parlak ışıklar ve bu büyük şehri ¢ İ
He may not burn bright, but he lights my way.
Parıl parıl parıldamasa da yolumu aydınlatıyor.
Now that you're back, even the lights seem so bright!
Sen döndün ya, ışıklar bile daha parlak görünüyor.
Those times that you love me... I mean, when you really love me, I can tell... because the lights are so bright.
Beni sevdiğin zamanlar beni gerçekten sevdiğin zamanlar, anlıyorum çünkü ışık çok parlaklaşıyor.
When I put the lights out you'll see a bright dot on the wall.
Işığı açtığım zaman önündeki duvarda parlayan sabit bir nokta göreceksin.
Traffic now looks like extra-bright landing lights.
Trafik, ekstra parlak iniş ışıkları gibi.
♪ They say the neon lights are bright on Broadway ♪
# Bak. Tüm neon lambaları yanmış Broadway'de #
I'm so glad you got him a telescope. It was huge and really bright, with all these strange lights.
Çok büyük süper ve parlak ışıklar vardı.
- It's bright lights.
Parlak ışıklar...
The lights always too bright.
Işıklar her zaman çok parlak.
lights 343
lights out 204
lights up 17
lights off 30
lights on 45
bright 159
brighter 21
brighton 41
bright and early 47
bright eyes 56
lights out 204
lights up 17
lights off 30
lights on 45
bright 159
brighter 21
brighton 41
bright and early 47
bright eyes 56