English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ B ] / Brightly

Brightly translate Turkish

309 parallel translation
An image of a young girl's face can be seen behind these brightly smiling girls.
Gülen kızların arkasında bir kızın daha yüzü görülüyor.
Before, the medium woman told me that I shine brightly to dead people.
Daha önceki medyum kadın ölü insanlara ışıl ışıl göründüğümü söylemişti.
It may be heartbreaking... but in order to summon him and return him back to life all the moments when you shone so brightly for him... must be erased from his memories.
Bu yüzden maalesef onu geri çağırabilmek için parladığını gördüğü her anı silmemiz gerekiyor.
Something... flashed brightly for a moment... then it disappeared.
Bir şey parlayıp kayboldu.
Han Na was a girl who shone brightly as if she had the whole world within her grasp.
Han Na her şeyi olan parlak bir kızdı.
When you came to see me as a spirit... you told me that I shone brightly as the sun.
Bir ruh olarak beni görmeye geldiğinde güneş gibi parladığımı söyledin.
I think... that I'm a sun that should only shine brightly for those who are dead.
Ben... sanırım yalnızca ölü insanlar için parlayan bir güneşim.
I just... want to shine brightly and be popular only amongst the ghosts. But when I'm with you... I feel like I'm an unlucky sun who makes people die... and it makes me fear and hate myself.
Sadece hayaletler arasında popüler olan parlak bir güneş olmak istiyorum ama sana baktığımda kendimi insanları öldüren kara bir güneş gibi hissediyorum.
The promises I made to them is what made me shine so brightly to them.
O söz benim parlamamı sağladı.
Because the woman I love... is the sun that shines brightly high up in the sky.
Çünkü sevdiğim kadın gökyüzünde parlayan bir güneş.
Her light... also glares brightly in my vision.
Ben de ışıltısından kör oldum.
- Gentlemen, the sun is shining so brightly.
- Beyler, güneş olabildiğince parıldıyor.
"... though the sun shines brightly asking us to linger...
... güneş ışınları parlayarak bizden oyalanmamızı istiyor.
A sea that sparkled more brightly than before
Deniz eskisinden çok daha parlaktı.
And the moon grew brightly and brightly.
Ve ay parlak ve parlak bir şekilde büyüdü.
And brightly and brightly.
Ve parlak ve parlak.
Looks at me brightly.
Parıldayan gözlerle bana bakıyor.
Nishi's future prospects glow brightly indeed.
Nishi'nin geleceği gerçekten parlak, ışıldıyor.
Have your own carriage, vintage wines, a brightly lighted house.
Kendi araban, kaliteli şarapların, parlak ışıklı bir evin olur.
You glisten too brightly.
Bana çok parlak göründünüz.
The sun which sheds its grace upon the ruler of the two lands burns too brightly perhaps.
Lütfunu iki ülkenin hükümdarı üzerine saçan güneş ışıl ışıl yakar belki de.
The sun does shed its grace too brightly.
Güneş lütfunu ışıl ışıl saçıyor.
Nothing, no one, could possibly shine more brightly in the sun.
Hiçbir şey, kimse, güneşte daha parlak ışık saçamazdı.
The sun was shining brightly, the street was empty, brightly lit on one side, in deep shadow on the other.
Güneş parıldıyordu, sokak bomboştu bir tarafı aydınlık, diğer tarafı ise gölgelerle örtülüydü.
And she went past and I saw her all on her own in the brightly lit, empty street.
Ve öylece geçip gitti onu öyle bir başına gidişini izledim parıltılı ve bomboş sokakta.
How wonderfully they could have been done how brightly, and beautifully.
Nasıl mükemmel olurlardı nasıl parlak, nasıl güzel.
- And shine brightly on your plans?
- Ve senato şansını arttırır.
La Réale sunk, with all hands. The Sun King will glow less brightly.
La Reale battı, şu Güneş Kral daha az ışıldayacak.
the logs were burning brightly.
Odunlar alev alev yanıyordu.
On 1 st August 1774, he made some oxygen, and saw, to his astonishment, how brightly a candle burned in it.
1 Ağustos 1774'de, bir miktar oksijen üretmiştir ve... mumun bu oksijenle ne kadar parlak yanabildiğine şaşırmıştır.
Brightly will it shine on the brave and true, kindly on all who sufter for the cause.
Sonuçtan muzdarip, cesur ve sâdık herkesin üzerinde bir güneş gibi parlayacak olan şafak için...
Shines brightly through the night that was in shanghai
Gecenin içinden parlıyor. Şangay'daydı bu.
He was wearing a royal robe of silver tissue that flashed in the sun so brightly that it tired the ayes to look at it.
Krallara layık sırmalı bir cübbe varmış üzerinde güneşte öylesine ışıl ışıl parlıyormuş ki, bakanların gözünü alıyormuş.
Your ambition always burned more brightly than your passion.
Hırsının alevi, cinsel arzunun alevinden çok daha parlaktı her zaman.
The brightly beams our Father's mercy From His lighthouse evermore
Babamızın merhameti ışıldar parlaklığıyla başından beri deniz fenerinden
The brightly beams our Father's mercy From His lighthouse evermore
Parıldayarak ışıldar Babamın merhameti hep onun deniz fenerinden
We begin with the song "When the Bells Do Brightly Ring."
Ziller Coşkuyla Çaldığı Zaman şarkısıyla başlıyoruz.
The sequence of nucleotides, here brightly colored is all that's passed on from generation to generation.
Burada parlak renklerle gösterilen nükleotid dizileri, nesilden nesile aktarılır.
All the rooms were brightly lit, a tape recorder was blasting.
Tüm odalar parlak aydınlatılmıştı. Bir teyp cızırdıyordu.
And you have burned so very, very brightly, Roy.
Ve siz o kadar parlak bir isik verdiniz ki, Roy.
Blow trumpets, brightly sound!
Çalsın tüm borazanlar!
How brightly shines the braid
Kostümlerindeki şeritler
Brightly Blue takes the lead, Admiral's Runner is second, then Completely Fine third, followed by Cover the Bet, Heavy Rains and High Compression.
Çılgın Lou liderliği aldı, Amiral'ın Postası ikinci, Komple Güzel üçüncü peşlerinde Kapalı Bahis, Yoğun Yağış ve Yüksek Basınç.
Brightly Blue in front by a neck, Completely Fine second, followed by Admiral's Runner third. Then it's Heavy Rains, then High Compression, begins to move up making the turn for home.
Çılgın Lou boyun farkıyla önde Komple Güzel ikinci, peşlerinde Amiral'in Postası üçüncü... sonra Yoğun Yağış ve arkasında atağa kalkan Yüksek Basınç...
And what keeps the lights of the German embassy burning so brightly on a Saturday night?
Bir cumartesi gecesi, Alman elçiliğinin ışıklarının bu kadar canlı yanmasının sebebi nedir?
♪ Like a flame burning brightly
# Coşkuyla dolup taştığım #
♪ Like a flame burning brightly
# Parlayarak yanan bir alev gibiydi #
See, the park is brightly lit
Yukarıdaki pırıl pırıl aydınlığı gör
♪ brightly shone the moon that night ♪
O gece ay ışıl ışıl parlıyordu
Itha, I hear in the rumors, is shining brightly and beautifully.
Itha'nın şaşaası ve güzelliği hakkında birçok söylenti kulağıma geliyor.
Shine more brightly than it does now.
... şimdi olduğundan... -... daha fazla parlıyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]