English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ B ] / Broadside

Broadside translate Turkish

65 parallel translation
Hagthorpe, give them the hot galley broadside!
Hagthorpe, onları yaylım ateşine tut!
"Can you hear this?" says Jones, and he lets go a broadside.
"Bunu duyuyor musun?" dedi Jones ve top ateşine başladı.
He'll have quite a shock, sir when he gets his 23-gun salute broadside.
şok olacaklar efendim. 23 top mermisini bordalarına isabet edince.
We'll give her another broadside.
yeniden ateş etme fırsatımız var.
Broadside, fire!
yeniden, ateş!
Another broadside!
yeniden başlıyoruz!
Let them have another broadside!
yeniden ateş için izin verildi!
Give the word and I'll dose those backstabbers with a broadside.
Sen emret, ben şu arkadan hançerleyenleri yandan vurayım.
Signal Baron Gruda's ship for a broadside. One of us can knock her out of the water.
Baron Gruda'nın gemisine alabanda için işaret ver.
Shore battery's asking for a broadside against them, Mr. Bellows.
Kıyı bataryası onlara karşı alabanda istiyor, Bay Bellows.
- Give'em a broadside! - Aye, aye, sir! One broadside coming up!
- Onlara bir alabanda ver!
Hold your fire for a broadside.
Atışınızı borda için bekletin.
With a rifle you can't hit a broadside of that mountain.
Bir tüfekle bu dağın açık tarafını vuramazsın.
Greyhound bus smacked him broadside... and tipped him over.
Greyhound otobüsü de, yandan çarpmış, ve onu bu hale getirmiş.
As soon as he's broadside, give him a shell in the stern.
Yeteri kadar yaklaşınca ona kıçından iyi bir ateş et.
Hey, Reverend, bet you couldn't hit the broadside of a barn.
Hey Reverend, bahse girerim bunu yapamazsın.
We can't wait for her broadside.
Borda ateşi açmasını bekleyemeyiz.
He's coming around broadside.
Borda civarında geliyor.
With all due respect to my colleague from Raytheon who is to be congratulated on his fine notion the record shows that his missile couldn't hit the broadside of a barn...
Raytheon'daki arkadaşımı bu parlak fikri için tebrik ederim ama kayıtlara göre onun füzesi bir tavuğu bile vuramaz...
On the broadside!
- Borda!
On the broadside!
- İçeride!
That were worse'n a Spanish broadside!
Bu İspanyol bordasından bile kötüydü.
Same broadside I lost my leg, old Pew lost both his deadlights.
Bacağımı kaybettiğim seferde, Pew de gözlerini kaybetti.
Now, men, I've given Silver a broadside.
Silver'a hakaret ettim, beyler.
Jeez, you couldn't hit the broadside of a barn.
Tanrım, yanından bile vuramadın.
Well, it's good to get that first broadside out of the way.
Büyük bölümünün tamir edilmiş olması, iyi olmuş.
And I can't hit the broadside of a Pygorian mammoth.
Hiç ıskalamıyorum. Bende bir Pygorian mamutuna yandan bile isabet ettiremem.
You can't hit the broadside of a barn!
Konuşarak yakalayamassın bizi!
But even now it is in the air, the fish hanging broadside.
Havada olmasına rağmen, balık bordada sarkıyor.
Give them a broadside, Mr. Gerald!
Onlara bordadan dalalım, Bay Gerald!
Broadside option, flow-and-go.
Saldırı seçeneği, akın akın. İkide.
We're gonna have to hit it broadside!
Yanlamasına çarpacağız!
Broadside, captain?
Kaptan, yan tarafa mı?
Britain's latest fashion buccaneer, to broadside the world of Parisian haute couture.
Paris'in deri modacılığı dünyasına kafa tutan Britanya'nın moda alanında başarılı son iş adamı.
An apology for that unprovoked broadside you levelled at me.
- Bir özür. Hiç hak etmediğim halde bana ağır saldırıda bulundun.
And furthermore, why don't you take your broadside, stuff it in a chair and keep your unlimited supply of opinions, suggestions, proposals and recommendations to yourself.
Size tavsiyem şu olacak bayım. Karşı saldırınızı alın ve uygun bir yere tıkın. Ve bundan sonra öngörülerinizi fikirlerinizi, önerilerinizi lütfen kendinize saklayın.
I don't see you makin no daylight in his broadside.
Çok biliyorsan sen yap.
Hit us with a full broadside, cut across our tail and took out our rudder.
Birden ortaya çıktı. Güverteye ateşle başladı. Sonra kıça dolanıp dümeni vurdu.
In range of her broadside in one minute, sir.
Bir dakika içinde yanımızdalar, efendim.
Fire the first broadside.
İlk borda atışını sen yap.
A broadside is the most inexpensive and the least difficult way to publish anything.
Eninde sonunda bundan sıkılacaktı, ama düzenli maaşı vardı ve emekliliği olacaktı. Kendisi için çalıştırdığı bir düzenek gibiydi.
Pete and the crowd around Broadside magazine... had fallen head over heels in love with him.
Pete ve Broadside dergisi etrafında toplanan müzisyenler... tek kelimeyle Bob'a aşıkoldular.
Well, you can't say that he couldn't hit the broadside of a barn door.
Eh, en azından ahırın koca kapısına vuramadığını söyleyemeyiz.
Come to papa broadside.
Hazırız.
Fire broadside from the bow!
Pruvadan bordaya kadar ateş!
Prepare to broadside.
Toplara geçin.
Just off Trieste, we chased the enemy sail until we were close enough to fire on her, at which she returned our salute with a broadside that came scouring along the decks, tore through the foresail, made a large dent in a brass gun, rebounded away into the open sea.
Hemen Trieste'yle ateş için yeterince yaklaşıncaya kadar, düşman yelkenlisini kovaladık, selamımızı güverte boyunca gelen bir borda ateşiyle karşıladı, top ön yelkeni boylu boyunca yırtarak prinç topta büyük bir delik açtı ve denize düştü.
It was a bit of a broadside.
Fazla ağır bir sürpriz.
Their bodies and skins are black which is very efficient at absorbing heat and they bask with their black flanks broadside to the sun.
Vücutları ve derileri siyah, ki bu ısıyı çekmekte oldukça etkili, ve siyah örtüleriyle güneşi karşılarına alıp güneşleniyorlar.
- Broadside could do that.
- Broadside bunu yapabilirdi.
Broadside, if we make it through this one, drinks are on me.
Broadside, şu işi halledersek içkiler benden.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]