But she left translate Turkish
867 parallel translation
- It was not good, but she left the bed to work.
- İyi değildi, ama çalışmak için yataktan kalkması gerektiğini söyledi.
I called her, but she left for the dance.
Ona seslendim ama dansa gitti.
- Yes, I know, but she left urgent word at the office for me to call her.
- Evet, biliyorum ama kendisini aramam için ofisime acil bir mesaj bırakmış.
But she left us when it happened.
Ama bu olay olduğu zaman buradan ayrıldı.
She said I could move the car if I wanted to, but she left both doors locked.
İstersem arabasını çekebileceğini söyledi, ama iki kapıyı da kilitli bırakıp gitti.
Nothing serious, but she left at once.
Yo, sanmıyorum. Ama annen yine de hemen gitti.
- But she left this morning.
Ama bu sabah gitti.
Yes, I believe there was a Mrs. Smith here today, but she left with the other guests.
Evet, sanırım bugün burada bir Bayan Smith vardı. Ama diğer konuklarla birlikte gitti.
- But she left it to me.
- Ama büyükannen onu bana verdi.
But she left a very strange letter.
Ve geriye çok garip bir mektup bırakmış.
She was here, but she left.
Buradaydı, ama gitti.
I didn't want to say this but I heard from Minchae that she didn't want to make you uncomfortable You can Minjoo should live happily ever after. That's why she left
Gururum yüzünden şimdiye kadar bunu söylemedim Min-chae sana ayak bağı olmamak için gideceğini söyledi bana böylece sen Min-joo ile güzel bir hayat sürebilecekmişsin.
" I thought she said it to cheer Mrs Timmons up, but she kept saying it after we left,
Bayan Timmons neşelensin diye söylüyor sandım ama oradan sonra da devam etti.
Oh but she never left the chair.
Ah ama koltuktan hiç ayrılmadı.
I went aboard, but I left before she sailed.
Gemiye bindim fakat denize açılmadan önce indim.
Gentlemen, she just left the hotel, but she'll be back very shortly.
Baylar, kendisi otelden az önce ayrıldı. Ama kısa bir süre sonra geri gelecek.
No, but after she left my office, she sat talking with a man in a Coupé.
Hayır, ama kız ofisimden ayrıldıktan sonra spor bir arabanın içinde bir adamla konuşmaya daldı.
I saw she was coming to, so I left her to turn off the gas, but the key wasn't there.
Bize doğru geldiğini görünce, gazı kapatmak için yanından ayrıldım, Ama anahtar yerinde yoktu. Biri almış.
Yes, but you've given up tennis. She hasn't left you.
Tenisi bırakmışsın, ama karın seni bırakmamış.
But what about Rosetta? She might as well kill herself for good this time...'cause there's no man left for her.
Bu sefer gerçekten kendini öldürse iyi olur çünkü ona erkek kalmadı.
" Maybe she left other signs for us to follow but...
" Belki başka işaretler de bırakmıştı, ama...
But I did go tell that boy's Mama where he was, so she could rest easy till the varmints left out and give him a chance to climb down.
Fakat gidip çocuğun annesine haber verdim, böylece annesi o serseriler gidene ve ağaçtan inmesi için bir şans verene kadar rahat edebilirdi.
But, just so you begin to see the picture, it stays right where she left it.
Fakat, tam böylece tabloyu görmeğe başlıyorsun, nerede bıraktıysa orada duruyor.
Of course, she left him, but that didn't help her towards marrying Harrington.
Kuşkusuz Alice onu terk etti, fakat bu onun Harrington'la evlenmesine yetmedi.
She was born here, but she had ambitions and left... married a New Yorker, some advertising genius.
Burada doğdu, fakat hırslıydı ve ayrıldı. New York'ta bir reklamcıyla evlendi.
During those two weeks, Ralph had left their daughter Bonnie... with the grandparents and found for himself a better job... in Jacksonville, Florida... but Mrs. White was not to go with him... for, on the advice of Dr. Luther... she decided to stay in town in a furnished room... for further and more regular treatment.
# Bu iki hafta boyunca Ralph, Bonnie'yi büyükannesine bırakmıştı... #... kendisine Florida Jacksonville'de daha iyi bir iş bulmuştu. # Ama, Bayan White onunla birlikte gitmedi. # Dr. Luther'in tavsiyesi üzerine kasabada kalmaya karar verdi... #... böylece, ileri aşamalı ve daha düzenli tedavi görebilecekti.
I spoke with Mrs. Gilpen, and she said that Dr. Hallen had called around 11 : 00, just after her husband left, but she thought they were going together.
Bayan Gilpen'la konuştum, ve Dr. Hallen'ın 11 : 00 gibi kocası çıktıktan sonra aradığını söyledi.
She's still up there, but Gant left.
Kız hala yukarıda, ama Gant gitti.
But to her he was simply a son, about whom she knew everything from the day he was born to the day he left along this road for the front.
Ama annesine göre o sadece bir çocuktu, doğduğu günden cepheye varmak için bu yoldan gittiği güne kadar hakkında her şeyi bildiği.
She was destroyed in the end by dreadful memories : A recollection of horrors that did not dim as the years went on, but instead grew monstrously, and left her mind shocked and unsteady so that death, when it came, was a blessed release.
Korkunç hatıraların esiri olarak ölüp gitti yıllar geçtikçe küllenmektense giderek büyüyen korkunç anılar ve aklı o kadar kötü durumdaydı ki..... ölümün gelmesi onun için ilahi bir özgürlük oldu.
I couldn't hear what he said to her, but it looked like she left him. The husband.
Ona ne söylediğini duyamadım, ancak görünüşe göre bizimki onu terketmiş.
But she went back to where she'd left her coat.
Ama sonra paltosunu koyduğu yere geri gitti.
You must remember that when we left our plateau and started on this journey, she was little more than a child. But that was four years ago.
Platomuzu bırakıp bu yolculuğa başladığımız zaman çocukluktan yeni çıkmış olduğunu hatırlıyor olmalısın.
Now she has turned her head to the left, but that's not important
Şimdi başını sola çevirdi ama bunun hiçbir önemi yok.
I should've left long ago but I kept remembering the old Neely. She was quite a girl.
Çok önceden seni terk etmeliydim ama eski Neely sürekli aklıma geldi.
But she's coming from the left.
Ancak solumdan doğru geliyor.
But she knew that if I'd had a family, I wouldn't have left them.
Ama bu kız, benim bir ailem olsaydı onları bırakmayacağımı biliyordu.
But when the old man was in the basket, she left him hanging.
Ama yaşlı adam kadının evine gittiğinde adam onu şu şekilde bağladı :
But lucky for me, she left me.
- Şansım varmış ki beni terketti.
But Lord have mercy the worse looking he got, the better looking she got till there wasn't nothing much left of him and she went off back east somewheres and took up with a stone mason.
Ancak o ne kadar kötü, kadın ise ne kadar iyi görünse de adamdan geriye hiç bir şey kalmayıncaya kadar tanrı onlara merhamet gösterdi ve sonunda kadın doğuda bir yerlere gitti ve bir duvarcı ustası ile sözlendi.
By now, it's about all she's got left, but she still won't sell.
Şu sıralarda geriye kalanın hepsi o, fakat hala satmayacak.
But with this new attachment, she ought to pull to the left.
Ama şimdi bu yeni ekle birlikte, sola çekecek.
She left it here to be washed three days ago, but I haven't seen her since.
Üç gün önce yıkamam için bıraktı ama hala ortalarda görünmüyor...
The Lady rarely left her castle to avoid seeing Jeanne, but that day she went to the church on the plaza to greet her husband.
Ordu ve kadınlar zafer içinde köy meydanına dönerken Jeanne'nın orada olması onları rahatsız etmişti.
By now, it's about all she's got left, but she still won't sell.
Şimdi herşeyi kaybediyor ama gene de satmaz.
She left something to give you, but only when you truly suffer for her death.
Sana vermem için bana bir şey verdi. Ama önce ölümünden acı çektiğini görmen gerekiyor.
I did hear that she left her father's house... but I've no idea where she is now.
Babasının evini, terk ettiğini duymuştum ama şu anda nerede olduğu konusunda hiçbir fikrim yok.
She left me, but she learned something.
Beni terk etti, ama bir şey öğrendi.
Daniela is dead but she hasn't left my life.
Daniela öldü ama hayatımdan çıkmadı.
Then, in standing, she sank to that part of his body she took to be his heart, but which, beneath his woolen undershirt, was his breastbone and the upper lobe of his left lung.
Sonra ayakta, göğsüne gömülerek adamın kalbine yaslanmak ister, ama adamın yün fanilasının altındaki göğüs kemiği ve sol akciğerinin üst lobuna denk gelir.
But before Miss Lin's gone, she left a letter for you.
Ama lin Hanım gitmeden önce, sizin için bir not bıraktı.
but she's gone 43
but she's not here 34
but she can't 33
but she isn't 30
but she couldn't 19
but she hasn't 17
but she 181
but she didn't 123
but she doesn't 25
but she said no 16
but she's not here 34
but she can't 33
but she isn't 30
but she couldn't 19
but she hasn't 17
but she 181
but she didn't 123
but she doesn't 25
but she said no 16