English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ C ] / Clattering

Clattering translate Turkish

268 parallel translation
Clattering up and down the stairs all day.
Sabahtan akşama kadar merdivenlerden inip çıkarak gürültü yapıyorsun.
[Chips Clattering]
[Chips Clattering]
[Plate Clattering]
[Plate Clattering]
You clinking, clanking, clattering collection of caliginous junk!
Seni tangır tungur, şangır paslı hurda yığını!
[Rifle Clattering]
[Tüfek Çarpması]
I could hear Diane's mules - Laura's they were - clattering across the bare boards between the rugs.
Diane'nın, aslında Laura'ya ait olan, terliklerinin çıplak zeminde çıkardığı tıkırtıları duyabiliyordum.
What was all that clattering just before we stopped?
Peki, durmadan önceki o çatırtılar neydi?
Boxes, bales, and jars are clattering overboard.
Kutular, balyalar, çömlekler denize düşüyordu.
( Clattering )
( Masa devrilme sesi )
I could hear Diane's mules- - Laura's they were- - clattering across the bare boards between the rugs.
Diane'nın, aslında Laura'ya ait olan, terliklerinin çıplak zeminde çıkardığı tıkırtıları duyabiliyordum.
[CLATTERING ] [ BARKING]
Bu Howard olmalı.
Why, his teeth are clattering as he asks.
Bana sürprizinizi göstermeyecek misiniz? Dişleriniz takırdarken, istediğiniz şu şeye bakın hele!
$ 15,000? L... [Plate Clattering]
15.000 dolar.
( CLATTERING )
( DÜŞME SESİ )
[CLATTERING]
[PATIRTI SESLERİ]
[CLATTERING]
[TIKIRTI SESLERİ]
( Banging and clattering ) - Where are they?
Neredeler?
You walk round the fenced gardens, overtaken by children clattering an iron ruler against the palings as they run past.
Koşarken demir cetvellerini parmaklıklara çarptıran çocukların hüküm sürdüğü meydanlarda yürüyorsun.
( clattering )
Bu kadar büyüyebildiklerini bilmiyordum, Jeff.
[Clattering]
[Tıkırdamalar]
[Film : Clattering, Banging ] [ Film : Bird Chirping]
[Filmden takırtılar geliyor]
[Clattering ] [ Man] This is the life, huh?
Hayat bu işte, değil mi?
And all the dazzling, clattering swirl
Ve göz kamaştırıcı dönüşleri
- [Clattering Continues ] Nobody may be admitted until the start of the next show! [ Audience Applauding]
Bir sonraki gösteriye kadar kimse içeri giremez!
We turn slowly home. The stones clattering under our feet...
Dönülür kutsal yuvaya, taşlar çıtırdar ayaklarımızın altında...
[CLATTERING SOUND]
[TANGIRTI SESİ]
[CAT MEOWS ] [ CLATTERING SOUND]
[KEDİ MİYAVLAR ] [ TANGIRTI SESİ]
[CLATTERING]
[ŞANGIRTI]
[Kids Screaming, Shades Clattering]
[Kids Screaming, Shades Clattering]
[Clattering]
[Clattering]
Away from the thunderous folly of clattering pins.
Aptal gürleyen lobutlardan uzakta.
And as for you, you clinking, clattering cacophony... of collagenous cogs and camshafts, take... that.!
Ve sen, seni tangırdayan, gürültülü şey... kollejenöz çarklı ve makara milli, al... al bunu.!
You have all kinds of oddities clattering around in your brain.
Aklından bin türlü gariplik geçiyor.
- Yeah, me whole family. - [Clattering]
- Evet, bütün ailem.
Why, you clattering clank of cogs and...
Seni beş para etmez teneke parçası...
- A most effective counterpoint. - [Clattering]
Oldukça etkili bir teknik.
( clattering ) GEORGE :
Çok sessizsiniz hanımlar.
( dull clattering )
Eric, bu bölümü başa sar.
( dull clattering )
Evet.
- [Clattering Sound]
- Köstebek!
You can't have a private conversation there with dishes clattering and people talking.
Tabak çanak sesleri, bağrışmalar varken orada rahat konuşamayız.
- I mean, it's- - - [Clattering]
- Ben düşünüyorum - - [şıngırdatmak]
- [Loud Clattering, Glass Breaking]
- [gürültülü bir patlama, cam kırılma]
[debris clattering ] [ Heinrich] Lucy!
Lucy!
[Clattering] Hey, what's the matter, boys?
- Sizin derdiniz ne beyler?
( Clattering, roaring )
Tamamen yedi.
- ( clattering )
Hem de hiç iyi değil.
[Clattering] Oh, Stanley.
Stanley.
( Clattering )
Clint Gücü adında bir Pederle tanışmıştım.
( dull clattering )
Adam sanki bir şey alıp çıkıyormuş gibi değil mi?
( Clattering )
"BİR SÜRE SONRA"

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]