English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ C ] / Clothes

Clothes translate Turkish

26,228 parallel translation
It had the warm feel of Dad's hug, the fragrance of your clothes.
Babamın kucağının sıcaklığı vardı onda... Senin elbiselerinin kokusu vardı...
It's not Papa's hug you seek, or the fragrance of my clothes.
Aradığın şey baba kucağının sıcaklığı yada benim elbiselerimin kokusu değil.
He has an alter ego named Mark Raymond who wears different clothes, uses a different computer, and last night, one of them started sleeping with an envelope that he got from a woman at a diner.
Farklı giyinen, değişik bilgisayar kullanan Mark Raymond adı altında başka kimliği olan birisi, ve dün gece, ikisinden birisi akşam yemeğinde kadının birinden aldığı zarfla uyudu.
It's 12 below out, and my clothes are soaking wet.
Hava - 12 derece ve kıyafetlerim sırılsıklam.
Well, then we should get you out of those clothes.
O zaman seni kıyafetlerinden kurtaralım önce.
Her clothes, her laptop, her passport.
Kıyafetleri, bilgisayarı, pasaportu.
And these - and she seems very certain about this - are her clothes.
Ve bunlar da Aurelija'nin kıyafetleriymiş. Ilinka çok kesin bir dille söyledi.
She says they didn't have many clothes, any of them.
Zaten hiçbirimizin çok kıyafeti yoktu diyor.
These clothes were Rotting in the suitcases.
Bavulda ki giysiler çürüyor.
Can't buy new clothes for Girls...
Kızlara giysi bile alamıyoruz...
On this day we burst crackers... eat sweets wear nice clothes and visit our kin.
Havai fişek patlatıp tatlılar yiyiyoruz... güzel elbiseler giyip akraba ziyareti yapıyoruz.
I'm wearing too many clothes.
Çok fazla şey giymişim.
I did not personally process the victim's clothes, no.
Hayır, kurbanın kıyafetlerini şahsen incelemedim.
Tell that to the girl who lost her virginity with all her clothes on.
Bunu tüm kıyafetleri üzerindeyken bakireliğini kaybetmiş kıza söyle.
Let's loosen things up a little bit and, uh, take off some of those clothes. - Okay.
Şimdi biraz rahatlayalım ve... biraz soyunalım.
Take off your clothes or I'll cut you, too.
Hemen soyun yoksa seni de keserim.
So bring your clothes down, okay?
Kıyafetlerini aşağı getir, olur mu?
Man, who piles clothes under...
Kim bunun altına kıyafet koyar ki...
Remove your clothes.
Kıyafetlerinizi çıkarın.
We get our clothes back, right?
Kıyafetlerimizi geri alacağız değil mi?
You can put your clothes back on, okay?
Giysilerini giyebilirsin tamam mı?
I can't seem to keep my clothes on.
Kıyafetlerimi üzerimde tutamıyorum.
'Cause I will be wearing clothes!
Çünkü kıyafet giyiyor olacağım!
I can't even fit in my clothes anymore.
- Artık kıyafetlerime bile sığmıyorum.
What happened? Where are your clothes?
Kıyafetleriniz nerede?
Switch clothes and no one can tell us apart.
Kıyafetler değiştimi kimse bizi ayırt edemez.
I thought you were probably going to say something about my clothes or my face or something.
Kıyafetim, yüzüm veya böyle bir şey hakkında bir şey söyleyeceğini düşünmüştüm.
That's why I've got no clothes, you've washed them all to bugger, ain't you?
Bu yüzden hiç kıyafetim yok. Hepsini şerefsiz herife yıkattın, değil mi?
We found this when we checked his clothes but there's nothing in here either.
Kıyafetlerini kontrol ederken sadece bunu bulduk,... ama içinde hiçbir şey yok.
If you're done ogling at me, can we get to my clothes?
Beni dikizlemen bittiyse, kıyafetlerimi giyebilir miyim?
No-no-no... these boring, uncool... mover-sized clothes cannot be your choice Ms. Kaur.
Hayır, hayır... bu hiç hoş değil bu elbiseler senin seçimin olamaz, Bayan Kaur.
But yes, often cops have a bad taste in clothes.
Görünen o ki, tüm polisler kötü bir giyinme tarzına sahip.
Wear your clothes.
Elbiselerini giy.
Clothes for you.
Sana elbiselerini getirdim.
Why did you toss away the clothes?
Neden kıyafetlerimi atıyorsun?
If you count working at a diner, sleeping in a wall, and clothes shopping at CVS, then she's real bouncy.
Eğer lokantada çalışıp, duvarda uyuyup * CVS'ten kıyafet alışverişi yapmasını sayarsan pek atlatamadı.
I've got'em here as well as Harry's clothes and things.
- Onlar bendeydi, Harry'nin diğer eşyalarıyla beraber.
I don't know what you have for clothes but it's supposed to rain today and I thought you might like something smart for the church.
- Yağmur yağacak gibi giyecek birşeylerin varmı bilemeyince... -... kilise için sana uygun bir şeyler getirmek istedim.
The kids are starting school and I wanted to get'em some nice new clothes.
Çocuklar okula başlıyor ve ben de onlara yeni kıyafetler aldım.
What are her clothes doing in his room?
- Ivy'nin kıyafetleri onun odasında ne arıyor?
She needs some clothes.
Bazı kıyafetlere ihtiyacı var.
No, Cleveland, these are my work clothes.
Hayır, Cleveland, bunlar benim iş kıyafetim.
( Clothes. )
Kıyafetler.
What's next is, get Mike into this office, and I don't want him wearing casual clothes ; I want him with his Superman outfit on.
Mike'ı buraya getir ama normal kıyafetlerle değil Süpermen kıyafetiyle istiyorum.
My clothes will be physically and electronically inspected before I step out onto the 22nd floor.
Kıyafetlerim fiziksel ve elektronik olarak ben daha 22. kata adımımı atmadan kontrol edilmiş olacak.
Two months later, she went to Cape May and left her clothes on the beach, walked into the ocean, and was never seen again.
İki ay sonra Cape May'e gitti ve sahilde kıyafetlerini çıkartıp denize doğru yürüdü ve bir daha onu gören olmadı.
Mind if I change into some clothes before we negotiate?
Görüşmeden önce üzerimi değiştirmemin bir sakıncası var mı?
But Willy, I don't have any clothes on!
- Ama Willy, üzerimde hiç kıyafet yok.
I can't go out without any clothes!
Üstümde kıyafet olmadan çıkamam ya.
I was laughing at your clothes, not you...
- Kıyafetlerine güldüm ben, sana değil...
Comes out of the shower with a raincoat, and says, "How can I go out without any clothes?"
Üstünde pardösü, banyodan çıkıyor ve diyor ki "Üstümde kıyafet olmadan nasıl dışarı çıkarım?"

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]