Compassionate translate Turkish
620 parallel translation
When he had to arrest you, he was so decent and compassionate towards you.
tutukladığı zaman, sana karşı nazik ve sevecen davranmıştı.
With the compassionate look of a man who had seen much too much pain...
Acılar içinde kıvranan bir adamın görünüşündeki merhamet...
You are so compassionate...
O kadar merhametlisiniz ki...
More compassionate, perhaps, than those of the Earth.
Daha manevi şeylere bıraktı kendini.
God of Israel, thou who art called the all-knowing, the compassionate, look into my heart and hear my prayer.
İsrail'in tanrısı, herşeyi gören ve bağışlayan, olduğunu söylüyorlar,... kalbime bak ve dualarımı duy.
Egoistic, but compassionate.
Egoist ama çok da merhametli.
Allah favors the compassionate.
Allah merhametlileri sever.
Brave, handsome, compassionate.
Cesur, yakışıklı, ihtiraslı.
- The General is compassionate.
- General merhamet ediyor.
Compassionate Buddha, please be merciful and take me to the other world now -
Merhametli Buda. Lütfen merhamet et ve yakında ölmeme izin ver- -
Compassionate, gentle.
Merhametli, nazik.
This is the soul of a conscientious worker, of an honest and fair young man, a friend and companion to many, a moral citizen, compassionate and helpful to others.
Burada konuştuğumuz kişi vicdanlı bir işçi, mert ve dürüst bir genç adam pek çoklarının dostu ve yoldaşı ahlak sahibi bir vatandaş, şefkatli ve yardımsever biridir.
Very pretty and compassionate speech.
Çok hoş ve merhametli bir konuşmaydı.
I tried to be compassionate toward your kind.
Sizlere karşı müşfik olmaya çalışıyorum.
Despite their fear and our strangeness, they are compassionate and gentle.
Korkularına ve bizim yabancı olmamıza rağmen, merhametli ve iyiler.
His record shows that he's also a thoughtful and deeply compassionate person.
Kayıtlara göre düşünceli ve çok merhametli birisidir.
The tender, compassionate story Of one man's love for another man in drag.
Bir erkeğin kadın giysili bir erkeğe aşkının ihtiras dolu öyküsü.
He went to see old Nickelby... and asked him if they gave out compassionate leave if there'd been a death in the family.
Nickelby'nin yanına gitmiş ailesinde bir ölüm olursa mazeret izni alıp alamayacağını sormuş.
Allah the compassionate.
Şefkatli Allah.
You wouldn't be so nasty. You'd be more compassionate.
Daha düşünceli olurdun.
- Oh, you were always a very compassionate man, Martin.
- Ah, sen çok şefkatlisin, Martin.
And smile, have a compassionate countenance
Gülümse. sevecen bir yüzün olsun, atak ol!
In the name of God, the compassionate, the merciful
Allah adı esirgeyen ve bağışlayandır.
Of the poet's compassionate soul, which strives through the verse structure to sublimate this, transcend that, and one is left with a profound and vivid insight into... into... Into whatever the poem was about.
Şairin çabalayan sevecen ruhunu gösteriyor, şiirin mısralarını kullanarak, şunu yücelt, bunu aş, ve dinleyiciyi canlı bir anlayış içinde bırakıyor... artık şiir ne hakkında ise.
You're brave, compassionate, kind.
Cesursun, sevecensin, iyisin.
Compassionate leave, death in the family.
Makul sebeplerle, ailedeki bir ölüm nedeniyle.
Attaché Kuznetsov is authorised to make certain reunions of a compassionate nature.
Ataşe Kuznetsov, böyle merhametli işler için yetkili kişidir.
Modern technology at its most compassionate, and it swallows.
Modern teknolojinin en sevecen hali, yutuyor da.
Johan sneaks around, and receives attention from compassionate female drama students.
Johan etrafta dolanıyor,... ve şefkatli tiyatro öğrencilerinin dikkatini çekiyor.
You know, just to have someone to unload on, someone compassionate and understanding.
Bilirsin, üzerine şarjör boşaltabilecek biri, merhametli ve anlayışlı biri.
Now, my parents, on the other hand, they are kind, compassionate, totally naive people, and you are taking advantage of their kindness and naiveté.
Diğer taraftan anne ve babam... çok iyi, sevecen ve tamamen saflar. Ve sen onların iyiliğinden... ve saflıklarından faydalanıyorsun.
You're very compassionate.
Çok merhameti birisisin.
He said, " Your house burns down, your daughter gets married you're always away on compassionate leave.
Dedi ki ; evin yanıyor, kızın evleniyor hep acil durum iznindesin.
By the command of Her Imperial Majesty... also called the Compassionate... and the Blessed... the Respectful and the Long Living
Merhametli, kutsal, saygıdeğer ve kuvvetli olarak anılan haşmetli İmparatoriçenin emirleri.
I will be compassionate with you and try to have you assigned to the Siberian Philharmonic Orchestra.
Sana merhametli davranacağım. Ve Sibirya Filarmoni Orkestra'sında görev alman için uğraştım.
And, fortunately for you, I'm a compassionate one.
Ve şansına, merhametli biriyim.
- It has been on compassionate grounds.
- Merhamete dayanıyor.
A philosophy which mixes... compassionate curiosity with social responsibility.
Sevecen bir merakla sosyal sorumluğun iç içe geçtiği bir felsefe.
I got compassionate leave, Mam.
Mazeret izni aldım anne.
Less compassionate.
Şefkati azalır.
I'm as compassionate as the day is long!
Merhamet duyguna ne oldu senin, Maurice? Günlerin uzunluğu kadar merhametliyim ben!
She thinks you're funny and smart and compassionate.
Eğlenceli, zeki ve müşfik biri olduğunu düşünüyor.
Very concerned, very compassionate.
Endişelenen, şefkatli abla.
What a compassionate fellow you are, Nigel.
- Ne merhametli bir arkadaşsın sen Nigel.
You're a good-lookin'guy and you're fun to be with and you're a great travel companion, sensitive, compassionate.
Yakışıklısınız sizinle birlikte olmak çok eğlenceli iyi bir seyahat arkadaşısınız, duyarlısınız, şefkatlisiniz.
I've petitioned before the court for his compassionate parole.
Hastalik nedeniyle saliverilmesi için mahkemeye dilekçe verdim,
And that what you did was very brave and compassionate and that I should both apologize to you and thank you.
Ve senin yaptığın şey... çok cesurca ve merhametli bir davranışmış... ve senden hem özür dilemeli, hem de sana teşekkür etmeliymişim.
Yeah, but you're supposed to be a compassionate person that cares about poor people.
Ama sen duyarlı bir insan olmalıydın insanlara değer veren.
I think that you are a very warm, compassionate woman.
Bence çok sıcak ve tutkulu bir kadınsın.
I met a man who was intelligent, kind and compassionate.
Zeki, kibar ve anlayışlı bir erkekle tanıştım.
Pitiful Mother, merciful Mother Painful Mother, tormented Mother Merciful Mother, compassionate Mother
Şefkatli anne, merhametli anne acılı anne, eza çeken anne merhametli anne, bağışlayıcı anne korkan anne, kutsanmış anne seven anne, şen anne çürümüş anne, kutsal anne acılı anne, gururlu anne esinlenmiş anne, ışıltılı anne...
company 283
compassion 86
compadre 56
companion 36
compass 21
compact 24
companies 43
company policy 26
compared to you 24
compared to what 27
compassion 86
compadre 56
companion 36
compass 21
compact 24
companies 43
company policy 26
compared to you 24
compared to what 27