Delightful translate Turkish
1,907 parallel translation
I was hoping for delightful, but what can you do.
Çok hoş birisi olduğumu duymayı umuyordum ama sizin elinizden ne gelir?
Those delightful rings are made of pure genemite, also known as creeping crystal.
Bu yüzükler saf genomitten yapıldılar. Tırmanan kristal diye de bilinir.
Leopards have a powerful ability to pinpoint the source of a smell as delightful to them as fresh blood, or meat that is starting to turn.
Leoparlar'ın kan ve taze et kokusunu almakta üstün yetenekleri vardır, ve taze ete karşı konulamaz.
But, a nice smile on her face and everything, like... delightful, funny.
Ama... Yüzünde hoş bir gülümseme var, ne bileyim... Çok iyi.
For my next number, I'd like to give a warm welcome to my surprise guest - the delightful and charming Miss Charlie Kelsey.
Bir sonraki numaramız için, sürpriz konuğumuza içten bir alkış istiyorum. enfes ve büyüleyici Bayan Charlie Kelsey.
Mm, delightful.
Leziz.
Delightful.
Çok hoş.
I'm sure she's completely delightful but her star is nowhere near Toby's orbit.
Eminim o da çok hoştur ama onun yıldızı Toby'nin yörüngesinin yakınında olamaz.
Delightful to meet you, Mr. Robert.
Tanışmaktan zevk duydum, Bay Robert.
a delightful time to worship a quiet tongue... and be ice.
Soğuk bir dile tapınmak ve buz olmak.
I think she's delightful.
Bence çok tatlı.
-... and I think he's a delightful man and it wouldn't take very much time for him to really become Americanized. - Exactly.
- Kesinlikle.
It's this delightful young woman!
Tabii, bu tatlı genç hanım!
- Delightful service.
- Muhteşem hizmet.
I was waiting for Witter Resource head Jay Twistle whose name sounded so delightful, like he'd give me a job and a hug.
Witter Menkul Kıymetler'in başkanı Jay Twistle'ı bekliyordum... İsmi kulağa çok hoş geliyordu, sanki bana bir iş ve bir kucak verecekmiş gibi.
What a delightful force of nature, serendipity.
Şans, doğanın ne muhteşem bir gücüdür.
Isn't he delightful?
Ne kadar tatlı, değil mi?
delightful, charming.
Tanıştığımıza memnun oldum.
It is indeed a very delightful dinner!
Gerçekten çok keyif verici bir yemek oldu!
My good George, all things in my new apartment, they are delightful. Yet this morning I am troubled with a draught.
Sevgili George, yeni evimdeki her şey çok güzel ama bu sabah sular kesildi.
Which would make this... delightful creature Miss Celia Burroughs, daughter to the great white General.
Büyük generalin güzel kızı Bayan Celia Burroughs,
Delightful and magical and so beautifully drawn.
Hoş, büyüleyici ve çok iyi çizilmiş.
Miss Potter, I know all too well what my brothers intended, giving me your, your'bunny book', as they call it, but I find your book quite enchanting, delightful, and if they intended to fob me off, as you say, then we shall show them.
Bayan Potter, kendi deyişleriyle'tavşan kitabı'nızı bana vermelerinden kardeşlerimin niyetlerinin ne olduğunu çok iyi anlıyorum. Kitabınızı çok büyüleyici ve güzel buldum. Bahsettiğiniz gibi bir niyetleri olsa, onlara gösteririz.
It was delightful meeting you, Miss Potter.
Tanıştığımıza memnun oldum, bayan Potter.
How delightful!
Ne kadar güzel!
Which is just a few thousand yards down from this delightful little room.
Bu küçük nefis odadan sadece bir kaç km aşağıda.
A delightful little addiction I picked up in narcotics.
Küçük hoş bir bağımlılık. Narkotik'teyken alıştım.
If you stay in camp long, sir, you may have the delightful surprise of meeting your identical twin.
Kampta uzun süre kalırsanız efendim, ikizinizle tanışmak gibi hoş bir sürprizle karşılaşabilirsiniz.
Well, once he stopped suspecting me of murdering rex he was delightful, but, um...
Rex'i öldürdüğüm şüphesinden vazgeçmesi hoştu.
Dinner with Rory! How delightful! Well, spit-spot.
"Rory'yle akşam yemeği, ne güzel."
In fact, let's take inventory of all the delightful things that have happened since you waltzed into my daughter's life.
- Değilim. - Hatta sen kızımın hayatına girdiğinden beri olan hoş şeylerin bir listesini yapalım.
I'm sure she was delightful in her youth.
Şirin bir çocuk olduğundan eminim.
Have you ever considered that maybe I'm the clever one, that this delightful packaging is a means to outwitting my adversary?
Benim de akıllı olabileceğim hiç aklına geldi mi? Rakiplere karşı dış görünüşümü zekama paravan olarak kullandığımı hiç hesaba kattın mı?
"C" in roman numerals is 100, so the big question is... did any of these delightful people score the three "C" s I saw circled on Stacy's door?
"C" Roman rakamıyla 100 demek, En büyük soru ise.. ... acaba buradaki şahane insanlardan hangisi Stacy'nin kapısında gördüğüm 300 puanın sahibi?
They're delightful.
Lokum gibiler.
It was a bit tricky going down, but it was quite delightful, actually.
Yutulması bayağı marifet istiyor, ancak oldukça lezzetli.
Delightful. Well, God bless him.
- Çok uğraşıyorum.
We'll finish a delightful evening with reintegrated champagne.
[Flydan] Enfes bir akşamı şampanya ile birleştirecegiz.
You must imagine brilliant reds and pinks, the most exotic perfumed flowers, delightful, passionate music.
Muhteşem, can alıcı müzik. Elbette çok güzel kadınlar. parlak ipekler giyerler.
How delightful.
Ne hoş!
"Touchdown avenue"? Delightful.
"Yere inme meydanı mı?" Leziz.
All I know for certain is that about an hour ago, I was lost, hungry, and drawn to the the delightful aroma of the blue plate special.
Tek bildiğim, bir saat öncesine kadar, kaybolmuştum, açtım. Buranın özel mavi tabağının leziz aromasına doğru sürüklendim.
- Delightful.
- Enfes.
There are certain people, who, when you meet them, can't help but make a delightful first impression.
İlk tanıştıklarında iyi bir izlenim bırakmaya çalışan insanlar vardır.
These pancakes are delightful.
Bu pankekler çok lezzetli.
How delightful.
Ne güzel!
For a delightful one-day trip sure to leave you rested and reposed... try Kamakura.
Harika bir günübirlik gezi ve dinlenme için Kamakura'yı deneyin.
Delightful, in a queer sort of way.
Acayip bir biçimde hoş.
Oh, delightful!
Oh bu çok hoş.
I'm afraid I have to do you the favor of cutting this delightful evening short.
Korkarım ki, bu muhteşem gecenizi kısa kesmek gibi... bir teveccüh göstermeliyim.
He's a delightful boy, isn't he?
Çok hoş bir çocuk, değil mi?