Dim the lights translate Turkish
151 parallel translation
Now, we'll dim the lights down real low, so we can all get in the mood and hear a beautiful song of the range from Slim Moseley.
Şimdi ışıkları biraz karartıyor ve Slim Moseley`nin bu güzel şarkısına kulak veriyoruz.
Dim the lights and start locking the door
Işıkları karartıp Başla kapıyı kilitlemeye
All right, stand by to dim the lights.
Pekala, ışıkları kısmaya hazırlanın.
Are you over your grief enough to dim the lights?
Acın biraz hafiflediyse, ışıkları söndürür müsün?
Mr. Anderson, may I ask you to dim the lights, please?
Bay Anderson, ışıkları azaltmanızı rica edebilir miyim?
- Honey, would you dim the lights?
- lşığı kısar mısın, tatlım?
Dim the lights?
lşığı kısmak mı?
Could you dim the lights?
lşığı kısar mısınız?
Go ahead, Brent. Dim the lights.
Hadi, Brent. lşığı kıs.
Are you going to dim the lights?
lşığı kısmayacak mısınız?
You want to turn on the laser network and dim the lights a little bit? Oh, certainly.
Lazer ağını biraz çalıştırıp ışıkları söndürebilir misiniz?
- Dim the lights.
- Işıkları kapat.
Dim the lights.
Lisa, ışıkları söndür.
- Could you dim the lights a little?
Ah, ışıkları biraz kısabilir misiniz?
For God sakes, dim the lights.
Allah aşkına, ışıkları karart.
Dim the lights.
Işıkları azaltın.
Black tie, fine crystal, we dim the lights.
Siyah kravat, kristal bardaklar, loş ışık.
You dim the lights a bit.
Sen de ışıkları biraz azalt.
- And now I'm going to dim the lights, and let the stars...
Şimdi ışıkları azaltalım ve yıldızlar meydana çıksın.
I'd ask you to dim the lights.
Işıkları kapatmanı isterdim.
Computer, dim the lights.
Bilgisayar, ışıkları kıs.
Ooh, I'll dim the lights.
- lşıkları söndüreyim.
Could we dim the lights, please? We've got a surprise for you.
Çünkü senin için bir sürprizimiz var.
- We'll dim the lights.
- Işığı kısalım.
Dim the lights.
Işıkları söndür.
I dim the lights and think about you
# Işıkları kararttım ve seni düşünüyorum #
Should I dim the lights?
Lşıkları kısayım mı?
So finally, here is Darkplace, for the first time on British TV — it had a brief run in Peru — sit back, dim the lights or switch them off if you don't have dimmers, put conventional logic to one side, and enjoy.
Ve sonuç olarak, burası Darkplace, İngiliz kanalı için ilk defa - şimdiden internete düsmüştür bile - arkanıza yaslanın, ışıkları azaltın veya ışığı azaltamıyorsanız kapatın. bildiginiz şeyleri bir kenara koyun ve eğlenmeye bakın.
We'll give you a container, you can go home, make yourself comfortable, dim the lights, put on a little sweet soul music...
Ama bu işi burada yapmak zorunda değilsiniz. Size bir kap veririz evinize gider, rahatlar, tatlı bir müzik koyarsınız ve loş bir ortamda...
Hey, lovebirds, wanna get to work? Or should I dim the lights for you?
Aşk kuşları, işinizin başına dönecek misiniz, yoksa ışıkları kısmamı mı istersiniz?
Let me tell you, that's no picnic, kid... listenin'to the drone of that lousy motor and watchin'those lights go dim!
Bu piknik değil, evlat o pis motorun vızıltısını dinlemek, o ışıkların sönmesini izlemek.
Will those nearest to the lights kindly rise and dim them, please.
Işıkların en yakınındakiler, kalkıp söndürebilirler mi lütfen?
Let the train pass, then dim your lights twice.
Trenin geçmesini bekle, sonra farları iki kez yakıp söndür.
I was just going to bed when the lights began to dim.
Işıklar gelmeye başladığında uyumak üzereydim.
# Before the lights grow dim #
# Işıklar sönmeden önce #
The lights are growing dim.
Karanlık oluyor yavaştan.
Our lights will grow dim and the very air we breathe, so thin.
Işıklarımız kararacak ve soluduğumuz hava azalacak.
The lights will dim.
Işıkları söndüreceğiz.
She uses it and the lights dim. It's like a prison movie.
Onu kullandıktan sonra keyifleniyor.
When the lights are dim and low
Işıklar azaldığında
When he is around, it's like the lights dim everywhere else. You know?
Geldiğinde ise diğer her yerdeki ışıklar kararıyor sanki.
When you came, it was like the day had started off without the sun. It's dim and it's cool. Then suddenly, and without any warning... the sunshine breaks through the dimness and lights up everything.
Senin geldiğin gün, güneşin doğmadığı, soğuk hücremde monoton hayatımı sürdürüyordum ama birdenbire hiçbir uyarıda bulunmadan güneş her şeyi ısıtmaya ve aydınlatmaya başladı. "
Of course, we will have to dim the lights at one point.
- Tabii ışıkları azaltmamız gerekecek.
We shall sing of life, of love. With lights to dim the stars.
Işıklarıyla yıldızları karartmak için.
Computer, dim the lights.
Oh, çok güzel.
Now, just because the lights are dim doesn't mean the juice is all gone.
Işıklar kısık ama bu elektrik yok demek değil.
There were three dim lights coming from the top.
Yukardan üç tane loş ışık geliyordu.
Your faucet was leaking, the lights were going dim!
Muslugun akitiyordu, isiklarda sonmek uzereydi!
- Miguel, dim the house lights. - Hmm?
Miguel, içerinin ışıklarını söndür.
Okay, the lights dim, I take the stage.
Tamam, ışıklar loş olur, ben de sahneye çıkarım.
Julio, dim the stage lights!
Julio, sahne ışıklarını karart!
the lights are on 28
the lights went out 23
the lights 112
lights 343
lights out 204
lights up 17
lights off 30
lights on 45
the lights went out 23
the lights 112
lights 343
lights out 204
lights up 17
lights off 30
lights on 45