Distant translate Turkish

Because that pixel, that point, is planet Earth, the most distant picture of our planet ever taken at six billion kilometres away.

Çünkü bu piksel, şu nokta Gezegen Dünya'dır. Gezegenimizin en uzaktan çekilmiş resmi. 6 milyar kilometre uzaklıktan.

Even the nearest star, Proxima Centauri, is ten thousand times more distant than Neptune,

En yakın yıldız Proxima Centauri bile, Neptün'den 10 bin kat daha uzaktır.

Our only contact with the distant stars is their light, that has journeyed across the universe to reach us, and encoded in that light is the key to understanding what the universe is made of.

Uzak yıldızlarla tek temasımız, bize ulaşmak için evreni baştan başa geçen ışıkları sayesinde oluyor ve bu ışıklarda işlenmiş, evrenin neyden yapıldığı bilgisine kanıt olan bir şey var.

It's quite a thought that something as precious to us as the gold in a wedding ring was actually forged in the death of a distant star, millions of light years away, billions of years ago.

Bir evlilik yüzüğündeki altın kadar bize değerli olan bir şeyin aslında milyonlarca ışık yılı uzaklıktaki çok uzak bir yıldızın milyarlarca yıl önceki ölümü sırasında oluşması ne düşünce ama!

We build machines that allow us to peer deeper into space than ever before, to far distant suns out there in the galaxy and beyond.

Galaksideki ve daha ötesindeki uzak güneşleri daha önce hiç olmadığı kadar uzayın derinliklerini görmemizi sağlayan araçlar inşa ediyoruz.

Across the unimaginable reaches of space, light has allowed us to journey to the most distant galaxies to see the births and deaths of stars.

Işık, uzayda hayal edilemeyecek mesafeler boyunca, bize en uzak galaksilere yolculuk yapmayı, yıldızların doğumunu ve ölümünü görmemize olanak sağladı.

See, those ancient beams of light are messengers from the distant past and they carry with them a story, the story of the origin of the universe.

Bu en eski ışık hüzmeleri uzak geçmişten gelen birer habercidir ve yanlarında bir hikaye getiriyor : Evrenin başlangıç hikayesi.

And our evolutionary journey from the distant past to the present day ran in parallel with the journey of the light from the stars.

Uzak geçmişten günümüze uzanan evrim yolculuğumuz yıldızlardan gelen ışığın yolculuğuyla aynı kulvarda ilerliyor.

But when we look beyond our sun to far more distant stars, we reach further back in time, across the whole of human evolution.

Ama güneşimizde öteye, daha uzak yıldızlara baktığımızda tüm insanlık evriminde zamanda çok daha gerilere ulaşıyoruz.

Homo habilis, our distant ancestors, were roaming the plains of Africa. And as those light rays travelled through the vastness of space, our species evolved and thousands and thousands and thousands of generations of humans lived and died. And then, two and a half million years after their journey began, these messengers from the depths of space and from way back in our past arrived here on Earth and I just captured them and took that picture.

Uzak atalarımızdan Homo habilis, Afrika'nın ovalarında geziyordu ve bu ışık demetleri uzayın uçsuz bucaksız ortamında seyahat ederken insan ırkı evrimleşti ve binlerce ve binlerce insan nesli yaşadı ve öldü ve sonra yolculuğunun başlamasından 2,5 milyon yıl sonra, uzayın derinliklerinden ve geçmişimizde çok gerilerden gelen bu haberciler buraya Dünya'ya ulaştı ve ben de onların görüntülerini yakalayıp bu fotoğrafı çektim.

In 2004, we peered further back in time than ever before and captured the light from the most distant galaxies in the universe.

2004'te, daha önce hiç olmadığı kadar zamanın gerisine bakmayı başardık ve evrenin en uzak galaksilerden gelen ışığı yakaladık.

The Hubble captured the faintest lights from the most distant regions of the universe and it took this photograph.

Ancak Hubble evrenin en uzak bölgelerindeki en soluk ışığın görüntüsünü yakaladı ve bu fotoğrafı çekti.

The most distant galaxies in that image are over 13 billion light years away.

Bu görüntüdeki en uzak galaksi 13 milyar ışık yılının üzerinde.

Written in the red light from these distant worlds is the story of our universe's origin and evolution.

Bu uzak dünyaların kırmızı ışığına nakşedilen şey evrenimizin başlangıcının ve evriminin hikayesidir.

When light is emitted by a distant star or galaxy, its wavelength doesn't have to stay fixed. It can be squashed or stretched. And when light is stretched, its wavelength increases and it moves to the red end of the spectrum.

Işık uzak bir yıldız ya da galaksi tarafından çıktığında, dalga boyu sabit kalmak zorunda değildir, azalabilir ya da genişleyebilir ve ışık genişlediğinde, dalga boyu artar ve ışık tayfında kırmızı rengin sonuna kayar.

So the interpretation of the fact that the most distant galaxies appear red is that the space in between them and us is stretched during the time it's taken the light to journey over that vast distance.

Bu yüzden, en uzak gezegenlerin kırmızı görünmesi gerçeğinden ortaya çıkacak yorum bizimle onlar arasındaki boşluğun genişlemiş olmasıdır. Bu süre boyunca ışık çok geniş mesafeleri aşmıştır.

So, when we look at the distant galaxies and we see that they are flying away from us, that's not because they were flung out in some massive explosion at the beginning of time.

Bu yüzden, bizden uzaktaki galaksilere baktığımızda onların bizden uzaklaştığını görürüz. Bunun nedeni zamanın başlangıcında muazzam bir patlamayla etrafa saçılmaları değildir.

Stars being born in distant realms, alien worlds created by gravity

Uzak alemlerde doğan yıldızlar. Yer çekiminin yarattığı yabancı dünyalar.

And isn't it a wonderful thing that these biological light detectors that first emerged half a billion years ago in the Cambrian explosion have evolved into those most human of things, our green, blue and brown eyes that are able to gaze up into the night sky, capture the light from distant stars and read the story of the universe?

İlk olarak yarım milyar yıl önce Kambriyen patlamasıyla ortaya çıkan bu biyolojik ışık detektörlerinin insani özellikle evrimleşmesi ; yeşil, mavi ve ela rengi gözlerimizin gece gökyüzüne bakabilmesi, uzak yıldızlardan gelen ışığı yakalayıp evrenin hikayesini okuyabilmesi sizce de muhteşem değil mi?

The waves brought ashore an odd band of survivors, a few ancient creatures that had been accidentally swept across hundreds of miles of ocean from a distant land.

Dalgalar, bu kıyılara bir grup tuhaf canlı getirdi. Uzak bir kara parçasından kopup tesadüfen yüzlerce kilometre boyunca okyanusta sürüklenen, birkaç antik canlı.

But she's only the most distant relation.

Ama aslında en uzak akrabası.

[distant sea gulls cry] - What's up, doc?

- Naber doktor?

- Just follow me. - ( distant dog barking )

Sadece beni takip et.

They taste so good, everything else is a distant second.

Tadları çok iyidir, ne olursa olsun uzak ara daha iyidir.

He has a distant and noble appearance.

[Dış ses] Mesafeli ve soylu bir görünüşü var.

For some time, you have seemed distant and sad.

Seni çok dalgın, neşesiz görüyorum kaç zamandır.

" In what distant deeps or skies.

"Hangi uzak derinlerde, göklerde."

Take it as it comes, you know - we've been humiliated before by the vast universe, since Copernicus, since the discovery of the distant galaxies, the Big Bang, and, er, this is a dis... this is another

Bunu bu şekilde anlayın, daha önce de uçsuz bucaksız evren tarafından aşağılandık, Copernicus'tan uzak galaksilerin keşfinden, bu da düşüncelerimizi bulduğumuz başka tür bir aşağılanma...

Now, if we could imagine that we were living in four dimensions, what would we see, we would expect to see that the nearer beaker had eight times the amount of water that the more distant one had.

Şimdi, dört boyutlu bir dünyada yaşadığımızı farzedersek, göreceğimiz, ve görmeyi beklediğimiz şey, en yakın bardağın, bir tık uzağında olan bardağa göre sekiz kat fazla suyu olacağıdır.

For better or worse, many of you watching me right now may live to see the day when aging and death itself are relics of a distant past.

Az çok, beni şimdi izleyenlerden bazıları yaşlanma ve ölümün uzak bir geçmişte kaldığı günlere ulaşabilir.

The bar codes he studies are not on packages of lettuce, but on light coming from distant galaxies.

Barkodları, marul paketinden değilde, galaksilerden gelen ışık olarak alıyor.

One can now measure the things in distant astronomical objects more precisely than ever been measured on Earth.

Astronomik bir objenin, dünyaya uzaklığını kesin olarak ölçebiliyoruz.

It's designed not to take pictures, but to detect the tiniest changes in the brightness of distant stars.

Resim çekmek için dizayn edilmedi ama uzak yıldızlardaki en ufak parlaklık farkını algılıyor.

At M.I.T. in Cambridge, astrophysicist Sara Seager and biochemist William Bains are beginning to imagine what these distant worlds will be like.

Cambridge-MIT'de bulunan astrofizikçi Sara Seager ve biyokimyacı William Bains bu uzak dünyaların neye benzeyeceğini düşünüyorlar.

For Seth Shostack, SETl's senior astronomer, it's a search for our distant cosmic image, for a species with a brain at least as smart as ours.

SETI yetkilisi Seth Shostack için bu en az bizler kadar gelişmiş beyinli bir uzaylı yaşam araştırması.

On some distant planet, the book of life may no longer contain any biological forms. And if mechanical life has enough power, there's no limit to how large or complex it can become.

Uzak bir gezegende hayat kitabı biyolojik bir form içermeyebilir ve mekanik hayat yeterince güçlü ise ne kadar karışık olacağının bir sınırı bulunmayacaktır.

But how can you possibly keep one pixel perfectly still over the days and years it takes to track an object in distant space?

Ancak bir pikselin görüntüsünü bozmadan uzak mesafeden günler-yıllar önceki görüntü nasıl düzeltilir?

The road may seem distant, tears flow down my heart, we'll be oasis for each other until it all becomes a memory

Mesafe çok uzun görünebilir, kalbim gözyaşları içinde bu her ikimiz için bir vaha ta ki her şey bir anı olana dek.

And she's been distant, and moody, and...

Mesafeli, aksi ve...

Well, some of our neighbors think you're a little distant.

Bazı komşularımız senin biraz soğuk olduğunu düşünüyor.

As you can see, she was very, very active and now she's gone very distant.

Gördüğünüz gibi çok, çok harekeketliydi ve şimdi çok ilgisiz oldu.

When I got out, I was angry, distant, aggressive.

Ben çıktığımda kızgındım, mesafeliydim, agresiftim.

Delgado was completely preoccupied during that interview- - such attention to detail, then distant when it mattered most.

Delgado röportaj boyunca detaylara dikkat etmeye çok dalgındı sonra en önemli zamanda çok uzaktı

Then, every time I come home, we're just gonna be awkward and distant and you're gonna resent me?

Her eve geldiğimde aramız tuhaf ve soğuk olacak. Bana kızacaksın.

Could a distant image of the Milky Way be hidden somewhere in the night sky, disguised the way it looked 5 or 10 billion years ago?

Samanyolu'nun bir görüntüsü karanlık gökyüzünün bir yerinde 5-10 milyar yıl önceki haliyle saklanıyor olabilir mi?

But if the edges of Jean-Pierre's dodecahedron are billions of light-years apart, the distant and faint reflections on them could have escaped the notice of the most careful astronomers.

Eğer Jean-Pierre'in 12 yüzü arasındaki fark milyarlarca ışık yılı uzunluğundaysa bu uzak ve belirsiz yansımalar en dikkatli gökbilimcilerin bile dikkatinden kaçmış olabilir.

The history books say he was a distant descendant of Leonardo Da Vinci's.

Leonardo Da vinci'nin olduğunu söylerler.

- Very distant.

- Çok doğru

- Yes, very distant.

- Evet çok

But, in a distant galaxy, there was a planet inhabited by men beyond the frontiers of virility.

Ama uzak bir galaxyde, farklı varlıkların yaşadığı bir gezegende..

[distant rock music] - * WELL, MY BABY, HE'S ALL RIGHT * * WELL, MY BABY, HE'S CLEAN OUT OF SIGHT *

Çeviren doctoree