Don't go out translate Turkish
3,274 parallel translation
You don't need to go pointing out at the lack of a peg, sir.
Bir bacağı olmayan birine ihtiyacınız olmadığını düşünebilirsiniz bayım.
Don't go out there, Tom.
Oraya gitme, Tom.
Don't let anyone go out.
Kimsenin dışarı çıkmasına izin verme.
I mean, I don't know if I, myself, would check it out if some plumber told me that he was a saxophone player and that there was a link on the internet to go and hear it.
Yani, bilmiyorum, bir tesisatçı bana saksafon çaldığını söyleseydi ben bakmazdım ve linke basıp onu dinlemezdim.
Don't jump on him when he talks, let it go in one ear and out the other, okay?
O konuşurken lafını kesme sakın bırak bir kulağından girip diğer kulağından çıksın, tamam mı?
You don't need to go out, crack opening the door is enough.
Dışarı çıkmak gerekmez. Sadece kapıyı biraz açın.
The passer-bys go round the obstacles which don't get out of their way.
Yayalar düz gitmek için engellerden kaçınır.
I certainly don't. She was out to get me from the get-go.
Bence hayır o kesinlikle kendini bırakmış
Come on, you sure you don't want to go out with a bang?
Hadi ama, geceyi harika bir şekilde noktalamak istemez misin?
Why don't you go grab what you need and then we'll get you out of town.
Neden gidip ihtiyacın olan şeyleri almıyorsun, sonrasında seni şehir dışına çıkaracağız.
I don't think I should be allowed to go out like this, right?
Böyle dışarı çıkmama izin verilmemeli, değil mi?
I don't go out.
Ben dışarı çıkmam.
Okay, look, just get dressed, we'll go down there and check it out, if you don't like her, you don't have to even talk to her. No.
- Gitmeliyiz hadi
You don't want to go to places I get a kick out of going to.
Benim bayılacağım yerlere sen gitmek istemezsin.
We're handling it. Don't go out there.
Biz hallediyoruz.
If Detective Holder or myself don't make it off this island, then this case will go federal and your "this is our land" bullshit goes right out the window.
Olur da ben veya Dedektif Holder, bu adadan sağ çıkamazsak bu davayı federaller devralır. O zaman "burası bizim toprağımız" saçmalığı elinizde patlar.
It up, and I took one out and i cut it and then I said, "aw, i don't have a toaster, I should go and get it," so... Yeah.
Birini çıkarıp kestim ama sonra "ekmek kızartma makinem yok gelip onu alayım" diye düşündüm. - Baksana. - Efendim?
Well, I have Julio on drive-thru, but you're right. It's very hectic, so why don't you go out now, and I'm gonna come as soon as I can.
Arabaya servise Julio bakıyor ama dediğinde haklısın sen işinin başına dön ben de birazdan geliyorum.
You go out at night, don't you?
Gece dışarıya çıktın, değil mi?
Why don't we go out the back, Jack.
Gidip dışarıda bekleyelim, Jack.
Why don't the four of us go out for lunch?
- Neden dördümüz yemeğe gitmiyoruz?
Because then I remembered that you don't go out anymore.
Çünkü, daha sonra aklıma, artık dışarıya çıkmadığın geldi.
Why don't you go ahead and make a big old loop right on out of here?
Neden başının dönmesine dışarıda devam etmiyorsun?
Look, why don't you go check out the local Plucky's and ask about this Billy kid?
Sen neden Plucky'e gidip Billy ile ilgili bir şeyler öğrenmiyorsun?
Well, whatever. I really don't think he's gonna go and beat the crap out of me all over again.
Neyse ne ya, benim ağzıma sıçacağını sanmıyorum.
I'm not singing "Don't Rain on my Parade" because it's my go-to song and because it's impossible for me not to cry when I sing it, but because I have been belting out that song since I was two years old.
"Don't Rain on my Parade" şarkısını en sevdiğim şarkı olduğu ya da ağlamadan söylemem imkânsız olduğu için söylemiyorum 2 yaşından beri bu şarkıyı çığırdığım için söylüyorum.
- Don't go out there on your own.
- Kendi başına gitme.
Why don't you go in the kitchen in the back, check out the rest of the whole restaurant.
Neden mutfağa dönmüyorsun? Tüm restorana bir göz at.
I don't like going in and seeing and getting, you know, swept up with a performance and then seeing it go out of focus on a 25 - foot screen and knowing that there's no way to retrieve that.
Gidip alıp gelme işini sevmiyorum, bilirsiniz, Bir şeyler ortaya koyup terledikten sonra görüntüler basılır bunu geri almak gibi bir şansınız yoktur.
You don't go out.
Dışarı çıkmayacaksın.
Fiancees don't like it when you get out of bed at 3 : 00 A.M. To go see another woman.
Nişanlılar gecenin 3'ünde yataktan çıkıp başka bir kadını görmeye gitmeni sevmiyorlar.
Why don't you go back there and collect your things and come back out?
Neden içeriden eşyalarını toplayıp bizimle gelmiyorsun?
Pappa Wheelie, why don't you go fill out your HR forms.
Baba Wheelie, neden gidip evrak doldurmuyorsun?
Will you go let them out so that I don't have to see him, please?
Gidip onları çıkarsan da, ben onu görmek zorunda kalmasam, lütfen?
Look, Jess, truth is, I don't go out on Valentine's Day.
Bak Jess, işin aslı ben sevgililer gününde dışarı çıkmam.
And, no, I don't go out very much.
Ve, pek dışarı çıkmam.
Don't go out!
Hayır, çıkma dışarı.
Don't go out by yourself, you hear me?
Kendi başına dışarı çıkma, duydun mu beni?
Please don't go out in public with that shirt.
O atletle insan içine çıkma lütfen.
I don't know, I just don't think that we Should go out in the middle of nowhere.
Böyle hiçbir şey bilmiyorken gitmeyelim bence.
And I know this is a crazy thing to ask, and I don't have the right to ask it, but is there any way we can get out of here and go somewhere so we can talk?
Biliyorum bunu sormak delilik. Sormaya hakkım da yok. Ama buradan bir yerlere gidip biraz konuşabilir miyiz?
Why don't you go and keep an eye out?
Sen gidip çevreyi kolaçan et, olur mu?
Why don't we go and check out the garage?
Neden garaja gidip bir göz atmıyoruz?
Why don't you two go out, meet some people?
Gidin de biraz insanlarla tanışın.
Why don't you go ask her to be your other maid of honor while I try to figure out how to make a mai tai?
"yardımcı-baş-nedimen" olmasını sorsana. Bende bu arada "mai tai *" yapmayı çözeyim.
Things don't go well, and instead of figuring out the problem, everyone picks a scapegoat and then gangs up on them. That's all this is.
İşler iyi gitmez ve problemin ne olduğunu bulmak yerine herkes bir günah keçisi seçer ve onun üstüne gidilir.
Doc, why don't you go wait out front for me?
Doktor, gidip beni ön tarafta bekler misin?
Don't mean to kick you out, but I gotta go see if David's in some kind of trouble out there. It's okay.
Seni kovmak istemezdim ama derhal gidip David'in başının belada olup olmadığını anlamalıyım.
You work with people, day in, day out, putting your soul on the line, and the instant things don't go the way you want, it's as if you've evaporated off the planet.
Her Allah'ın günü insanlarla beraber çalışırsın, varını yoğunu ortaya koyarsın ve işler istediğin gibi gitmediği an yeryüzünden yok olmuşsun gibi davranırlar.
Why don't you go get us a couple of beers out of the fridge? Let's celebrate!
Buzdolabından iki bira getir de kutlayalım.
People don't want to go out with me?
İnsanlar benle dışarı çıkmak istemiyor?
don't go outside 18
don't go out there 61
don't go far 26
don't go yet 54
don't go to sleep 22
don't go 1905
don't go there 232
don't go anywhere 259
don't go home 28
don't go breaking my heart 18
don't go out there 61
don't go far 26
don't go yet 54
don't go to sleep 22
don't go 1905
don't go there 232
don't go anywhere 259
don't go home 28
don't go breaking my heart 18
don't go overboard 17
don't go back 22
don't go that way 22
don't go away 144
don't go up there 21
don't go with him 20
don't go down there 24
don't go in there 160
don't go near him 17
don't go too far 74
don't go back 22
don't go that way 22
don't go away 144
don't go up there 21
don't go with him 20
don't go down there 24
don't go in there 160
don't go near him 17
don't go too far 74
don't go in 44
don't go on 20
don't go back there 16
go outside 136
go out with me 17
go out 166
go out there 32
don't go on 20
don't go back there 16
go outside 136
go out with me 17
go out 166
go out there 32