English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ D ] / Don't listen to it

Don't listen to it translate Turkish

525 parallel translation
Hey, uh, listen, do you guys happen to have a video of you, I don't know, DJing or whatever it is you do?
Baksana, sizin ne bileyim Dj'lik ya da yaptığınız şeyle ilgili bir vidyonuz var mı?
Listen, my dear girl, when it comes to playwriting, you don't know your - your dear little elbow from a barrel of flour.
Beni dinle sevgili kızım, konu oyun yazarlığı olduğunda, senin bir şey bildiğin -... elinin hamuruyla erkek işine karışıyorsun.
If you don't listen to reason, it may be too late.
Mantığını dinlemezsen çok geç olabilir.
Now listen, Sammy, that paper's got to be signed... so don't you leave there till it is signed, understand?
Şimdi dinle, Sammy, o belgelerin imzalanması gerek. Yani imzalanana kadar ayrılmamalısın, anladın mı?
Damn it! Don't listen to that moron.
- Eğer bu salağı dinliyorsan...
Don't listen to him, it's a legend he got from the priest in town.
Onu dinleme. Kasabadaki rahipten duyduğu bir efsane bu sadece.
Listen, we don't want the General to know about it.
- Harika. Dinle, General'in bilmesini istemiyoruz.
Just because it's Sunday, you don't expect us to listen to the pious bilge... - you gave us just now.
Sadece Pazar günü olduğu için senin dindar saçmalıklarını dinlememizi beklemiyorsun.
I can't listen to this anymore, I don't want to hear it again.
Artık bunu dinlemek istemiyorum, bunu yine işitmek istemiyorum.
Listen, pal, we don't wanna rush you, but we're anxious to get it done with.
Dinle dostum, seni acele ettirmek istemeyiz. Ama bu işi bir an önce halletmek istiyoruz.
Don't you know it's an order to listen?
Dinlemenin emir olduğunu bilmiyor musun?
- I don't want to listen to it!
- Kes sesini! Kes sesini!
LISTEN, WHY DON'T YOU S IT OVER THERE AND I'LL BRING IT TO YOU.
Hayatım, mum ışığı ister misin?
It might help the Kohayagawa family but if I don't listen to my feelings no doubt I'll regret it later
Kohayagawa ailesine yardımcı olabilir ama eğer duygularıma kulak vermezsem şüphesiz daha sonraya erteleyeceğim.
- I don't deny it, but listen to my lawyer.
- Buna şüphem yok, ama bir de avukatımı dinle.
Lassiter,... it's been almost a year since your wife and your daughter... No no, you listen Don't you think I know what it means to a man come home and find his wife and child dead?
Lassiter,... Karın ve kızın öleli nerdeyse bir yıl oldu...
Listen. If you don't like it, go back to Paris.
Bak, bu işin içinde olmak istemiyorsan Paris'e dönebilirsin.
Maybe we ought to call it "No-Ears." You don't listen much, do you, boy?
Belki de ona "Kulaksız" demeliyiz. Pek fazla dinlemiyorsun, değil mi evlat?
I don't know what your little game is... or what you hope to get out of this, but I certainly don't want to listen to any more of it.
Nasıl bir oyun oynuyorsun, veya bu işten nasıl kurtulacağını umuyorsun, Ancak kesinlikle daha fazlasını dinlemek istemiyorum.
Listen, I don't know what happened with us, but I think we ought to talk it over.
Aramızda ne geçti bilmiyorum ama bunu konuşmalıyız tamam mı?
It's me again. Don't listen to him.
Buraya yeni geldim.
Listen, if you want to cheat on him, don't do it with just anybody.
Aldatmak istiyorsan aldat. Ama bunu rasgele biriyle yapma.
Don't listen to it.
Bunu dinlemeyin.
Or listen, but don't take it to heart.
Dinlesen de inanmamalısın.
Listen, Delly, I know it doesn't make much sense when you're 16 but don't worry when you get to be 40 it isn't any better.
Bak, Delly, 16 yaşındayken bunun fazla anlamı olmayabilir ama merak etme 40 yaşına geldiğinde işin hiç de kolaylaşmıyor.
Listen, if you don't mind I'd like to finish off early today and we will pick it up the next time.
Sakıncası yoksa bugün erken bitirmek istiyorum. Ve bir dahaki sefere toparlarız.
Listen, just because it's my turn to be on watch tonight... you don't have to take such a long siesta.
Sırf bu gece sıra bende olduğu için bu kadar uzun siesta yapıyorsun.
Listen, why don't you give me your address and I'll send it on to you.
Bakın, neden bana adresinizi vermiyorsunuz ben de size yollarım.
Listen, if you don't hand it out, you don't have to worry about not getting to pack.
Dinle, dağıtmazsan, toplamak için endişelenmek zorunda kalmazsın.
- They don't have to listen to it with me.
- Böylece benimle birlikte dinlemek zorunda kalmıyorlar.
Tung Chun, don't listen to him, it must be a trap.
Tung kardeş, sakın onu dinleme. Bu bir tuzak.
I don't know because I don't listen to our radio, it hurts my ears.
Radyo dinlemediğim için bilmiyorum, kulaklarımı acıtıyor.
Listen, the cops, you don't own the world but you get to shake it a little, right?
Dinle, siz polisler dünyanın sahibi değilsiniz. Ama onu biraz da olsa sarsmak elinizde, değil mi?
Listen, if you're trying to scare me I don't think it's very funny.
Beni korkutmaya çalışıyorsan şayet, bu hiç komik değil.
- Don't listen to it, Rocky.
- Bunu dinleme, Rocky.
Now listen, it's never too late to learn whatever happens, don't interfere
Dinleyin şimdi, öğrenmek için asla geç değildir. Ne olursa olsun müdahale etmeyin.
Look, I really don't care what you gentlemen think as long as we don't have to listen to it.
Bak, gerçekten, siz beylerin ne düşündükleri umurumda bile değil... ta ki, biz dinlemek zorunda kalmadığımız sürece.
You don't have to listen to it all day.
Bütün gün ötüyorlar. Kafamız rahat eder en azından.
Now you don't wanna listen to it?
- Ve şimdi dinlemek istemiyor musun?
Listen, I told you, don't tell me, don't explain it to me again, please.
Bak, sana söylemiştim. Bir daha bana sorma, bir daha açıklama lütfen...
I don't want to hurt your feelings,'cause it's really human of you to listen to my bullshit.
Seni kırmak istemiyorum. Saçmalarımı dinlemen çok insanca.
And I got the radio you wanted and its got that police band... and all of that other junk, and... its got an earphone so I don't have to listen to it.
İstediğin telsizi aldım, polis frekansında. Diğer ıvır zıvırlar var bir de. Bir tane kulaklık aldım sana hiçbir şeyi duymak zorunda kalmayacağım.
Listen, i don't know how long it's gonna take me to break through this plexi.
Dinleyin, bu kapağı ne kadar sürede kırabileceğimi bilmiyorum.
listen, if it goes into my room, i don't want to know about it.
Eğer odama girerse, Bunu bilmek istemiyorum.
Oh, by the way, listen. If you're thinking about what to get old Dad for Christmas, don't worry about it.
Bu arada, yaşlı babanıza bir şey vermek istiyorsanız eğer hiç uğraşmayın.
- Don't listen to it.
- Dinlemeyin gitsin.
Listen, I know I probably don't deserve it, but if you would give me a second chance, I'd really like to earn my grade.
Dinleyin, bunu haketmediğimi biliyorum, ama.. Eğer ikinci bir şans verirseniz, bunu iyi not almak için kullanacağımdan emin olabilirsiniz.
I don't get it, are you going to listen or not? We are singing and you are chatting here!
Burada şarkı söylüyor ve sohbet ediyoruz!
Listen, little sister... you got this freako talent to bring folks into your dream... but we don't need it anymore.
Dinle, küçük kız... bu ürkütücü doğal yeteneğinle milleti rüyalarına getiriyorsun... ama biz istemiyoruz.
You don't know why you listen to it? - Well, I just said...
- Ben yalnızca dedim ki...
Oh, look, if you don't like it, you don't have to listen or give me anything, you know.
Beğenmediysen dinlemek ya da para vermek zorunda değilsin.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]