Doubt translate Turkish
19,481 parallel translation
- I don't doubt it.
- Buna şüphem var.
But since she has a special fondness for Sir Hugh, no doubt she'll be over directly.
Lakin Sör Hugh'a özel ilgisi olduğu için kabul etmeyeceğini sanmam.
No doubt you think so.
Buna şüphem yok.
But I've no doubt you'll offer better advice.
Eminim siz daha iyi bir tavsiyede bulunacaksınız.
- I very much doubt it.
- Zannetmiyorum.
I doubt either of them see it that way.
İkisinin de öyle düşündüğünü sanmıyorum.
I doubt you can save him.
Onu kurtaracağınızı sanmıyorum.
No doubt!
Hiç şüphesiz!
"To you, Dr Enys, " No doubt the saving of my life seems a very small service.
"Şüphesiz, siz, Dr Enys hayatımı kurtarmış olmanızı, ufak bir hizmet olarak görüyorsunuz."
You will no doubt have noticed the absence of Mr Renfrew.
Şüphesiz, Bay Renfrew'un yokluğunu fark etmişsinizdir.
Now, would you two mind if we took a look in the back of this ambulance, no doubt rented from a private EMS service to move about freely in the quarantine?
Å imdi eğer ambulansın arkasına bir baksak sorun olur mu? Karantinada rahat hareket edebilmek için özel bir şirketten kiraladığınıza hiç şüphem yok.
I doubt it.
Belli olmaz orası.
- I doubt it.
- Sanmam.
You really think he'll give her the benefit of the doubt?
Gerçekten ona iyi niyet göstereceğini düşünüyor musun?
- ♪ No doubt ♪
- # Şüphe yok ona #
Doubt it.
- Sanmam.
I doubt it's one of you.
Sizden biri olduğundan şüpheliyim.
I very much doubt it.
- Bundan şüpheliyim.
Somehow I doubt that.
Nasılsa, bundan şüpheliyim.
I doubt we'll survive.
Kurtulabileceğimizi sanmam.
I doubt it.
Hiç sanmıyorum.
I doubt you could deliver.
Teslim edebileceğinden şüpheliyim.
And on the other hand, my friendship with him didn't let me doubt him.
Diğer yandan da dostluğumuzdan dolayı ondan şüphelenmemiştim.
Prosecution will prove this fact without any doubt.
Süreç, bu gerçekle ilgili herhangi bir şüphe olmadan ilerlemeli.
And this will, without any doubt, prove Rustom's guilt.
Ve bu, hiç şüphesiz Rustom'ın suçlu olduğunu kanıtlar.
Of course, not guilty. Where is the doubt?
- Tabii ki suçlu değil, kanıt nerede?
To find me, no doubt.
Hiç şüphesiz, beni bulmak için.
In case you're in any doubt as to my opinion, the loss of Page is unacceptable.
Fikirlerimdem en ufak bir şüpheniz varsa Page'in kaybı kabul edilemez.
I'm not sure, but I doubt it.
Emin değilim, olabilir.
This is reasonable doubt.
Bu makul şüphe.
Or it's not reasonable doubt, you don't get acquitted, and I go to jail for perjury.
Ya da makul şüphe değildir, beraat etmezsin ben de yalancı şahitlikten hapse girerim.
I'm saying that someday you're going to face the character and fitness committee of the Bar, and I seriously doubt they're going to admit somebody who did that.
Bir gün baronun Ahlak ve Etik Komitesi ile yüzleşeceksin ve gerçekten bunu yapan birini kabul edeceklerini sanmıyorum.
Well, I doubt we will be after this.
- Olacaklardan sonra bundan şüpheliyim.
And we will prove that beyond a shadow of a doubt.
Biz de bunun şüpheden ibaret olmadığını kanıtlayacağız.
Harvey, all we need is reasonable doubt.
Harvey, tek ihtiyacımız olan bir makul şüphe.
I called you here because this is not about doubt.
Seni buraya çağırdım çünkü bunun şüpheyle ilgisi yok.
I put you all in an impossible situation, and for reasons I'll never quite understand, you gave me the benefit of every doubt, even Mr. I'm-Just-Doing-My-Job.
Hepinizi tarifi imkansız sebeplerden dolayı tarifi imkansız durumlara soktum. Bunun önemini asla anlatamam. Her şüphede benim lehime karar verdiniz.
We need to call him, see if it ever happened. I doubt it did.
Arayıp şüphelendiği bir şey olmuş mu soralım.
Investigators may have talked to the Linleys about adopting out Ethan, but I doubt they spoke with adoption agencies.
Polisler Ethan'ın evlat verilmesi durumunu ailesi ile konuşmuşlar ancak çocuklarını vermek istediklerinden emin değilim.
I doubt it.
- Şüpheliyim.
I doubt I would have.
Ben muhtemelen yapmazdım.
No doubt.
- Şüphesiz.
It's her. Not a doubt in the world.
O. Hiç şüphe yok.
I seriously doubt he's a connoisseur.
Duayen olduğunu sanmıyorum.
Doubt that's a coincidence.
Tesadüf olduğuna şüphe yok.
I seriously doubt it.
- Bundan ciddi şekilde şüpheliyim.
Panic attacks, insecurity, insubordination, exasperation, crippling self-doubt...
Panik ataklar, güvensizlik, başkaldırı, öfke, kendinden şüphe duyma...
No doubt, settled down, partnered up, kids?
Düzenini oturtmuş görünüyorsun evlendin mi, çocukların var mı?
Castle, you've just given the jury reasonable doubt.
Castle, jüriye şüphe etmeleri için bir sebep verdin.
This case cannot afford to have you pour any more doubt into people's ears.
Bu dava daha fazla senden gelen şüpheyi kaldıramaz.
Was there ever any doubt?
- Hala var.