Enlightenment translate Turkish
623 parallel translation
"Without books, there is no enlightenment"
"Kitaplar olmadan, aydınlanma yoktur"
Dr. Josef Goebbels, Reich Minister of People Enlightenment and Propaganda and Gauleiter of Berlin
Dr. Josef Goebbels, Reich Halkı Aydınlatma ve Propaganda Bakanı ve Berlin Bölge Sorumlusu
Dr. Otto Dietrich, Reichsleiter and Reich Press Chief in Ministry of People Enlightenment and Propaganda
Dr. Otto Dietrich, Reich lideri ve Reich Propaganda ve Halkın Aydınlatılması Basını Sorumlu Bakanı
Dr. Josef Goebbels, Reich Minister of People Enlightenment and Propaganda, Gauleiter of Berlin... and later General Plenipotentiary for Total War
Dr.Josef Göbbels, Halkın Aydınlatılması ve Propaganda Bakanı Berlin Bölge Sorumlusu... ve Topyekün Savaştan Sorumlu General
Oh, my dear Miss Totten, you wouldn't discontinue your father's great gesture towards human enlightenment?
Sevgili bayan Totten babanızın, insanlığın aydınlanması için yaptığı bu harika jeste son veremezsiniz.
"Human enlightenment." What nonsense, Professor Jerome.
İnsanlığın aydınlanması mı? Ne kadar saçma, Profesör Jerome.
When I know I need... those lifeless subjects for my students enlightenment and my own knowledge.
O cansız kadavralara, öğrencilerimin aydınlanması ve bilgimin artması için ihtiyacım olduğunu biliyorken.
Oh, my dear Miss Totten. Surely, you don't want to discontinue your father's great gesture towards human enlightenment, do you?
- İyi ama babanızın insanları aydınlatmak için başladığı projeyi yarım bırakmak istemezsiniz, değil mi Bayan Totten?
The pale purple iris opens her petals to enlightenment, along with the folds of her heart.
Açık mor rengiyle süsen açar taçyapraklarını aydınlığa yüreğinin kıvrımlarıyla birlikte.
It was under such a tree that Prince Gautama sat in meditation... and rose to the highest heights of enlightenment... to become the Lord Buddha.
Gautama Prensi de böyle bir ağacın altına oturup meditasyon yapmış... aydınlanmanın en yüksek mertebesine errişmiş... ve Tanrı Buda'ya dönüşmüştü.
Through the glorious ages of that 16th century, when bigots burned the man who dared bring enlightenment and intelligence to the human mind.
Bağnazların, insan aklına zeka ve aydınlanma getirmeye cüret eden adamı yaktıkları 16. yüzyılın o şanlı çağlarına doğru.
You are good at enlightenment
Sen insanları iyi aydınlatıyorsun.
" A legacy for her education and enlightenment.
" Eğitimi ve olgunlaşması için bir miras.
That's the second step. It isn't real enlightenment, though.
Bu ikinci adım ama asıl aydınlanma değil.
Reverence also for the needs of each individual and his right to move as swiftly along the path of enlightenment as his ability permits.
Her bireyin gereksinimlerine ve yeteneği... elverdiği ölçüde, aydınlanma yolunda hızlı bir şekilde... yol alma hakkına da saygı duyulmalı.
We are about to formalise with our signatures a great piece of legislation, establishing here in our capital city a new Centre of Culture and Enlightenment.
Başkentimizde kurulacak Kültür ve İrfan Merkezi'nin yerini saptamak ve imzalarımızla resmileştirip.. ... yasalarımızın bir parçası yapmak için hazırız.
You wanted enlightenment and warmth and so you studied light and heat.
Aydınlanma ve sıcaklık istediniz ışıkla ısıyı öğrendiniz.
Take advantage of this temporary opportunity to obtain the perfect state, enlightenment.
Bu geçici fırsattan yararlanarak mükemmel duruma, aydınlanmaya ulaş.
They can be taught to understand, especially in a society that prides itself in enlightenment.
Onlara öğretilebilir, özellikle de aydın bir toplumda.
Now is a civilized era of enlightenment.
Japonya'da ilmin uygar çağı yaşanıyordu.
This court, which wishes to judge you fairly, invokes upon itself the enlightenment of the Holy Spirit.
Seni adilce yargılamayı dileyen bu mahkeme, kendini Kutsal Ruh'un aydınlığına havale ediyor.
According to it, we gain knowledge through enlightenment of the mind.
Buna bağlı olarak zihnimizi aydınlanma yoluyla bilgilendirmeyi amaçlamalıyız.
Then in such a moment of enlightenment, the mind goes directly to find truth, in the same way that eyes see the real world, finding it directly without the need of thinking.
Daha sonra aydınlanma durumunda akıl direkt olarak doğruyu bulur aynı şekilde göz de gerçek dünyayı düşünmeden doğrudan görür.
But with ardent prayers and penance, the curse was removed from her head, and she was graced with enlightenment.
Ama gayretli duacılar ve kefaretle, lanet kafasından temizlendi, ve aydınlanma ile kutsandı.
So are the techniques of enlightenment.
Aydınlatma teknikleri de öyle.
Bringing enlightenment to the darker regions of the earth.
Aydınlanmayı dünyanın karanlık köşelerine götürüyoruz.
She was born with enlightenment.
Aydınlıkla doğmuştu.
I do not question, Maga, only ask enlightenment.
Sorgulamıyorum Maga, sadece anlamak istiyorum.
I do not question, Maga, only ask enlightenment.
Soru sormuyorum Maga sadece aydınlanmak için.
An enlightenment shared by few heads of state, then or now.
Aydinlanma daha sonralari da birkaç kisi tarafindan desteklendi.
Seventy years later, the sun-centered universe of Aristarchus and Copernicus was widely accepted in the Europe of the Enlightenment.
Aristarchus ve Kopernik'in Günes merkezli evren modeli 7 yüzyil sonra aydinlanan Avrupa'da herkes tarafindan benimsendi.
Light was the motif of the age the symbolic enlightenment of freedom of thought and religion the light that suffused the paintings of the time and light as an object of scientific study.
Işık aydınlanma döneminin özgür düşünce ve din anlamında dönemin resim sanatında ve bilim alanında yapıtaşı olmuştu.
"The light that shines upon our path ls the enlightenment You giveth"
"yolumuz üzerinde parlar ışık sen aydınlanmayı bize rızık olarak verirsin"
"The prophet leads us to this enlightenment"
"bize duacı gönder"
"Although my tenure here has been one of value and enlightenment, still..."
"Burada, bu meslekte kalabilmem, önemli ve bilgilendirici olmasına rağmen, hâlâ..."
I want to open your mind to the virtues of nutrition, proper exercise, meditation, and, hopefully, spiritual enlightenment.
Zihninizi, düzenli beslenme ve egzersizin, meditasyonun, ve ruhani aydınlanmanın erdemine açmanızı istiyorum.
Thank you very much for that enlightenment.
Bilgilendirme için çok teşekkür ederim Carla.
If you took the short path and reached enlightenment before tomorrow, who would want you for a husband?
Eğer kısa yolu seçip, aydınlığa gün doğmadan varırsan kim seni koca diye ister?
Hamato Yoshi was their shidoshi- - teacher of the warrior ways of enlightenment.
Hamato Yoshi onların Shidoshi'siydi. Onları savaş teknikleri konusunda aydınlatan bir öğretmendi.
They're waiting for enlightenment.
Aydınlanmayı bekliyorlar.
It appears that art influences the public not by contagion, that's wrong, but through a kind of ethical enlightenment, through one's encounter with the world
Görünen o ki, sanat, insanları yayılma yoluyla değil, böyle olmaz zaten bir tür ahlaki aydınlanma veya. sanaçıların dünyası ile bir tür karşılaşma..
You sent me there for enlightenment.
Beni oraya aydınlanmam için gönderdin.
I tell you that's one of the greatest contributions... to enlightenment and culture of our time.
Çağımızın kültürüne ve aydınlanmasına büyük bir... katkı yaptığınızı söylemek istiyorum.
He was wrong to think that he can reach enlightenment by secluding himself in the mountains.
Kendini dağlara hapsederek aydınlığa ulaşacağını düşünmekte hatalıydı.
He finally realized that something obtained from sharing the pain with the people is the only valuable enlightenment.
Mutlak aydınlığa, acıyı insanlarla paylaşarak ulaşabileceğinin sonunda farkına vardı.
You seem to have reached enlightenment and already became a Buddha yourself before you even came here.
Buraya gelmeden hayatın bütün zevklerinden uzaklaşmış ve çoktan bu kisveye girmişsin.
The key is who attained the enlightenment.
Anahtar, aydınlığa ulaşmış kimsedir.
I hope you reach your enlightenment.
Rahibe, umarım aydınlığa erişirsin.
Human enlightenment? Nonsense, Professor.
İnsanları aydınlatmak saçmalıktan başka bir şey değil profesör.
With the iron boot of punishment and enlightenment. Excuse me, I was in the ant counter and...
Pardon, karınca reyonundayken...
Enlightenment escapes us
Aydınlık bizden kaçıyor!