Eye candy translate Turkish
140 parallel translation
Renee and I will provide a little eye candy for the men...
Renee ve ben, erkekler için küçük birer görsel şeker olacağız.
But I need you to be more than just eye candy around here.
Ama seni buraya şekerleme yapman için koymadım.
I just figured... You know, a little eye candy... What's the harm?
Ben sadece farkettimde... bilirsin... biraz göze hitap eden... ne zararı var ki?
I was just a piece of eye candy that she turned into an all-day sucker.
Onun için sadece gerektiğinde burnunu sileceğini bir mendilmişim.
- I thought it was just for eye candy.
- Ben de sadece gözümün gönlümün açılması için varsın sanıyordum.
Bart's just the eye candy.
Bart, sadece göze hitap eden kişi.
TO INTRODUCE EYE-CONIC OPTICS'NEW LINE OF... EYE CANDY,
Sizi Eye-Conic Optik'in yeni gözlüğü Eye Candy ile tanıştırayım.
AN EYEPOPPING ARRAY OF COLOURS AND IMAGES TO DELIVER THE MESSAGE THAT WHEN YOU WEAR EYE-CONIC OPTICS'EYE CANDY,
Renklerin göz alıcı düzeni ve görüntüsü, Eye-Conic'in Eye Candy'sini takmaya başladıktan sonra, onsuz bir şey göremeyeceğiniz mesajını iletecek.
He's not exactly what I would call eye candy.
Pek göz alıcı olduğu söylenemez.
You big piece of eye candy.
Seni seksi yakışıklı.
You know, it's not his fault that I'm eye candy. Well, relax. Don't worry.
biliyorsun, benim göz alıcı olmam, onun hatası değil şet, rahatla. endişelenme.
We don't run this business to give broke samurai some free eye candy, got it?
Bizim işimiz fakir bir samuraya göz banyosu yaptırmak değil.
So is he any good or just eye candy?
Gerçekten iyi mi yoksa sadece yakışıklı mı?
But forget the eye candy.
Ama şimdi bu şatafatı unutun.
Yeah, K. Where's the eye candy?
Evet, K. Nerede bu yakışıklılar?
There was eye candy for all, and only one thing could upset this delicate balance.
Evet. Herkesin gözlerinin bayram etmesinin bir nedeni vardı. Bu hassas dengeyi tek bir şey bozabilirdi.
Plus, it's by the beach, so there'll be lots of foot traffic and eye candy. Not that I'm looking.
Ayrıca sahil kenarında ve bu da demektir ki çok yoğun bir yaya trafiği olacak ve göze de hoş geliyor.
Sure, today I'm the eye candy, but tomorrow I'll be old candy, old, hard, wrinkly candy covered in lint.
Bugün göz alıcıyım, ama yarın eski mal olacağım. Eski, sert, buruşuk, hidrofil pamukla kaplanmış bir mal.
I mean, who would ever suspect vapid eye candy as white-trash cat burglars?
O kızların ortalığı soyup soğana çeviren birer hırsız olduklarından kim şüphelenir ki?
You think I'm eye candy.
Sana göre ben sadece yakışıklı bir çocuğum.
Pam will be eye candy.
Pam göze hoş gelecek.
Into the lift, eye candy.
Asansöre gir, Göz Mezesi.
We're a cosmic joke, eye candy.
Bizler kozmik şakayız, Göz Mezesi.
There was this guy... this new guy... total eye candy.
Bir çocuk vardi, su yeni çocuk- - Bir içim su.
I was just wondering if Well, if you needed some eye candy to complement those pros, but it looks like...
Doldurmak için can atıyorum ve düşündüm de eğer şey profesyoneller dururken benim gibi birine ihtiyacın olursa ama sanırım...
- Eye Candy!
- Göz ziyafeti!
Don't start, I'll make things right, Eye Candy.
Başlama, her şeyi yoluna sokacağım Göz ziyafeti.
I run a very lucrative operation and I'm great eye candy.
Çok kârlı bir operasyonu yürütüyorum ve görünüşüm de harika.
A little eye candy.
Gözümüz gönlümüz açılır.
Derek married the last eye candy we had, took her off the market.
Derek, son gözdemi kendine ayırdı, onunla evlendi.
Every enterprise needs eye candy, Ben.
Her kurumun göze hoş gelen şeylere ihtiyacı vardır, Ben.
You know, dude needs his eye candy.
Adamın göz zevkini tatmin etmeye ihtiyacı var.
Don't look at me - - The eye candy here can't leave the house Without spending 20 minutes in front of the mirror.
Şu çekici şey aynanın önünde 20 dakika vakit geçirmeden evden çıkamıyor.
Don't worry about that, but the eye candy is compensation.
Endişelenme ama göz zevki tazminat sayılır.
You want me to be eye candy?
herşeyi toz pembe görmemi mi istiyorusun?
MI6 wants me to be eye candy?
MI6 benim herşeyi toz pembe görmemi istiyor?
I'm seeing eye candy.
Bu ne hoş bir şey.
A little eye candy for the both of you.
İkinizin de gözünü okşayacak bir şey.
When my father was trying to catch my mother's eye he sent her a box of candy with his photo.
Babam ilk defa annemi tavlamaya çalışırken ona, içine fotoğrafını koyduğu bir kutu şeker göndermiş.
You're, like, totally his eye candy.
- Demek onu tavladın.
Lois, if you being a model means you're going to be eye-candy... for the whole town, then I ain't going for it.
Lois, model olmanın, tüm kentin gözlerinin senin üstünde... olacağını demek istiyorsan, o zaman buna izin veremem. Duyamadım?
I mean, you weren't exactly eye-candy going in.
Berta. - Gerçi göze çok hoş gelen bir tipin yoktu...
Without candy, I'm afraid your house is a bull's-eye with shingles.
Şekeriniz yoksa, bu ev çocuklar için boy hedefi haline gelir.
The young, virile, eye-candy angle for lonely widows and aging divorcées.
Yalnız dullar ve boşanmış, yaşlanan hanımlara diri bir çekici genç bakış açısı. Çok işe yarıyor.
I've looked death in the eye and survived to open a successful candy franchise.
Ölümün gözlerine baktım ve başarılı bir şeker bayiliği kurmak için hayatta kaldım.
We'll keep an eye out... for candy.
Şeker... arayacağız.
I think Candy was giving me the eye.
Sanırım Candy beni süzüyordu.
Well, we'll wheel out that fancy model every now and then, give the idiots some eye candy to gawp at.
Ara sıra o süslü modeli dışarı çıkartırız.
Doctor said that's why one day he'd be li Santa claus, tossing out candy, the next day he'd bite the head off of anyone who met his eye, said that's w he drinks so much.
Bu yüzden bir gün Noel Baba gibi etrafa neşe saçarken ertesi gün yüzüne bakanın kafasını koparıyormuş ve bu yüzden bu kadar çok içiyormuş.
She eye-candy?
Tatlı görünüyor mu?
He passes the eye-candy test.
Goze hitap etme testini gecti.