Finding mission translate Turkish
71 parallel translation
A US senator? In my back yard? On a fact finding mission?
Bir Amerikan senatörü arka bahçemde gerçeği arama görevinde öyle mi?
We have been honoured with a visit by Federation ambassadors on a fact-finding mission to the wormhole.
Solucan deliği kanıt toplama görevi nedeniyle Federasyon Büyükelçileri, bizi onurlandırmış bulunuyorlar.
I'm sure it's a bit overwhelming for you to meet us like this. We're on a fact-finding mission for the Interstate Commerce Commission.
Bizimle böyle karşılaşmak size pek alışılmış gelmiyor ama eyaletler arası ticari komisyonla ilgili bir araştırma yapmaktayız.
I'm on a fact-finding mission from the Department of the interior.
İçişleri Bakanlığı'nın verdiği bir görevle araştırma yapıyorum.
Call it a fact-finding mission.
Gerçekleri öğrenmiş oluruz.
I was on a fact-finding mission.
Kanıt toplama görevindeydim.
It's a fact-finding mission to see if he deserves a date.
Çıkmayı hak edip etmediğini görmek için bir araştırma görevi.
Now we need to send one of our teams on a fact - finding mission.
Şimdi ekiplerimizden birini bir bilgi edinme görevine göndermemiz gerekiyor.
I'm sending you on a fact-finding mission.
Sana özel görev bulmak zorundayım, yoladım
We'll say you were on a fact-finding mission.
Gerçekleri ortaya çıkarma görevinde olduğunu söyleriz.
Xavier : No. This is a fact-Finding mission only.
Bu sadece gerçeklerle yüzleşme savaşı.
Your father said he was going on a fact-finding mission, but we were both part of a unit dispatched to Kosovo to kill a man named Victor Drazen.
Baban annene, bilgi bulma işi için Avrupa'ya gittiğini söyledi. Ama işin gerçeği, her ikimiz de Victor Drazen isimli bir adamı öldürmek için Kosova'ya gönderilen özel bir kuvvet biriminin mensuplarıydık.
- It's strictly a fact-finding mission. - You've had one?
Kesinkes gerçekleri bulmaya yönelik bir harekat.
He's rushing back from a fact-finding mission.
Kanıt Toplama Heyetinin yanından dönüyor.
Fact finding mission?
Kanıt Toplama Heyeti mi?
A Las Vegas fact finding mission.
Las Vegas Kanıt Toplama Heyeti.
And it's gonna run tomorrow, and it's gonna say, among other things, that you are a CIA operative, and that you went on a mission, a fact-finding mission to Venezuela.
Yarın başlayacağız. Ve birkaç şey yazacak. Senin CIA ajanı olduğun ve Venezuella'da yapılan görevle ilgilendiğin gibi.
You went there on a fact - finding mission to determine if its government was responsible for the assassination attempt on President Lyman.
Oraya, başkan Lyman'a yapılan suikast girişiminin hükümetle alakalı olup olmadığına bakmak için gittin.
Mbeki must think you are just a... respected academic on a fact-finding mission.
Bırakalım da Mbeki gerçeği arayan bir akademisyen olduğunuzu düşünsün.
I'm just here on a fact-finding mission, Mr Mbeki.
Ben gerçekleri dile getirmek için buradayım Bay Mbeki.
While recovering in the hospital, Bill wrote to the Vice Chief of Staff for the Army, explaining that he wanted to go on a fact-finding mission to explore alternative combat tactics.
Bill, hastanede tedavi görürken ordu kurmay başkan vekiline alternatif savaş taktikleri üzerine araştırma yapmak amacıyla dış göreve gitmek istediğini bildiren bir mektup yazar.
And this is our college intern, April. She's going to be documenting our fact-finding mission.
Keşif ziyaretimizi belgeleyecek.
- April, document this. - Document what? The key to any fact-finding mission is to get right into the battle zone, you know?
Keşif ziyaretlerinin anahtarı savaş alanına girmektir.
When you fell in. When I visited the bottom of the pit on a fact-finding mission.
Gerçeği bulma görevi için çukurun dibine indiğimde.
I volunteer myself and Special Agent McGee for the secret fact-finding mission thingie, that's not secret, in the Sahara.
- Ben gönüllüyüm. ve özel ajan McGee gizli bilgi toplama işi için, bir sır değil, Sahra'da.
Because the most powerful Members of Congress relied on lobbyists like me for information to guide them on how to vote and how they vote sometimes required taking them on facts finding mission.
Neden mi? Çünkü meclisteki en güçlü vekiller oylarını ne yönde kullanacaklarını bilmek için benim gibi lobicilere güvenirler. Bâzen hakikati bulmaları için onları geziye çıkarmak gerekir.
Send him on a Fact-Finding mission.
Onu gerçekten-olan bir göreve gönder.
I suppose you could say I'm on a fact-finding mission.
Sanırım, bilgi toplama görevinde olduğumu söyleyebilirsin.
- You're on a fact - finding mission?
Bilgi toplama görevinde misin?
Okay, so, um, I'm kind of on this fact-finding mission.
Şu an kanıt topluyorum sayılır.
This is just a fact-finding mission.
Bu yalnızca kanıt bulma kısmı.
It was a fact-finding mission in the lead-up to a war.
Savaşla ilgili bilgi toplama amaçlı bir görevdi.
Besides, it's just a fact-finding mission.
Ayrıca bu sadece bir şeyler öğrenmek için.
Just a fact-finding mission.
Yalnızca bir şeyler öğrenmek için öyle mi?
This secret proceeding is simply a fact-finding mission in order to prove that a regular trial is warranted.
Bu gizli görüşme, normal bir davaya gerek olup olmadığının anlaşılabilmesi için yapılmaktadır.
That was more than a fact-finding mission.
Bu delil toplama görevinden daha fazlaydı.
So. The first day of a deposition is really just a fact-finding mission.
Yeminli ifadenin ilk günü sadece bilgi toplamadan ibarettir.
Nowhere, just a local fact-finding mission to get my feet under me.
- Hiç, yakınlarda bir araştırma görevi. Ayağım alışsın diye.
A premarital fact-finding mission
Evlilik öncesi araştırması gibi düşün.
We're on a fact-finding mission here.
Burada gerçekleri bulmak üzerinde duruyoruz.
Send your knee on a fact-finding mission.
Dizinle delil tespiti yap.
Would you be more comfortable opening the Ark in Berlin for your führer and finding out only then if the sacred Covenant is inside, and whether you've accomplished your mission and obtained the one true Ark?
Führer'inizin önünde açıp, Kutsal Ahit'in içinde olup olmadığını, görevinizi başarıyla tamamlayıp gerçek Kutsal Sandığı ele geçirip geçirmediğinizi o an öğrenmek ister misiniz?
Every time he goes over to Saigon for a fact-finding mission he comes back and scares the shit out of Kennedy!
Yani o zaman "sıyrılmış olacağım yaşamak kaygısından".
But if... You know, if going to Ramelle and finding him, so he can go home, if that earns me the right to get back to my wife well, then... Then that's my mission.
Ancak Ramelle'e gidip, onu bularak, sağ salim evine ulaştırmam bana karımın yanına dönmemi sağlayacaksa o zaman benim görevim budur!
Finding barbara's body should not be a mission priority.
Barbara'nın cesedini bulmak öncelikli görev olmamalı.
We cannot rely on Mr. Marshall finding any success on his mission to Paris.
Paris'teki görevinde başarı elde etmesi hususunda Bay Marshall'a bel bağlayamayız.
Finding your own space, feeling at home is important for the outcome of the mission.
Görevden dönen birisi için kendini evinde hissetmek önemlidir.
But Carmelo finding out - - that wasn't "Mission critical," was it?
Carmelo'nun öğrenmesi ise görevde kritik öneme sahip değildi öyle değil mi?
Finding Trembley's body was our special mission.
Trembley'nin bedenini bulmak bizim özel görevimizdi.
Finding one became Tolstoy's mission.
Bunu bulmak Tolstoy'un temel gayesi oldu.
We are on a top secret mission to stop two blokes from finding the Great Sword of Destiny.
İki herifçioğlunun Kaderim Yüce Kılıcı'nı bulmalarını engellemek için gizli bir görevdeydik.
mission 112
missionary 26
missions 18
mission accomplished 296
mission control 29
finding 21
finding carter 31
missionary 26
missions 18
mission accomplished 296
mission control 29
finding 21
finding carter 31