English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ F ] / Fix him

Fix him translate Turkish

884 parallel translation
- Can you fix him?
- İyileştirebilir misin?
"Fix him up with some working clothes for the boat."
Ona, gemi için iş kıyafetleri ayarla.
We'll fix him.
Onun icabına bakarız.
Boy, we could fix him fine. - Yeah.
Alalım ifadesini hemen.
Fix him so he won't fly too high.
Azcık düzelteyim ki fazla uçmasın.
I'll fix him so he don't garter around me no more.
O'nu bir yere bağlayacağım bir daha elime ayağıma dolanamayacak.
We can fix him a cup.
Bir fincan hazırlayabiliriz.
The first thing we had to do was fix him up with that accident policy.
İlk yapılması gereken kaza poliçesiydi.
- We'll fix him fine.
- Onu yola getireceğiz.
Well, we'll fix him.
Onu yola getiririz.
If a man like me didn't like a fellow, he could surely fix him up for life.
Benim gibi biri, bir adamdan hoşlanmasa... onun dünyasını karartabilir.
I'll fix him some caviar.
Ona biraz havyar hazırlayayım.
But could you not fix him up... so that he could walk home, like?
Evine gidebilecek kadar iyileştiremez misin?
But I'll fix him!
Ama onu yola sokacağım!
The doctor will be here, fix him up good as new.
Doktor birazdan gelecek, ve onu iyileştirecek.
Just fix him up so he can talk.
Onu iyileştirirsen konuşabilir.
You better fix him up now, Doc.
Onu burada iyileştirsen iyi olur, Doktor.
Kramer, get your stuff, fix him up.
Kramer, malzemeleri alıp yarasına bak.
I'll fix him! I'll show him!
İcabına bakacağım.
Quinine should fix him up very nicely.
Kinin onu çabucak iyileştirecektir.
- We'll really fix him for this.
- Bu yaptığının hesabını vermeli.
- Fix him up in the kitchen, Tom.
- Mutfakta hazırla, Tom.
Do you want to fix him?
Onu öldürmek mi istiyorsun?
Fix him up. Don't sit there waiting to blow your cork.
Oturup kendini yemeyi bırak.
I'll fix him. - Now...
Ben hallederim.
Let's fix him up.
Bu işi düzeltelim.
Fix him and then I come here on my own accord.
Lütfen buraya kendi isteğimle geldiğimi unutma.
Fix him up.
Şu adama bir bak.
Fix him up quick.
Çabuk onu tedavi et.
Dave, will you fix him up with a drink?
Dave, ona bir içki hazırlar mısın?
I could fix him an egg.
Ona bir yumurta hazırlayabilirim.
WHY, THAT OLD CRUM BUM. I'LL FIX HIM. I'LL TAKE IT OUT OF HIS LOUSY OLD HIDE.
Moruğa bak bana oyun yapıyor.
"PUSH HIM AROUND A WHILE I'LL FIX IT UP WITH YOU LATER"
"BİR SÜRE ETRAFTA GEZDİR, SENİNLE DAHA SONRA BULUŞURUZ"
Yes, he's going to help him fix things.
Evet, işleri yoluna koyması için yardım edecek.
Did you fix it with him to tell me that I have to go to Honolulu for my nerves?
Sinirlerim için Honolulu'ya gitmem gerektiğini söylemesini ayarladın mı?
Look, if it is that way, the way Manuel said could you fix it so someday there'll be an extra seat in Manuel's father's dory with him and Manuel?
Bak, eğer Manuel'in anlattığı gibiyse... günün birinde, Manuel'in babasının kayığında... Manuel'le onun yanında... fazladan bir yer ayarlayabilir misin?
Sheriff, did you ever hear about the fix a man was in... when he was comin'down the road with a pitchfork on his shoulder... and a farmer's dog ran out and bit him on the leg?
Şerif, bir adamın düştüğü güç durumu anlatan hikayeyi hiç duydunuz mu? Hikaye'de adamın biri omzunda yaba ile yürürken çiftçinin köpeği adamın bacağını ısırıyor.
Go get yourself washed up and go down to his house and fix up for him.
Güzelce yıkan, onun evine git ve çekidüzen ver.
But if it weren't for him, I wouldn't be in this fix.
Ama başına bu gelmeseydi bu zor durumda kalmazdım.
He wants to fix it so I'll never divorce him.
Onu boşamayayım diye işini sağlama alıyor.
He can fix anything if there's money in it for him.
Parasını verdikten sonra her şeyi ayarlar o.
I can fix it for you on the quiet if you want to see him.
Eğer onu görmek istersen uygun bir ortam hazırlayabilirim.
Now, he's gone to a lot of trouble getting these people into this fix. And if I was him, I wouldn't want anybody messing up my plans.
Bu insanlar bu kadar zorluk içinde olduğu için çok sıkıntılıdır ve onun yerinde olsaydım, hiç kimsenin planlarımı bozmasını istemezdim.
I'll fix you something to eat and call Hank and tell him we're not coming.
Sana yiyecek bir şeyler ayarlayacağım. Sonra da Hank'i arayıp gelemeyeceğimizi söyleyeceğim.
Would you please call Judd and have him come up and fix that thing - before you wreck it?
Lütfen Jud'u ara ve onu iyice bozmadan onarmasını söyle.
Dad, I do wish you'd call Judd and let him come up and fix that.
Baba! Lütfen Jud'u ara da gelip, onarsın.
Pop : Television set went on the blink. Ellen sent for him to come and fix it so the boy could watch the ballgame.
Ellen televizyonu onarması için haber göndermişti, böylece çocuk futbol maçını izleyebilecekti.
I want you to learn how to fix this and you make him drink it every morning.
Bunun nasıl yapılacağını öğrenmeni ve bunu ona her sabah içirmeni istiyorum
First, tie him up and then fix us some food, then I... I ain't sure.
İIk olarak, onu bağla ve bize biraz yemek ayarla, sonra ben... emin değilim.
Laura, I think maybe you better fix our boy a nice soothing drink or else help him get his head under the shower.
Laura, bence belki bu adama onu yatıştıracak bir içki ver ya da kafasını duşa sokmasına yardım et.
Let him fix the roof?
Çatıyı onarmasına?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]