Flap translate Turkish
753 parallel translation
♪ They fly around and flap their wings ♪ ♪ And they sit on the tallest tree ♪
Kanat çırparak etrafta uçuyorlar en uzun ağaçların dallarına konuyorlar.
Here we can see the flap which closes it.
Burada görüldüğü gibi kanat kendisini kapatır.
As soon as we get out of the car, I'll flap my wings for you.
Arabadan iner inmez, kanatlarımı senin için çırpacağım.
No - You have to get out in society and flap your big mouth.
Çıkıp da orada burada gevezelik etmezsen olmaz mı?
Both the flaps up.
İki flapı da kaldırın.
Proper flap, eh?
Güzel sistem, ha?
I used to do a lot of tumbling... but it gets corny, and I'm stuck with the role of flip-flap...
Eskiden çok takla atardım... ama basmakalıplaştı, ben de perendeci rolünden bıktım...
- He'll take the heat and won't flap his lip.
- Suçu üstlenir ve ağzını bile açmaz.
You flap-eared varmint, let me down!
Yelken kulaklı herif, indir beni!
Flap your wings, Calam, you can fly!
Kanatlarını çırp Calam, uçabilirsin!
Flap his wings? "
Kanatlarını çırpmasını mı? "
You expect thanks for causing a flap in my henhouse?
Kümesimde kargaşa çıkardığınız için size teşekkür etmemi mi bekliyorsunuz?
- [Chuckles] So that's what you're in such a flap about.
Demek o yüzden böyle heyecanlısın.
Mammals drink it, fish swim in it, little boys wade in it... and the birds flap their wings and sing like sunrise.
Memeliler bunu içer, balıklar içinde yüzer, küçükler sığlığında oynar kuşlar kanatlarını çırparak gün doğumu şarkısı söylerler.
I toss them a dead fish, and they'll flap their flippers.
Ölü bir balık atıyorum, onlar da yüzgeçleriyle alkış tutuyor.
I'll let you ride Flap Ears.
Sarkık kulaklılara binmene izin veriyorum.
Flap Ears, when you unload this piker, you come on home to mother.
Sarkık kulak, bu serseriyi sırtından indirdiğinde, eve anneye gel.
There's a flap on.
Dışarıda bir koşuşturmaca var.
- I told you there was a flap on.
- Sana bir koşturmaca olduğunu söylemiştim.
Don't flap your sails.
Böyle kızıp köpürme.
- Flap your arms up and down.
- Kollarını sallamalısın.
Flap around all you like!
Tepinmek yararsız.
- It had a kind of folded-down flap.
- Katlanır kapaklıydı.
So, an elegant pigskin bag with a folded-down flap.
Şık, domuz derisinden, katlanır kapaklı bir çanta.
( Susan beckons Ping-Cho over to the tent flap. )
( Susan Ping-Cho'yu çadırın girişinden çağırır. )
What's the flap, Dawson?
Durum nedir, Dawson?
But I'm truly sorry to have to dash off like this, but there's been a bit of a flap at the office.
Fırlayıp çıktığım için özür dilerim. Ofiste heyecan verici şeyler varmış.
- I'd say, with the country in such a flap, the chances that the dispatcher will ask for identification is pretty small.
- Bence telaş içindeki bir ülkede, hareket memurunun kimlik sorma olasılığı bayağı az.
There's a flap on.
Acil bir durum var da.
A whoreson, beetle-headed, flap-ear'd knave!
Kahpe döIü, kalın katalı, kepçe kulaklı dangalak!
One of these days I'm gonna have to flap me up some dust with it.
Bu yakınlarda onu biraz okşamam gerekecek.
Let's flap over to the east side of the jungle.
Hadi ormanın doğusuna doğru uçalım.
If you got the dap, dap, dap, dap, dappier flappers, flap, flappier.
Ve sen bir-iki-bir, bir-iki dappio, bir-iki, bir-iki flappio.
Everyone is happier when they do the tap tapioca... when they do the flap flapioca...
Herkes çok mu çok mutlu, çünkü Tapioka dans ediyorlar... çünkü Flap-Flapioka dans ediyorlar...
Don't you want to spread your wings and flap your way to glory?
Kanatlarını açıp zafere doğru uçmak istemiyor musun?
Is the flap on your holster snapped or unsnapped, my Confederate friend?
- Tabanca kılıfının kapağı kapalı mı, açık mı benim Konfedere Arkadaşım?
now, flap your arms. go on, flap faster.
Daha hızlı çırpın.
In'51 it was the Tatraplan with the back flap.
Hayır, bu arabalar daha yeniydi. 1951'de arkası uzun Tatraplan arabaları vardı.
- Don't flap.
- Panik yok.
Bitik sets the trap Dr. Satan's in a flap
Bitik fitili aldı, Doktor Şeytan yaya kaldı.
I just can't flap my wings fast enough.
Sadece kanatlarımı yeterince çırpamıyorum.
Flap up to 50 and hold the wings still.
Elliye kadar kanat çırp ve kanatları sabit tut.
He never even undid the flap.
Kapağını bile açamadı.
Bit of flap in thigh, never would heal cowed him down for the rest of his life.
Uyluğu hasar gördü, asla iyileşmedi. Hayatının geri kalanında içine kapandı..
Not even a bird could flap its wings here without my consent!
Burada, benim onayım olmadan bir kuş bile kanat çırpamaz!
That one in the center had a flap holster and he was in no itching hurry.
Ortadakinin silahi kapaliydi ondan daha avantajliydim.
Listen sparrow, you flap your wings on outta here unless you wanna wear'em in a sling.
Bak minik kuş, hemen kanat açıp uzaklaş buradan. Ben onları kırmadan önce.
I asked you out ten times. What did I get? A flap of your umbrella.
Sana on kez çıkma teklif ettim ama şemsiyeni yedim.
Flap your arms.
Bu dolaşımı hızlandırır.
Go on, Yordy, flap your tongue some more.
Devam et, Yordy,... çıkar dilinin altındaki baklayı.
Flap them, Stanley!
Çırp Stanley.