Food translate Turkish
47,546 parallel translation
You gave'em extra food and water.
Onlara ekstra yiyecek ve su verdiniz.
Food for the kid?
Çocuğa yemek lâzım mı?
Uh, thank you, God, for this food... and for our new friends, the Howletts.
Bu yemekler için şükürler olsun Tanrım. Yeni dostlarımız Howlettler için de.
He was probably sneaking junk food in the cafeteria or something.
Kafeteryada veya başka bir yerde abur cubur yemiştir muhtemelen.
- Good, if you're hungry there's food in the fridge.
Buzdolabındada biraz fıstık ezmesi olacaktı.
Or cook food. Polish silver.
Veya gümüşleri parlatmak olur.
- End of this world, I order food. - Last meal will be prepared.
Dünyanın sonun da bir yemek yani son bir yemek iyi olurdiye düşündüm.
People have little access to food, water, milk or medicines
İnsanlar, yemek, su, süt ya da ilaca çok az bir erişime sahip.
Raees sends food for all of you.
- Raees hepiniz için yemek gönderiyor.
After zoo I look for food.
Hayvanat bahçesinden sonra yemek aradım.
We haven't had food or water since we got here...
Buraya geldiğimizden bu yana bir şey yiyip içmedik...
- Apes need food and water.
- Maymunların yemeğe ve suya ihtiyacı var.
- Give them food and water.
- Onlara yemek ve su ver.
Apes need food and water.
- Maymunların yemeğe ve suya ihtiyacı var.
- They'll get food and water when they finish their work.
- İşi bitirince yemek ve suya kavuşurlar.
Give apes food and water.
Maymunlara yemek ve su ver.
Sure. I made plenty of food.
Tabii ki fazla yemek yaptım.
Don't just push your food around the plate.
Tabağındaki yemekle oynama.
Zone C, the food court.
Bölge C, gıda mahkemesi.
Seriously. Bring your own food.
Kendi yiyeceğini getirmelisin.
- And food.
- Ve yemek.
He came to the Montclair's door, not to the food court like Jamie did.
Montclair'in kapısına geldi, Jamie'nin yaptığı gibi yemek kısmına değil.
Clear the food court.
Food court'u temizle.
Can you see the food court?
Food court'u görebiliyor misin?
I need some eyes on the food court.
Food court'ta bir göze ihtiyacım var.
Can you take a look at the food court?
Food court'a bakabilir misin?
Make a fire, I got some food.
İstersen birlikte kalabiliriz.
We can get some food.
Yemek falan yeriz.
Just eat the food in order.
Yemekleri sırayla ye.
We got enough food for the weekend.
Hafta sonu için yeterli yiyeceğimiz var.
Do you have any food?
Yemeğiniz var mı?
We have plenty of food.
Bir sürü yemek var.
Let's get some food.
Sana yemek verelim.
We'll need water and food.
Su ve yiyeceğe de ihtiyacımız olacak.
Find the Americans, find food, shelter...
Amerikalıları bul, yiyecek bul, barınak...
I'm gonna go make some food.
Ben de yemek hazırlayayım.
I'm not bringing you any more food.
Yemek getirmeyeceğim artık.
'Even when I'm on the road, I still like quality food.'
Yoldayken bile kaliteli yemekleri severim.
The world is running out of food, and we're not talking about it.
Yiyeceğimiz tükenmekte ve bundan hiç söz etmiyoruz.
All food production is exploitative.
Tüm gıda üretimi sömürüye dayanır.
Dog food, hot dogs, bacon and jerky...
Köpek mamaları, sosis, pastırma, kurutulmuş et...
This man hadn't eaten for days, at least not any food, but I found this in his stomach.
En azından yemek açısından yani ama midesinde bunu buldum.
And now food is coming.
Şimdi yemek gelecek.
Our food!
Gıdalarımız!
Megan, there could be food and water in there.
Megan, orada yiyecek ve su olabilir.
So, basically, we got enough food to last us quite some time.
Yani, temel olarak, bize biraz zaman ayırmak için yeterli yiyecek var.
We'll just ration our water and food for a couple days, we saw a helicopter earlier today.
Sadece su ve yemek yemeyiz birkaç günlüğüne, Bugün erken saatlerde bir helikopter gördük.
Plenty of food if you know where to look.
Nereye bakacağını bilirsen ortalık yemek kaynıyor.
- Thanks for the food.
- Yemek için teşekkürler.
- Food's good, too.
- Yemekler de güzel.
What passes for food in this world is poison for both the body and soul.
Bu dünyada yemek yerine geçen her şey beden ve ruh için zehirdir.