Haired translate Turkish
1,049 parallel translation
Τhe fair-haired boy who foΙΙowed you around everywhere.
Seni her yerde takip eden şu gözde çocuk.
I'll bet you right now he's probably on his way to a secret rendezvous with a mysterious, dark-haired female.
Bahse girerim ki şu an esrarengiz kumral bir bayanla gizlice buluşmak için yoldadır.
He was about 40 or 45, dark-haired, right arm missing.
40 veya 45 yaşlarında idi. Koyu saçlı, sağ kolu eksik...
Horses and dogs were becoming shaggy-haired as never before.
Atlar ve köpekler daha önce görülmemiş şekilde tüylenmeye başladı.
The horses and dogs are growin shaggy-haired like never before.
Atlar ve köpekler daha önce görülmemiş şekilde tüyleniyor.
Then you'll be a grey-haired old lady.
O zaman kır saçlı yaşlı bir kadın olacaksın.
- I don't know. Settle down in some sunny spot on the Caspian... with one of your flaxen-haired discus throwers.
Hazar Denizi yakınlarındaki soluk sarı saçlı diskçilerden biriyle güneşli bir yere yerleşebilirim.
"... as a Mexican general. " A golden-haired angel watches over him.
Saçları altın sarısı bir melek koruyor onu.
There are few things I am certain of, but the one thing in this sinking world that I am sure of is my partnership, my chromosomoligical partnership in the creation of our blond-eyed, blue-haired son.
Emin olduğum birkaç şey var, ama bir tanesi, bu batan dünyada emin olduğum şey benim ortaklığım, kromozomsal ortaklığım "sarı gözlü", "mavi saçlı" doğan oğlumuz için.
Big fair-haired chap in a ramshackle MG saloon.
Külüstür bir MG arabadaki, iriyarı sarışın bir adam tarafından.
"... and his yellow-haired companion, Bonnie Parker...
" ve sarı saçlı partneri Bonnie Parker...
"... and a blonde-haired stenographer from the highway patrol. "
"ikna etmek için pek çok telefon edilmesi ve dil dökülmesi gerekti."
Champs-Elysées, yes... with a dark-haired woman.
Champs-Elysees. Evet. Koyu renk saçIı bir kadınla.
It was a sweet old white-haired sister
# Ak saçlı Tatlı bir ihtiyar kadındı #
I'm a curly-haired, blue-eyed angel.
Ben de kıvırcık saçlı, mavi gözlü bir meleğim.
The white-haired one left saying, "That's for a lousy TV show."
Beyaz saçlı olanı giderken, "Bu aşağılık TV şovunuz içindi." dedi.
It's like I keep telling these long-haired directors... if you want me to sell your crummy films, I say... you've gotta give it a a good dose of'S and V'.
Sanki bu uzun saçlı yönetmenleri anlatmaya devam ediyormuşum gibi. Crummy filmlerinin, satılması isteniyorsa.. 'S ve V'yi, Tam dozunda vermen lazım..
Your dark-haired Lakme told me that you only speak Czech when I spoke of your German blood.
Senin kara saçlı Lakme'n bana, Alman kanından bahsettiğim sırada yalnızca Slavca konuştuğunuzu söyledi.
The red haired?
Kızıl saçlı olan mı?
And it's the fair-haired, slightly balding Charlton to kick off.
Maçı sarışın, hafif tepesi açılmış Charlton başlatıyor.
As if it's not enough our country's been invaded by long-haired atheists and addicts.
Sanki ülkemizin uzun saçlı dinsizler ve bağımlılarca işgal edilmesi yetmiyormuş gibi.
Who wants to dig a long-haired gig or stuff like that
Kim uzun saçlarıyla bir at arabasını ya da eşyayı kazar.
A yellow-haired woman is early to bloom
Sarı saçlı bir kadın erken çiçek verir
For a ruddy red-haired pimping rake.
Kanlı gözlü, kızıl saçlı bir pezevenk için her şeyini vermiş.
Yes sir, you have short-haired me.
Evet, beni kıstırdın.
You have short-haired me real good.
Gayet güzel kıstırdın.
This young lady here shot that white-haired man.
Bu küçük hanım, beyaz saçlı adamı vurdu.
For all I care, you could be a long-haired conscientious objector.
Bana kalırsa, sen uzun saçlı, sıkı bir muhalif olabilirdin.
Good night my dark haired girl, good night and sweet dreams.
İyi geceler, koyu saçlı kızım, iyi geceler ve tatlı rüyalar.
And that red-haired one who was here is said to have gotten Abdullah himself.
Ve buraya gelmiş olan kızıl saçlı olanının da Abdullah'ı tek başına hakladığı konuşuluyor.
A shaggy-haired Maoist.
Dağınık saçlı bir Maocu.
That long-haired son-of-a-bitch?
O uzun saçlı orospu çocuğu mu?
I saw a dark-haired man who aimed at me with a pistol.
Bana silah doğrultan siyah saçlı bir adam gördüm.
That gray-haired, self-righteous son of a... bitch.
Kendini beğenmiş, yaşlı aşağılık! Ona hep böyle diyorsunuz.
( Oxford ) It's the fair-haired chap in the brown suit underneath it.
- Evet, efendim. Onun altında duran açık renk saçlı kahverengi elbiseli olan.
I've sent Liu Tang the Red Haired Demon... into town for news
Liu Tang'Kızıl saçlı Demon'a yardım için gönderdim. ... Ayrıca şehirden haber bekliyoruz.
I thought they were long-haired freaks with clothes like Indians
Uzun saçlı, Hintliler gibi tuhaf giysileri olan kişiler sanırdım.
Look for a fair-haired, young foreigner with two suitcases.
İki bavulu olan, açık renk saçlı, genç bir yabancıyı arayın.
She said, "You ain't gonna have that long-haired nigger in here."
"O uzun saçlı zenciyi burada istemiyorum" derdi.
But who's that short-haired chick?
Ama o kısa saçlı hatun da kimin nesi?
Turn that dark-haired girl over to me.
Şuradaki siyah saçlı kızı bana devret.
Gray-haired, humpbacked, half blind, bummin'cigarettes from office boys.
Saçlar ağarmış, kambur, yarı kör,... ofis boylardan sigara dilenen.
"The hangman calling And the gallows falling And his white-haired mother's tears"
"Cellat kolu çeker, sehpa açılır ak saçlı annesi gözyaşı döker"
"His white-haired mother's tears," for Christ's sake.
"Ak saçlı annesinin gözyaşları" ymış..
Red-haired women are bad luck.
Kızıl saçlı kadınlar kötü şans demektir.
- Red-haired women are bad luck.
- Kızıl saçlı kadınlar kötü şanstır.
- Red-haired women are bad luck, man.
- Kızıl saçlı kadınlar kötü şanstır, dostum.
The dark-haired than long had it!
Siyah saçlı olanınki daha büyüktü!
A short-haired wig, blond.
Kısa, sarı bir peruk.
That Mary-Marnie brown-haired blonde you married so fast and sneaky and tried to hustle off to the South Pacific, for Pete's sake.
Tanrı aşkına!
For red-haired guys...
Kızıl saçlı adamlar...