Halfway through translate Turkish
623 parallel translation
- Why should they do that... when they're halfway through St. Quentin already?
- St. Quentin yolunu çoktan yarılamışken, bunu niye yapmaları gereksin ki?
- Mind you, he was game, the gunner was. Halfway through the 10th, he run into my right hook... and forgot his name and address.
- Diyordum ki, topçu sıkı biri çıktı, 10nucu raundun ortasında sağ kroşemi yedi...
Here I am nearly halfway through life, and what have I done?
Ömrümün yarısında sayılırım ama ne başardım?
Did you notice how this time a lot of'em stayed till halfway through your talk?
Fark ettin mi, bu sefer birçok kişi konuşmanın yarısına kadar kaldı.
That was his third knockdown in the fight, and we're only halfway through.
Bu gece üçüncü kez yere düşüyor ve daha yolun yarısındayız.
I've seen your light on often halfway through the night.
Gecenin bir yarısı ışığının hala açık olduğunu görüyorum.
The bottle of scotch was okay. I lost her halfway through the vodka.
Bir şişe viski iyi geldi ama votka fazlaydı.
The Lord Chamberlain's Office remembers it because it was booed off the stage halfway through.
Sansür Dairesindekiler oyunu anımsıyor çünkü oyun, yarısında yuhalamalarla kesilmiş.
Like going halfway through the ship's library in hardly a day.
Bir günden az bir sürede geminin kütüphanesinin yarısını okudum.
It's like being halfway through some fantastic book.
Bu harika bir kitabın yarısına kadar gelmek gibi bir şey.
This thing, it's like being halfway through a book.
Bu şey, bir kitabın yarısına gelmek gibi sanki.
- Halfway through the show... they turn off the lights and you get groped by the actors.
- Gösterinin ortasında... ışıklar kapanır ve oyuncular tarafından yoklanırsınız.
- I'm almost halfway through.
- Neredeyse yarısına geldim.
Halfway through I say to myself " You could've worked harder, given more.
Çekim ortasında vicdan muhasebesi yaptım. Daha çalışkan, daha cömert olabilirdim, ikinci yarı umarım daha iyi olur.
Just don't want a hothead looking to get even, coming back halfway through... saying, "It ain't enough,"'cause it's all we're gonna get.
Sadece ödeşmek isteyen ateşli birinin yolun yarısında geri dönüp... "Bu yeterli değil" deyip işi bırakmasını istemiyorum, çünkü çok az kazanacağız.
- We're halfway through!
- Ama daha yarısına gelmemiştik!
It's halfway through the morning and things aren't getting any better.
Sabaha az kaldı, ve bir şeylerin iyiye gittiği yok.
I sit there reading other people's manuscripts, and halfway through I lose interest.
Bütün gün başkalarının yazılarını okuyorum ama yarıya gelmeden ilgimi kaybediyorum.
And I distinctly remember it wasn't till halfway through the case when you reminded me about her smelly little Pekingese. What was its name? It smelt revoltingly.
Daha soruşturmanın ortasında bana onun pis kokan küçük köpeğini hatırlatmıştın.
So, uh, about halfway through the week... we stumbled into a clearing in the forest... and the two of them were fast asleep in each other's arms.
Haftanın ortasına doğru... ormanda bir açık alana geldik ve ikisini birbirlerinin kollarında derin bir uykuda gördük.
And I'm halfway through it.
Ve yarısını tamamladım bile.
Halfway through it a million times.
Bir milyon kez yolu yarıladık.
We are halfway through a novel.
Bir romanın ortasındayız.
This is halfway through the first trimester.
İlk üç ayın yarısında.
You lost me halfway through!
Beni ortadan kaybettiniz, efendim!
Halfway through the last set, guess who dropped in on me?
Bil bakalım son setin ortasında kim uğradı?
You told us yesterday, Mrs Chamberlain, that when you saw the dingo shaking its head, it was halfway through the fly screen.
Bayan Chamberlain, dün bize dingoyu başını sallarken gördüğünüzde sinekliğin arasında olduğunu söylediniz.
I'm halfway through the show.
Hemen geliyorum. - Çabuk ol ama, programı yarıladık.
Halfway through dinner, your fiancé stands up and says,
Yemeğin yarısına doğru nişanlınız ayağa kalkar ve der ki :
I was at a dinner last evening, and halfway through the pudding a 4-year-old child came in dragging a little toy cart.
Dün akşam yemekteydim ve tam tatlımızı yerken... 4 yaşında bir kız çocuğu oyuncak trenini sürükleyerek içeri girdi.
I'm only halfway through the bloody thing.
Ben bu berbat şeyin sadece yarısındayım.
Halfway through construction he ran into money problems.
İnşaatın yarısında para sorunu oldu.
Suddenly, you're halfway through living it, and all those plans, they just don't mean a damn thing.
Bir de bakmışsın, hayatının yarısı gitmiş, yaptığın planların anlamı bile kalmamış.
Halfway through the first round, I know he'll be kissing canvas.
İlk raundun yarısında, yeri öpeceğini biliyordum.
I'm just halfway through a rollatini di vitello pomodoro, he gives me this.
Ben, Di vitello pomodoro, yapmak istiyorum eksiksiz ve kusursuz bir şekilde.O bana bunu verdi.
I'm halfway through it!
Yarısına kadar geldim!
We're already halfway through.
Yarısını geçtik.
No dinner on the first date, because halfway through you could regret it.
Hayır, ilk randevuda yemek olmaz. Ortalarına doğru pişman olabilirsin.
He Tried To Run Through Lowry Hill Tunnel, Except He Passed Out Halfway Through.
Lowry Hill Tünelinden geçmeye çalışmış ama yolun yarısında kendinden geçmiş.
We were more than halfway through the school year, and Miss Fingerwood still thought my name was...
Öğretim yılını yarılamıştık,... ve Bayan Fingerwood hala adımın şu olduğunu sanıyordu :
I remember it was halfway through June, about the time of the month my kegs get dropped off and I'd just finished piling my empties out back, when "Oats" Moncrieff came striding into my bar like a skunk hound in a chicken coop.
Haziranın ortalarıydı Fıçı bira teslimatı ayın o döneminde yapılırdı. 'Yulaf'Moncrieff, barıma kümesteki tazı misali girdiğinde boş fıçıları dışarıya dizme işini daha yeni bitirmiştim.
We were halfway through the procedure when suddenly he... attacked me.
Bana aniden saldırdığında, prosedürün ortasındaydık.
Halfway through, I'm thinking about...
İşin tam ortasında şöyle düşündüm :
One third of us is gone and we're halfway through this program.
Adamlarımızın üçte biri gitti ve programın yarısına geldik.
Halfway through there is a cymbal crash.
Zil çaldığında başlayın.
That Talarian is barely halfway through his meal but his human companion's plate is empty.
Talarian yemeğinin yarısını yemiş, insan arkadaşının tabağı ise boş.
Halfway through dinner, I had a job.
Yemeğin ortalarına doğru, bir işim olmuştu.
Got halfway through the place.
Etrafa baktım.
I fell asleep halfway through.
Yarısında da uyumaya başladım.
- I was almost in Miami. I was on the runway when they radioed, halfway through my take off roll.
Haberi duyduğumda havaalanındaydım.
- Halfway through.
- Yok, daha ortasındayım.