English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ T ] / Through there

Through there translate Turkish

6,010 parallel translation
Just barely made it through there.
Buradan ancak geçtim.
Through there.
Burada.
- He's through there!
- Buradalar!
- Are we going through there?
- Buradan mı geçmeliyiz?
Through there.
- Şu yolun sonunda.
He knew the drugs were coming through there, and he wanted them back.
Uyuşturucuların geleceğini biliyordu ve onları geri istedi.
And I swear to God, I looked up at that arch and the light coming through there, and I totally had this moment where I'm like, "Oh my God, now I get it."
Size yemin ederim yukarı bakıp pencereden süzülen ışığı gördüğümde "Tanrım, buldum." dediğim bir aydınlanma yaşadım.
Uh, it's through there.
- O tarafta.
This was my form room, 3Y, and that was the end of the universe because the girls'school was through there.
Burası benim dersliğimdi, 3Y. Şurası ise evrenin sonuydu. Çünkü kızların sınıfı o taraftaydı.
I can't get through there with the big backpack.
Bu kocaman sırt çantası ile oraya gidemem.
Through Belle, there's love in my life again.
Belle sayesinde, sevgi hayatıma yeniden dahil oldu.
There's no getting through it. There's no outrunning it.
Bu şeyden bir kaçış ya da bir kurtuluş yok.
If there's a problem, he can get me across the border through Afghanistan.
Eğer bir sorun çıkarsa beni Afganistan sınırından çıkartabilir.
I swear, I can see something through the storm out there.
Yemin ederim, fırtınanın içinde bir şey gördüm. Orada.
It's not Paris, of course, it's not even Lille, but there was a time that people would pass through here and sometimes they would stay.
Bir Paris değil elbette, Lille bile değil ama insanların buraya uğradığı ve bazen de kaldığı zamanlar oldu.
- Go right through there. - Thank you.
- Teşekkürler.
You see that little white... There's a little white sign there with a little black "x" through it.
Şu ufak beyaz şeyi görüyor musunuz?
See, the problem is you start to visualize... "Wow, it's kind of like I'm driving through a tunnel." Like, " oh, there's, like,
Problem şu oluyor vay, bir tünelde araba kullanıyor gibiyim sanki tünelin yan tarafında çizgiler varmış gibi orası binaymış gibi tünelin tepesinde yeşil ışık varmış gibi görmeye başlıyorsunuz.
There are gonna be bumps in the road, and we have to be able to get through them together.
Yol boyunca tümsekler olacak. Ve beraber bunların üstesinden gelebilmeliyiz.
Isn't there something called'forgiveness through good intention'?
İyi niyetten affetmek diye bir şey yok mu?
I swear it, but there's no way through.
İnan bana. Ama buna imkan yok.
Up through the boot, until they reached Monte Cassino. And there, they stopped.
Çizmeden yukarıya, Monte Cassino'ya ulaşana kadar devam ettiler ve orada durdular.
There are a hundred who see through me, standing at their government depots, shouting what to think.
İçimden geçenleri gören yüz kişi var yönetim karargâhlarında dikilmiş, ne düşüneceğimi haykırıyorlar.
There he blows, the eye of the tiger through the wind in your nostrils, Sir Bruce!
Kız savaşıyor. Kaplanın gözü rüzgârla burnunuza geliyor Sör Bruce.
And to anybody else out there within the sound of my voice. I hope some slide guitar gets you through another messed up day of death and destruction.
Sesimi duyabilen başkaları da varsa umarım biraz gitar sesi bir başka ölüm ve yıkım dolu güne geçmenize yardımcı olur.
- Maybe there are some things that just resolve themselves through time and incomprehensible pain.
Hayır. Belki de bazı şeyler, zaman ve anlaşılmaz derecede derin ağrılar bırakmasından başka bir şekilde çözümlenemez.
There have been difficult days to get through.
Zorluğa karşı baş edebiliyoruz.
There's just One thing I can't wrap my head around, though, and that's... How the bloody hell she managed to break through.
Sadece kafamda dönüp dolaşan bir şey var ve bu da geçmeyi nasıl başardığı.
But we looked through his financials ; there's nothing here that indicates a payout to a hit man.
Hesaplarını inceledik ama tetikçi kiraladığını gösteren bir şey bulamadık.
- No. Now I can be paranoid, but there's a bad element coming through town, I want to keep tabs on it.
Paranoya yapıyor da olabilirim ama kasabada yanlış biri dolaşıyorsa bunu araştırmak isterim.
There are many who desire an audience with the sorcerer, but he speaks only through his apprentice.
Büyücüyle görüşmek isteyen çok fazla kişi var. Ama o sadece çırağı aracılığıyla konuşur.
Then I ran that through my qr-9 knock-off, and from there, it was easy.
Sonra QR-9 ayrıştırıcım üzerinden çalıştırdım ve sonrası çok kolay oldu.
I accessed Immersion's server through Robertson's computer to see if there was any data captured by the markers on the shield.
Robertson'ın bilgisayarı üzerinden kalkandaki imlerin yakaladığı bir hareket var mı diye bakmak için Immersion sunucusuna ulaştım.
I went through his computer, and there's dozens of e-mails between him and Nina Preston.
Bilgisayarına baktım, Nina Preston ile arasında onlarca mail gönderilmiş.
There were no turns. It was just walking through the woods and looking for a monster.
Sadece ormana dalıp yaratık arıyorlardı.
So if there's even a chance you can end what Ralph's going through, then you do it.
Yani Ralph'in yaşadıklarına son vermek için tek bir şansın bile varsa kullan gitsin. Budur.
Yeah. And there's no way Lucky's talking to the cops if they walk through the door.
Ayrıca öyle elleri ceplerinde kapıdan girerlerse Lucy hayatta polise konuşmaz.
So if there's any way I could get those recordings without having to go through all the red tape, that would be... well, that would be dandy.
Eğer hiç bürokratik işlemlere takılmadan, o kayıtlara ulaşabilirsem, bu gerçekten... çok süper olurdu.
- Window or door? - There's a second-story window in the back that might work, but we'd prefer to make entry through the front.
- Arka tarafta işe yarayabilecek bir ikinci kat penceresi var ama tercihimiz, ön taraftan girmek.
You'll have to go through Sergeant Platt right there.
Sen orada Çavuş Platt geçmek zorunda olacak.
I need to get there early so I can practice my tinikling so I can pass P.E. so I can get to college so I can be the generation that does better than my parents because apparently my entire future depends on whether I can jump through a couple of frickin'sticks!
Bambu dansına çalışabilmek için erkenden gitmem lazım böylece beden eğitimini geçip üniversiteye gidebilir ailemden daha iyi bir jenerasyonda olabilirim çünkü görünüşe göre tüm geleceğim lanet bir çift sopadan atlamama bağlı.
There's a rune hooked to Thor's hammer that sent him flying through the nine realms like a train with no brakes.
Thor'un çekicine tıpkı frenleri olmayan bir tren gibi hareket ettirip onu dokuz diyar boyunca uçuracak bir rün bağlandı.
And the more I learn about this place, the more I realize that if you can come to Nashville and make it, there's a lot of rites of passage you gotta, like, go through in order to get there.
Burası hakkında ne kadar çok şey öğrenirsem, Nashville'e gelip başarılı olmak için o seviyeye gelmek için pek çok aşamadan geçmek gerektiğini o kadar anlıyorum.
Eric Clapton probably described it better than anybody, that there was like this power that was being channeled through him that was almost not quite human.
Herhalde en iyi Eric Clapton tarif etmiştir. Onun üzerinden akan bir güç alanı vardı. Neredeyse insanüstü.
I remember touring bands would come through and always marvel about how there was slam dancing going on. And people in Austin would help somebody who fell down, they would help them up.
Buraya gelen gruplar hep, dans ederken biri düşerse Austin seyircisinin o düşeni nasıl kaldırdığından bahsederdi.
We need to chip through the Semtex to see what's underneath make sure there aren't any redundant circuits.
Altında ne olduğunu görebilmek için semtex çipine ulaşıp, yedeklemeye bakmalıyız.
I mean, there's no mark on his entire body except for the puncture wound, and it goes straight through.
Vücudunda delinme yarası hariç hiçbir iz yok. Ve o da direkt girip çıkmış.
Actually, I was going to say that I think it's great how he's always been there for you when it mattered, you know, through thick and thin, good times and bad times.
Aslında ihtiyaç duyduğunda yanında olmasının ne kadar güzel bir şey olduğunu söyleyecektim. Yani iyi günde kötü günde hep yanında olmasını diyorum.
And we got eyes right there on the club through the mini-cam that we planted across the street.
Ve kulübün kapısını da karşı sokağa yerleştirdiğimiz, mini kamera sayesinde gözetleyebiliyoruz.
He must have found out through his dealings with Flynn that there were millions of dollars worth of weapons at Rodman's Neck, and he decided to rob it.
Flynn'le yaptığı anlaşmalar esnasında Rodman's Neck'te milyonlarca dolar değerinde silah olduğunu öğrendi ve çalmaya karar verdi.
That lorry must have driven through it to be there.
O kamyon oraya gidebilmek için sudan geçmiş olmalı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]