English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ H ] / He'd been drinking

He'd been drinking translate Turkish

72 parallel translation
I began to wonder if he'd been drinking before.
Daha önce de içtiyse diye meraklanmaya başladım.
Oh, unless he'd been drinking.
İçki içmediği sürece.
I even stopped dancing with Jerry because he'd been drinking.
Çok içiyor diye Jerry ile dans etmeyi bıraktım.
He'd been drinking.
O içmeye devam ediyor.
Katy said he'd been drinking up in White Plains somewhere.
White Plains'de içiyormuş.
and he'd been drinking.
çok fazla içiyordu.
He'd been drinking.
İçmişti.
He ´ d been drinking.
İçkiliymiş.
He'd been drinking and insisted on seeing Mrs Blaney.
İçkiliydi ve Bayan Blaney'yi görmek için ısrar etti.
He knew I'd been drinking.
İçtiğimi biliyordu.
That's why he came home in style, not because he'd been drinking.
Arabadaki hali çok içtiğinden dolayı değildi canım.
Plus the fact that he'd been drinking on top of the pills that I gave him
Ayrıca, yazdığım ilaçların üstüne alkol de alıyordu.
Said he'd been drinking.
Sarhoş olduğunu söylediler.
He'd gone out and he'd been drinking all day.
Dışarı çıkıp bütün gün içti.
After he'd been drinking.
İçkili olduğu zamanlarda.
He'd been drinking all day and all night.
Gece gündüz içiyordu.
He'd been cited for drinking on duty.
Görev başında içerken yakalanmış.
He'd been drinking, Tom.
Adam içiyormuş, Tom.
He'd been drinking as usual.
Her zamanki gibi içiyordu.
Maybe he'd been drinking, come on now
Belki içkiliydi.. Hadi artık.
He'd been drinking with Darby.
Darby'yle kafayı bulmuştu.
If he found out I'd been drinking, that I'd gotten in trouble, I swear, I will lose my job.
Ama içki içtiğimi öğrenirse başım derde girer. Yemin ederim işimi kaybederim.
I think he'd been drinking.
Galiba içiyordu.
He'd been drinking.
Çok içiyormuş.
Uh... his breath, maybe. He'd been drinking
Belki nefesi, çok fazla içiyordu.
He'd been drinking.
İçiyordu.
His breath smelled like he'd been drinking on the job, like yours.
Ve nefesi iş üstünde içiyormuş gibi kokuyordu, senin gibi.
They said he'd been drinking.
- Sarhoş olduğunu söylediler.
I asked in the bar and they told me he'd been drinking with the Gypsy.
Barda birkaç kişiye sordum, Çingene'yle içki içerken görmüşler.
I heard he'd been drinking which makes one less inspired to go after our liquor license.
Sarhoş olduğunu duydum ki bu içki ruhsatını alma hevesime bir sekte daha vurdu.
Sir, I think he'd been drinking, from his behavior.
Efendim, tavrından anladığım kadarıyla içkiliydi.
- He'd been drinking too.
- İçkili bir de.
He'd been drinking.
Rom.
Apparently, the violence always started after he'd been drinking. And he hasn't had a drop in eight years.
Görünüşe göre tüm o şiddet alkol aldıktan sonra başlamış, ve 8 yıldır ağzına bir damla bile koymamış.
He'd been drinking, I guess.
Adam da yeterince içmişti, sanırım.
We know he'd been drinking.
İçki içtiğini biliyoruz.
They found him in an alley early this morning. It appears he'd been drinking.
Cesedini bu sabah erken saatlerde bir yolda bulmuşlar.
They said he'd been drinking.
İçkili olduğunu söylediler.
He'd been drinking.
Çok fazla içti.
He'd been drinking.
Sarhoş gibi.
If you'd explain why the Sergeant who pulled the trigger was permitted to leave the scene after he'd been drinking and while you were with him, which makes you a percipient witness.
Eğer sizinle beraber içki içtikten sonra tetiği çeken çavuşun neden olay yerinden ayrılmasına izin verdiğinizi açıklarsanız ki bu da sizi anlayışlı bir tanık yapıyor.
He'd been drinking and came to talk some sense into her
Adam içiyormuş ve eve kadının aklını başına getirmeye gelmiş.
I offered to help, but he said his friend had been drinking and he'd be fine.
Yardım etmeyi teklif ettim, ancak o, arkadaşının içkili olduğunu ve iyi olduğunu söyledi.
But from his behaviour on the bus this morning I don't think he'd been drinking today.
Ama sabahleyin otobüsteki davranışına bakarak, bugün içki içmemiş olduğunu düşünüyorum.
It may have looked like she'd been drinking too much and he was assisting her.
Çok sarhoş olduğu için kıza yardımcı olmuş olabilir.
Well, you know, if he'd just been drinking, I would think he died of natural causes.
Sadece alkol olsaydı, doğal sebeplerle öldüğünü düşünürdüm.
He'd been drinking.
Vinetz sarhoş ve halsizmiş. İçmiş.
The Union said our dad's accident was his fault because he'd been drinking on the job.
Sendika babamın geçirdiği kazanın kendi suçu olduğunu çünkü iş başındayken içki içtiğini söylemişti.
In the hospital? I already told Foreman he'd been drinking that night.
O gece içkili olduğunu Foreman'a söyledim zaten.
He'd been drinking.
İçki içiyordu.
I did think it was a little weird at the time, but, I mean, Joe looked like he'd been drinking and Mary changed the subject, so...
O sırada biraz garip olduğunu düşündüm ama Joe içmiş gibiydi ve Mary konuyu değiştirince -

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]