English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ H ] / He's got a gun

He's got a gun translate Turkish

687 parallel translation
- He's got a gun and he won't use it.
Silahı var ve kullanmıyor.
He's got a gun!
Silahı var!
He's got a gun!
Elinde silah var!
He's got a gun, I know.
Silahı var, biliyorum.
- He's got a gun.
- Silahı var.
His wife said he was cleaning a gun and his stomach got in the way.
Karısı silahı temizlerken kendisini vurduğunu söyledi.
- He's got a gun too.
- Silahı da var.
Frisk him, copper, he's got a gun!
Üstünü ara aynasız, silahı var!
He's got a gun too. Oh, you can't have understood, Phillipe.
Silahı bile var.
He's got a gun stashed.
Zulada bir tabancası var.
It's Earp, and he's got a gun!
Bu Earp, ve silahı var.
He's got a gun.
Silahlı.
He's got a gun.
Silahı var.
He's got a gun under his arm. I felt it.
Koltuk altında bir silah var.
- But, sir, he's got a gun.
- Ama tabancası var.
Sooner or later, he'll drop his guard we got to find a way to get Pop's gun.
Önünde sonunda savunmasız kalacak. Pop'un tabancasını elde etmenin bir yolunu bulmamız gerekiyor.
But any time a man won't take off his gun belt to eat a meal... he's got a pretty good reason.
Eğer bir erkek yemek yerken silahını çıkarmıyorsa... bunun bir nedeni vardır.
HEY, HE'S GOT A WOODEN GUN.
Göster bakayım!
He's got a gun.
Bir silahı var.
He's got a gun!
Bir silahı var.
Man gets a reputation with a gun he's just got to do too much killing.
Biri silahşörlüğüyle ün yaparsa daha çok insan öldürmek zorunda kalır.
- He's got a gun and he's crazy drunk.
- Hem silahı var hem de körkütük sarhoş.
Lane, he's got a gun.
Lane, silahı var.
- Arthur's got a gun, I know he has.
- Arthur'un tüfeği var. Biliyorum.
He's got a gun and everything, but he's never shot anybody.
Silahı falan her şeyi var ama birini hiç vurmamış.
Watch out, Mr. Endicott, he's got a gun.
Şey, özür dilerim.
You mean, he's got a gun in his hand?
Yani elinde silah mı var?
He's got a gun.
Silâhı vardı.
He's got a gun.
Tüfeği var.
I got a half-dollar says he's a skinny runt tied to a big gun.
Yarım dolarına bahse girerim ki bu adam büyük silahlı, sıska bir bücürdür.
He's got a gun in the wagon.
Pikapta bir silah olacak.
Look out, Martha, he's still got a gun.
Dikkat et, Martha, hala silahı var.
( Screaming ) He's got a gun!
Silahı var!
Can't you see he's got a gun?
- Ama tehlikeli.
- He's got a gun!
- Silahı var!
He maybe made me realise that now we've got a little money for the first time and a chance to get a lot more, this would be a dumb time to find out who's fastest with a gun -
Hayatımızda ilk kez bir tarafta birikmiş biraz paramız olduğunun belki de farkına varmama ve daha çoğunu da kazanma fırsatı olduğunu düşünmeme neden oldu. Şimdi kimin daha hızlı silah çektiğini öğrenme zamanı değil.
Oh, my God, I think he's got a gun!
Bu doğru.
He's got a gun on you.
o üzerine silah doğrulttu.
He's got a gun.
-... vurur seni vallahi!
He's got a trooper's side-gun, sir.
Asker tabancası var üzerinde efendim!
He's got a gun out.
Silahını çıkardı.
You've got a gun, he's got a gun.
Sizin ve onun birer silâhınız vardır.
Well, it got so that every piss-ant prairie punk who thought he could shoot a gun would ride into town to try out the Waco Kid.
Silah kullanabildiğini zanneden... tüm köylü çocukları toplanmış... Waco kid'e karşı şansını denemek için şehre gelmişti.
Remember he's got a gun.
Silahı olduğunu unutmayın.
Watch out, he's got a gun.
Dikkat edin. Silahı var.
Mr. Renda, what if he's got a gun?
Bay Renda, ya silahı varsa?
He's got a gun in there!
Silahı var!
And he's got a gun.
Ve silahı vardır.
He's still got a gun.
Hala silahı var.
Be careful, he's got a gun.
Dikkatli ol, silahı var.
He's got a gun, Frank!
Silahı var, Frank!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]