Hope you don't mind translate Turkish
1,620 parallel translation
I hope you don't mind. I got your address from the realtor.
Umarım adresini bulmuş olmam sorun değildir.
I hope you don't mind, I -
Umarım sakıncası yoktur.
I borrowed some cash for beer. I hope you don't mind.
Bira için biraz para ödünç alıyorum, umarım sakıncası yoktur.
I hope you don't mind.
Umarım sorun olmaz.
- Hey. I hope you don't mind.
Umarım sakıncası yoktur.
Hope you don't mind telling that story one more time.
Aynı hikayeyi bir kez daha anlatmanda umarım bir sakınca yoktur.
I hope you don't mind.
Umarın sakıncası yoktur.
Hope you don't mind.
Umarım mahsuru yoktur.
I hope you don't mind, I've invited him to join our conversation.
Umarım sakıncası yoktur, sohbetimize katılması için onu ben davet ettim.
I hope you don't mind I let myself in with the spare key.
Kusura bakmayın yedek anahtarla girdim.
I hope you don't mind.
Umarım kusura bakmazsın.
- I hope you don't mind.
Rahatsız etmedim umarım.
I hope you don't mind. Lucy has sensitive skin.
Umarım sakıncası yoktur.
And I took a shower. I hope you don't mind.
Duş aldım, umarım sakıncası yoktur.
Hope you don't mind.
- Umarım kusura bakmazsın.
I hope you don't mind.
Umarım sakıncası yoktur.
Linda, I hope you don't mind. I ate a cracker.
Linda kızmazsın umarım, bir bisküvi yedim.
If not I hope you don't mind if I go with you to the police.
Eğer bulamazsam, polise beraber gidelim mi?
I hope you don't mind.
Umarım bir sakıncası yoktur.
- I hope you don't mind me saying this, but...
- Umarım bozulmazsın ama...
I hope you don't mind me coming over here or anything, but, uh,
Umarım böyle birden gelip konuşarak rahatsız etmiyorumdur ama...
I hope you don't mind.
Angela da yolda.
Hope you don't mind.
Umarım kısmamışındır.
I hope you don't mind.
Umarım aldırmazsın.
I hope you don't mind I took the key.
Umarım anahtarı almamın mahzuru olmamıştır.
And I hope you don't mind, but I took the liberty of sending the nurse some flowers and a wee gift certificate.
Umarım sakıncası yoktur ama hemşireye biraz çiçek ve küçük bir hediye sertifikası gönderdim.
I hope you don't mind, but I'm going to bed.
Bir mahzuru yoksa, ben yatmaya gidiyorum.
Hope you don't mind but we allocated the rooms.
Aldırmayacağını umarım ama biz odaları bölüştük.
- I hope you don't mind...
- Sakıncası yoksa...
I hope you don't mind. I took it from the restaurant.
Restorandan aldım, umarım sakıncası yoktur.
I hope you don't mind me writing to you, but as my uncle Jimmy always says, that's the thing about being Jewish. : You haven't got a foreskin, so to make up for it, you need a lot of balls.
Umarım size yazmamda bir sakınca yoktur, ama Jimmy amcamın söylediği gibi, Yahudi olunca sünnet derin olmaz ve onun yerine cesur olmalısın.
Mom, Dad, I hope you don't mind.
Anne baba, Umarım sorun olmaz.
I hope you don't mind if I accompany you.
Size eşlik etmemde sakınca yoktur umarım.
Hope you don't mind me saying, but these things can go on indefinitely.
Bunu söylediğim için beni bağışlayın ama bu tip şeyler sonsuza kadar devam edebilir.
- Hope you don't mind.
Hemen hemen...
I hope you don't mind walking, Lumely.
Umarım yürümenin mahsuru yoktur, Lumely.
Hope you don't mind my absconding with you from your cabin, Doc.
Sizi kulübenizden apar topar getirdiğim için kusura bakmadınız umarım, Doktor.
I hope you don't mind me saying this, but you're also incredibly beautiful.
Umarım bunu söylememe kızmazsın, ama ayrıca inanılmaz derecede güzelsin.
I hope you don't mind our impromptu bacchanal.
Habersiz gelişimiz için kızmamışsınızdır umarım.
Belinda, I hope you don't mind, but I'm going to head home.
Belinda umarım gücenmezsin ama ben eve gidiyorum.
Hope you don't mind.
Umarız sakıncası yoktur.
I hope you don't mind, I gave them all the day off.
Umarım, onlara bütün gün izin vermemin senin için bir sakıncası yoktur.
I hope you don't mind.
Kusura bakmazsın, değil mi?
I brought bagels. Hope you don't mind me crashing your breakfast.
Açma getirdim.Umarım kahvaltınızı bölmem sorun değildir.
I hope you don't mind, but I don't work for you now.
Umarım size patronluk taslamamdan rahatsız olmuyorsunuzdur... ama teknik olarak, artık sizin için çalışmıyorum.
I hope you don't mind.
İstersen tabi.
Hey there, doc, they told me I could wait in here. I hope you don't mind.
Hey doktor, bana burada bekleyebileceğimi söylediler.
I hope you don't mind me popping in like this.
Umarım ansızın geldiğimi düşünmemişsindir.
I hope you don't mind.
Umarım mahzuru yoktur.
Well, Mr. McNair, I hope you don't mind me hanging out all day talking to you.
Bakın, Bay McNair, umarım bütün gün sizinle takılmam, sizi rahatsız etmez.
- Hope you don't mind if we count it?
- Saymamızın bir mahsuru yok değil mi?