English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ H ] / Hue

Hue translate Turkish

200 parallel translation
When you're back in England with the fleet you'll hear the hue and cry against me.
İngiltere'ye döndüğünde hakkımdaki suçlamaları duyacaksın.
"Who shun fickle love when nigh " Cease to play your cruel parts " Change deserves no hue and cry
Eğlence içinde oynaşırken... tanrının gazabından korunmak için, aşığı olmayanı mı suçlarsınız?
With all that hue and cry downstairs, it must be something terribly lurid.
Aşağıda kopan kıyamete bakılırsa korkunç bir şey olmalı.
And thus the native hue of resolution is sicklied o'er with the pale cast of thought.
Düşüncenin soluk ışığı, bulandırıyor yürekten gelen kararların doğal rengini.
You're missing... there's been a hue and cry for you.
Kayıpsın... senin için bağırış çağırış oldu.
The finest silk Of choicest hue May change and fade away
En güzel renkten en iyi ipek bile gün gelir solup kaybolur tıpkı hayatım gibi.
- See, they have a different hue at night.
- Bakın, geceleri renk değiştiriyorlar.
Sailor Esnault, we're going to paint Asia in a tender hue.
Denizci Esnault Uzakdoğu bir renk cümbüşüdür, .. her renge rastlarsın.
Kate like the hazel tree is straight and slender... and brown in hue as hazel nuts... and sweeter than the kernels.
Oysa Kate tındık dalı düz ve narindir, rengi dersen, tındık rengi, kendiyse tındıktan lezzetlidir.
" a marvellous hue...
Bu değişim, ona inanılmaz bir güzellik katmıştı.
They raised a hue and cry, but never found her.
Bağırış çığrışlar kopmuş ama onu hiç bulamamışlar.
You guys took it real bad up in Hue.
Orada gerçekten çok zor şeyler yaşadınız.
" Her hardest hue to hold.
" Yakalaması en zor rengi
So your sweet hue... which methinks still doth stand... hath motion, and mine eye may be deceived :
Yüzündeki tatlı renk de, geçmişte nasılsa öyle gibi, Ama o da yerinde durmuyor belki, belki gözüm aldanıyor.
On Friday March 29 in our A.O. just south of Hue, we received small arms fire from a village. "
"29 Mart Cuma günü, karargahımıza güneydeki.." "Hue köyünden küçük çapta ateş açıldı."
We have reports that a division of N.V.A....... has occupied all of the city of Hue south of the Perfume River.
Haberlere göre Kuzeylilerin bir kısmı... Hue'yu ve nehrin güneyini ele geçirmişler.
The day I came to Hue city and fought one million N.V.A. gooks.
Hue'ya gelip bir milyon Kuzeyliyle dövüştüğüm günü.
Hue city interviews. Roll 34.
Hue röportajları, 34. kutu.
When we're in Hue, in Hue city it's like a war, you know.
Hue'ya geldiğimizde... savaş gibiydi, bilirsiniz.
I don't care about polkas. They're rioting in Hue.
Polkalar umurumda değil.
Everything took on the rosy hue of unlimited success.
Her şey sonsuz başarının pembe tonuna bürünüyordu.
- "And thus the native hue..." - "And thus the native hue of resolution is sicklied o'er with the pale cast of thought, and enterprises of great pitch and moment with this regard their currents turn awry and lose the name of action,"
- "Ve böylelikle doğal renk..." - "Ve böylelikle renklerin.. ... korunsun, düşüncenin soluk rengi, .. ve yaptığın tüm girişimler gerçekten eyleme dönüşsün."
You can imagine the hue and cry.
Ağlayıp, bağırmaları düşünebilirsin.
At New Years when the Viet Cong entered Hue, he was separated from his parents.
Yeni yılda, Vietkonglar Hue'ye girdiğinde, Ebeveyninden ayrılmış.
Thus conscience does make cowards of us all... and thus the native hue of resolution... is sicklied over with the pale cast of thought... and enterprises of great pitch and moment... with this regard their currents turn awry...
Bunları düşündükçe korkak olup çıkıyoruz hepimiz ve işte böylece kararlılığın doğal rengi... endişenin soluk gölgesiyle bozuluyor. Bulutları hedef alan büyük ve iddialı atılımlar bu yüzden, işte bu yüzden..
" And thus the native hue of resolution
" Böylece doğal oluşumun rengini...
You're pretty, except for the hue of your skin.
Oldukça güzel birisin, ten rengin dışında.
The hue was off and I couldn't adjust the hue.
Renk tonu kapalıydı ve renk tonunu ayarlayamıyordum.
She caresses the golden hue... the unknown novelty.
Altınsı rengini... bilinmedik yeniliğini okşadı.
"What a beautiful red hue of brick."
"Ne kadar hos renkli kirmizi tuglalar."
Meet us at Hue.
Bizimle Hue'de buluş.
Thus, the healthy hue on her face.
Aksi nedenle, yüzü sağlıklı görünüyor.
Is there a pinkish hue?
Pembemsi bir rengi var mı?
- A pinkish hue?
- Pembemsi bir renk mi?
There's a hue.
Bir rengi var.
"Flowers of all hue, and without thorn the rose."
"Her renkten çiçek ve dikensiz gül."
through the amazement of the steed of verdant hue. and the head of the Green Knight. thus lopped off cleanly.
Toy görünüşlü atının şaşkınlığı ve Yeşil Şövalyenin başıyla.
A hue like the blush of a rose, pink and pale... and she must be coaxed to open her petals... with a warmth like the sun.
Bir gülünki gibi kırmızımsı bir renk, pembe ve soluk ve taç yapraklarını açması için güneş benzeri bir sıcaklıkla ikna edilmiş olmalıdır.
# With bands of rosy hue
# Gül renkli bağcıklarla
Is there a pinkish hue?
Hafif bir pembelik var mı?
- A pinkish hue?
- Pembelik mi?
There's a hue.
Evet, var.
- A pinkish hue?
— Pembe tonlu?
- Oh, she's got the hue.
— Evet, tonlu.
When they're flecked with brown and have a golden hue... bananas taste the best and are the best for you.
Ne zamanki kahverengi benekleri olur ve altın sarısı rengi muzun tadı en iyi hale gelmiş olur ve sizin için en iyisidir.
Thus conscience doth make cowards of us all and thus the native hue of resolution is sicklied o'er with the pale cast of thought and enterprises of great pith and moment with this regard their currents turn awry and lose the name of action.
Bilinç böyle korkak ediyor işte hepimizi. Düşüncemizin soluk ışığı bulandırıyor yürekten gelenin doğal rengini. Ve nice büyük, yiğitçe atılan adımlar hedef değiştirip bu yüzden bir iş bir eylem olma gücünü yitiriyor.
"and flowers put forth a fairer hue..."
" ve çiçekler daha hoş renkler sunar,
Where waters gushed and fruit trees grew... and flowers put forth a fairer hue.
Suların çağıldadığı ve meyve ağaçlarının uzadığı... ve çiçeklerin daha hoş renkler sunduğu.
You seem to be a flower of the rarest hue.
Daha çok, nadir renkleri olan bir çiçek gibi görünüyorsun.
Do you remember hue city?
Peki ya güney Vietnam'ı?
Hue!
Gidelim!
huey 60
huell 25

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]