I'd really like that translate Turkish
384 parallel translation
[panting] I'd heard about their power, but who knew they were really capable of something like that?
Onların gücünü duymuştum ama böyle bir şey yapabileceklerini kim bilebilirdi ki?
If a daughter of mine ever really talked like that, I'd cut her tongue out.
Kızlarım gerçekte böyle konuşsa dillerini keserim.
Well now that I've finally caught up with you, I'd like to really explain what really happened. Please don't.
Şimdi sizi nihayet yakalamışken yaşanan hadisenin aslını düzgünce açıklamak isterim.
That's the way I'd really like to write.
bunu yazmak isterim.
I'd really like that.
Bak bu hoşuma gider.
Now, if you really like this town, if you're serious about settling down here, I got any number of places that'd suit you much better.
Peki, gerçekten bu kentten hoşlanıyorsanız, buraya yerleşmekte ciddi iseniz, size daha uygun gelecek pek çok yerim var.
I'd really like to do that.
Ben gerçekten bunu yapmak istiyorum, baba.
Time comes, I'd- - I'd really like to know what happened in that barn to make her tell a story like that.
Onun böyle bir hikaye anlatması için o ambarda ne olduğunu gerçekten bilmek isterdim.
I'd really like to meet him someday and let him know how much I experienced with the two of them that night.
Onunla bir gün gerçekten karşılaşmak ve o gece o ikisiyle neler yaşadığımı bilmesini istiyorum.
I'd really like to glance through that book, the Necronomicon.
Sadece kitaba bir göz atmak istemiştim. Necronomicon'a.
When we turn these boys pro, I'd really like to make that trip.
Bu çocukları profesyonel yaptığımızda gerçekten o yolculuğa çıkmak isterim.
I'd really like that watch.
Ben de o saati takmak isterdim.
I'd like to believe you, but is that really the case?
Size inanmak isterim, ama gerçekten sorun bu mu?
You know, if you were to visit me... I'd like that, really.
Beni ziyaret etmek istersen gerçekten çok sevinirim.
I really don't know what the outside universe is like at all, for certain. That's it!
Bu da, asıl dış dünya hakkında pek de bilgi sahibi olmadığım manasına mı geliyor?
I'd just like to say that he was a good surfer and a really great guy.
Şunu söylemek isterim ki o iyi bir sörfçü ve gerçekten iyi bir insandı.
I can see where it'd be difficult to hold a cast like that together. It's really a shame.
Böyle bir ekibi bir arada tutmanın zorluğunu anlayabiliyorum.
I'd really like to know that.
Cidden bilmek isterdim.
The worst is that when people attack her, I start defending her when I'd really like to kick her damned arse.
En kötüsü, insanlar ona saldırınca, savunmaya geçiyorum. Oysa ona haddini bildirmeye can atıyorum.
And I'm really not the total sociopath that you'd like to think.
Ve düşündüğün gibi bir sosyopat da değilim.
I could lay a big line on you, we could do lots of role-playing but the simple truth is, I find you very interesting and I'd really like to make love with you. " Simple as that.
Sana repliklerle konusabilirim. Beraber daha ne roller oynariz ama gerçek su ki, ilgimi çekiyorsun ve seninle sevismek istiyorum. " desin. Bu kadar basit.
Boy, I'll tell you, that Jane's one nut I'd really like to crack.
Evlat, Sana söylemeliyim, Jane'e sahip olmayı gerçekten istiyorum.
You know, I'd just like to say that, well, this is really nice.
Biliyorsun, Sadece şunu söylemek istiyorum, bu gerçekten çok güzeldi.
Now, I'd like to begin by saying that my parents were too poor to afford me a childhood in Clifton but the fact is that no one is allowed to be really too poor in Clifton.
Başlarken şunu söylemek istiyorum ailem bana iyi bir çocukluk yaşatamayacak kadar fakirdi. Ama gerçek şu ki Clifton'da hiç kimsenin çok fakir olmaya izni yoktu.
But, I'd really like to know how she can do that
Ama, Bunu nasıl başaracağını hala merak ederim!
I'd really like that.
Bunu çok isterim.
Yes, I'd really like that.
Evet, gerçekten isterdim.
Maybe it's not nice to say, but I will say it. Most of the people, not only most, but 99 % of the Polish people, when they saw the train going through... We looked really like animals in that wagon, just our eyes looked outside.
İnsanların çoğu, sadece çoğu değil Lehler'in yüzde doksanı trenin gittiğini görünce ki o vagonda gözlerimiz dışarı bakarken hayvan gibi görünüyorduk, gülmeye başladılar.
I find that women are a little more e xpressive at times like these and sometimes they're really e xplicit.
Kadınların böyle zamanlarda kendilerini daha çok dışa vurduğunu daha net olduklarını düşünüyorum.
i really wish you'd stop saying things like that.
Artık böyle konuşmaya bir son versen diyorum.
Let me just say that I I really dig your music, and I'd like to record it.
Şunu söyleyeyim... müziğini çok beğendim ve onu kaydetmek istiyorum.
Could you call me? I'd really like that.
Beni arayabilir misin?
Lee says I'd really like that, too.
Bu çok hoşuma giderdi. Lee'de çok hoşuma gideceğini söyledi.
And, Mom, if you're listening, I'd like to tell you that this really isn't my fault.
Ve anne, eğer dinliyorsan bunun gerçekten benim hatam olmadığını söylemek isterim.
But more than that I'd really like to get to know you.
Ama bundan daha çok... seni yakından tanımayı istiyorum.
God, I'd really like that.
Tanrım, bunu gerçekten istiyor.
We were staring at that one little candle and I said something really dumb like "That candle is me, like... like every one of us is out there alone in the dark in this life."
Küçük bir mum ışığıyla aydınlanıyorduk ve şöyle aptalca bir şey söyledim "işte şu mum benim, tıpkı tıpkı dışarıda bu hayatın koyu karanlığında yapayalnız olan herkes gibi."
I'd really like that.
Bu gerçekten çok hoşuma giderdi.
- Tell you what I'd really like. - What's that?
- Neyi çok istediğimi söyleyeyim.
This summer, I've been asked to teach a class at Fieldhurst and I'd like to use that time to really observe Fred.
Bu yaz, Fieldhurst'ta bir sınıfa ders vermem istendi. Bende bu zamanı Fred'i gözlemlemek için kullanmak isterim.
You will recall, Monsieur Gale, that I asked you to disguise yourself as a reporter to go to see Lady Horbury. - We'd really like to do a piece on you for our series...
Hatırlarsanız, Monsieur Gale, sizden gazeteci kılığında Lady Horbury ile görüşmenizi istemiştim.
Not that I really wanna know, but how'd Dad like the outfit?
Gerçekten merak ettiğimden değil ama, Babam kıyafetini beğendi mi?
Do you really think I'd do a thing like that?
Hiç öyle şey yapar mıyım?
Well, I was over here, like this, but that didn't really work for me... so I thought I'd try over here.
Şey, tam şuradaydım bu halde fakat o pek işe yaramadı... ben de tam buraya gelmek istedim.
Sure, I'd really like that.
Tabii, bu gerçekten çok hoşuma giderdi.
I'd take her to a really romantic spot like a mountaintop, or a real pretty bridge, or something like that and I'd push her off.
- Onu çok romantik bir yere götürürdüm, bir dağın zirvesi veya güzel bir köprü ya da onun gibi bir yere ve onu iterdim.
I'm curious, I'd really like to know what it was... that made it so incredibly boring.
Merak ettim, bunu bu kadar sıkıcı yapan ne gerçekten bilmek istiyorum.
I'd really like to talk to you about that foreword I've been trying to write.
seninle, şu yazmaya çalıştığım önsöz hakkında konuşmak istiyorum.
And I really think that if you gave her a chance, you'd like her.
Ve eminim ki eğer ona bir şans verirsen, onu seveceksin.
Yeah, I'd really like that.
Evet, çok hoşuma giderdi.
But suppose I said to you that... none of this was really true, that this is all... a façade I've been putting on. That somehow I had access to... your deepest feelings, needs and thoughts... and that I've been playing this character just to... win you over, to get you to like me, make you happy?
Ama varsayalım ki sana bunların hiç birinin doğru olmadığını, bunun bir dış görünüşten ibaret olduğunu bunları senin en derin duyguların, ihtiyaçların ve düşüncelerin için olduğunu ve benim bu karakteri sadece senin mutlu olman için yaptığımı söylüyorum.