I'm good to go translate Turkish
675 parallel translation
Um, good to know. I'm... I'm gonna go.
Bildiğim iyi oldu.
I think, really, we've got to go straight towards that big volcano'cause there's nothing else that's going to give us a good bearing.
Sanırım, dosdoğru şu büyük volkana doğru gitmeliyiz zira burada bize güzel bir konum sağlayacak başka hiçbir yer yok.
You may go through life and never find anything so good and beautiful as this old home, and i'm not going to have it spoiled without a fight.
Hayatın boyunca bu eski ev kadar iyi ve güzel bir şey bulamayabilirsin. Bunu savaşmadan bırakmaya da hiç niyetim yok.
You know I can't go to sleep until you kiss me good night.
Sen beni öpmeden uyuyamadığımı biliyorsun.
I have a good mind to go up and have a look myself.
Yukarıya çıkıp kendim bakacak bakacak aklım var
Why, so I do. Good Portia, go to bed.
İyi ya, arıyorum işte canım Portia, sen git yat.
I'm not telling you that for the sake of your marriage or your family, but because you must forget all about him and go back to your husband for your own good.
Bunu ne kocan için ne de kendimiz için söylüyorum. Ama onu unutmaya çalışıp evine dönersen en iyisini yapmış olursun.
I have to call to find out where to go, so I'll say good-bye.
Nereye gideceğimi sormak için telefon etmem gerekiyor şimdilik hoşça kal demek zorundayım.
Good. I suppose we shall have to go on with the performance.
Sanırım gösteriyi devam ettirmeliyiz.
If I want to have a good time, I go out and have it.
İyi vakit geçirmek istersem, çıkarım ve iyi eğlenirim.
I suppose I oughta sell this place... put it to corn and cotton, go get a job like everybody else... but I wouldn't be any good at it.
Sanırım burayı satmalıyım pamuk ve mısır ekmeliyim, herkesinki gibi bir işe sahip olmalıyım. Ama bundan iyi olmayabilirim.
It's about time for the... pawnshop to open there on South Rampart Street... and I'm going down there and get my guitar out of hock... and I'm going to split out of this city... and go for good.
Güney Rampart Caddesi'ndeki rehinci açılmak üzeredir... Oraya gidip gitarımı rehinden kurtaracağım. Sonra da bu şehirden gidiş o gidiş hemen ayrılacağım.
You see, I don't really wanna go to Yale. I'm not a very good student.
Yale'e gitmek istemiyorum, çünkü iyi bir öğrenci değilim.
Oh, it's no good, love, I've got to go.
Gitmek zorundayım, tatlım.
- I've got to go. See you later. Good-bye.
- Şimdi kapatmam lazım, görüşürüz.
I get to find what father considers a good time to go away.
Babamın neyi gitme zamanı addettiğini bulmalıyım.
I ain't come here to ask for any compliment and if my money's not good enough, I can go elsewhere.
Ben buraya yardım dilenmeye gelmedim... param yetmiyosa, başka yere de gitmesini bilirim.
Go in, I'll arrange it, all the way to the end please, watch your head, that's good.
Devam et, ayarlayacağım. Baştan sona doğru lütfen. Başlarınıza dikkat edin, güzel.
When I get to see what Hanu fixed, I'll come back to good old Clendennon... for the winter months and curl up, nice and toasty... go down to Mexico for a blowout every now and then to get a little...
Hanu'nun ne işler karıştırdığına baktıktan sonra, İyi ve yaşlı... Clendennon Kalesine dönerim. Kışın da kıvrılıp uyumak ve içmek için Meksikaya gider rahatlarım şimdi ve sonra bu hep böyle olur...
I'll go to pray for us because we're all terrified seeing this good helmsman of ours mad with terror.
Bizim için dua edeceğim çünkü başımızdaki bu iyi yöneticimizin içine düştüğünü bu delicesine dehşet hepimizi korkutuyor.
I've a damn good mind to take a chance and go.
Şansımı deneyip gitmeyi düşünüyorum.
Well, listen, I'll go into town, I'll get a good riding horse and go to Sweetwater.
Bak dinle, kasabaya gideceğim, çok iyi bir ata atlayacağım ve doktoru getireceğim.
- Mayor, I think we're ready to go. - Good.
- Gidebiliriz Sayın Başkanım.
Oh, the only thing I'm good for is to tell you where to go to have it you know...
İyi olduğum tek şey gidip nereden alacağını söylemek bilirsin...
Why don't you let me take your purse for you for the rest of the show, because we're going to go on up to a new level, and I'm going to take good care of it downstairs, okay?
Gösterinin geri kalan süresi için niye çantanı bana bırakmıyorsun? Çünkü üst kata çıkacağız, onu aşağıda çok iyi saklarım. Tamam mı?
My life is only good when I'm asleep. And you had to go and wake me up from it.
Hayat sadece uyurken güzel ve gelip beni uyandırman lazımdı, değil mi?
Do you know the name of a good hypnotist I can go and talk to and see if he could help me lay off these cigarettes before tomorrow night, or else Warren won't get that job, see?
Yarın akşamdan önce sigarayı bırakmama yardım edebilecek iyi bir hipnozcu adı biliyor musunuz? Yoksa Warren o işi alamayacak.
Well, if you gentle people can manage without me, I shall go to sleep. Good night. I'm freezing.
Siz nazik insanlar bensiz idare edebilecekseniz ben yatayım.
I've a good mind to go back alone.
Geri dönecek kadar başımın çaresine bakabilirim ben.
And I promise you a good flogging if you even go to Doolan's farm to see him before your birthday.
Ben de sana söz veriyorum... doğum gününden önce oraya onu görmeye gidersen seni bir temiz kırbaçlarım.
I'll go to your room after dinner. Good.
- Yemekten sonra, odanda olacağım.
I need to go, or I'll be thrown out of the Blue Bar for good.
Gitmeliyim, yoksa Blue Bar'daki işimden olacağım.
I told you I don't think it's a good idea to go out with the boss.
Patronla çıkmanın iyi bir fikir olduğunu sanmadığımı söylemiştim.
For your own good, I'm going to go see my lawyer.
Senin iyiliğin için avukatıma danışacağım.
I will have to go to Thailand and put up a good fight with Ban Sung for our goods.
Tayland'a gideceğim ve mallarımız için Ban Sung'la savaşacağım.
( Murdock ) Well, that's good,'cause I'm too cute... to go through life like a night-light.
Evet, bu iyi çünkü idare lambası gibi bir hayat sürmek için çok şirinim.
All those loose ends that they think they are tying up are going to go nowhere, you see, because Tommy Brown was on that plane himself when it crashed and if I'd been up to no good,
Ucunun açık olduğunu sandıkları tüm bu konular hiçbir yere varmıyor görüyorsunuz. Çünkü Tommy Brown, düştüğü sırada o uçağın içindeydi ve eğer kötü bir şeylere bulaşmış olsaydım kendi kellemi ortaya koymazdım.
I must take it I want to go to a good college, so I can have a fruitful life
Gitmeliyim. İyi bir koleje girip başarılı bir hayatım olsun istiyorum.
Charles, I think it's good to go to her.
Charles, sanırım gidip, onu görmelisin.
Maybe it won't do any good, but I'm willing to go back to that planning commission.
Belki bir faydası dokunmayacak ama planlama komisyonuna başvuruda bulunmak istiyorum.
I'm half-thinkin'not to turn him in just to watch Eddie go down the fuckin'toilet. - See, that's a good thought.
Sırf Eddie'nin bitişini görmek için adamı götürmemeyi düşünmeye başladım.
That's good to hear, but I really have to go.
Bunu duymak güzel, ama, gerçekten gitmek zorundayım.
Go, go, go! I'm very good. Way to go, Jonathan.
Çok iyiyim.
I'm good enough to go to war and die, but not good enough to sit next to.
Savaşa gidip, ölmek için uygunum ama yanına oturabilmek için değilim.
I'm sorry you had to go through this nonsense, but it turned out good.
Bu saçmalığı yaşamak zorunda kaldığın için üzgünüm, ama sonu iyi oldu.
How could I go to school after that... and pledge allegiance to the flag and sit through good government bullshit?
Bundan sonra nasıl okula giderek andımızı okuyup iyi yönetim saçmalıklarını dinleyebilirim ki.
I'm good to go... soon as I got five big bills in my pocket, or your woman in my bed.
Gideceğim 500 doları cebime koyduktan sonra. Ya da yatağıma kadınını soktuktan sonra.
- Good afternoon. - As the new director, I'm implementing the following regulations to go into effect immediately.
Hastanenin yeni müdürü olarak sizlere hızla yeni kuralları açıklıyorum.
Sometimes I wonder if the good Lord has forsaken us all... ... to be letting this kind of shit go on.
Bazen yüce Tanrı böyle bir rezalete izin verdiği için bizden vaz mı geçti diye düşünüyorum.
I said, " You take something this good, you go to a man- - has invested in the past- - you go to him direct and offer the money to him- - rebate.
Ben de dedim ki ; " İyi bir teklifi alırsın adama gidersin... daha önce yatırım yapmış birine direk gidersin ve teklifini sunarsın...
Good, now that that's taken care of, I want you to... buy yourself a few nice suits and go back to New York.
Güzel. Senden bir şey daha isteyeceğim. Kendine güzel bir takım elbise al ve New York'a geri dön.
i'm good 4884
i'm good at it 65
i'm good either way 17
i'm good at this 41
i'm good here 30
i'm good now 27
i'm good with it 16
i'm good at my job 18
i'm good at that 22
i'm good at what i do 20
i'm good at it 65
i'm good either way 17
i'm good at this 41
i'm good here 30
i'm good now 27
i'm good with it 16
i'm good at my job 18
i'm good at that 22
i'm good at what i do 20
i'm good for it 53
i'm good with that 53
good to go 197
to god 31
to go 202
to go where 42
i'm going home 825
i'm gonna fuck you up 17
i'm going out tonight 18
i'm going to sleep 71
i'm good with that 53
good to go 197
to god 31
to go 202
to go where 42
i'm going home 825
i'm gonna fuck you up 17
i'm going out tonight 18
i'm going to sleep 71
i'm gonna kill you 458
i'm glad to see you 135
i'm gonna die 222
i'm going to work 99
i'm great 475
i'm going to die 127
i'm going to take a shower 34
i'm going crazy 146
i'm going to kill you 225
i'm going to bed 414
i'm glad to see you 135
i'm gonna die 222
i'm going to work 99
i'm great 475
i'm going to die 127
i'm going to take a shower 34
i'm going crazy 146
i'm going to kill you 225
i'm going to bed 414