English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / I'm out of time

I'm out of time translate Turkish

1,655 parallel translation
The normal procedure would be to leave crew members awake so that they could monitor the pods and bring the others out when it's time, but since they all went in, there'd be some kind of an automatic or timed shut-down protocol, but I can't find one.
Normal işletim yöntemi mürettebattan birkaçının uyanık kalmasıdır, böylece kapsülleri gözlerler ve zamanı gelince diğerlerini uyandırırlar, ama hepsi uyuduğuna göre bir çeşit otomatik veya zamanlı uyandırma sistemi olduğunu düşündüm, ama öyle bir şey bulamadım.
Wormhole travel through a device called a stargate, ancient races of humans on other planets, other dimensions in space and time, even infinite variations of our known reality, where alternate versions of you and I play out events in ways you can't possibly imagine.
Yıldız Geçidi adı verilen bir cihazla solucan deliklerinden yolculuk, diğer gezegenlerde eski insan ırkları, diğer uzay ve zaman boyutları, hatta senin ve benim başka versiyonlarımızın tahmin edemeyeceğin olaylarda rol aldığı, bizim gerçekliğimizin sonsuz çeşitleri.
I'm sorry you came All the way out here. It's a waste of time. Ashley knows Absolutely nothing.
Buraya kadar geldiğiniz için üzgünüm ama bu zaman kaybı Ashley hiç bir şey bilmiyor.
I think I'll just watch this documentary on the Truman presidency. Okay, I don't have time for this. I'm going to go get you Caddyshack 2, so we can get out of here.
Pekala, ona ihtiyacım yok.
I spend most of my time out at the beach house.
Zamanımın çoğunu sahildeki evimin dışında geçiririm.
It's your job to get these two girls out of there safely, Okay? And I'm gonna stay right here and be your second inside your ear the whole time, all right?
Senin görevin, iki kızı da güvenli bir şekilde dışarıya çıkarman bu süreçte bende burada senin ikinci bir kulağın olacağım, tamam mı?
I have offended you, but we are running out of time.
Sizi rahatsız ettim biliyorum ama zamanımız tükeniyor.
Look, you have an unobstructed view of AAA Money from here, and judging from how much you love your grandchild and your cigarettes, I'm guessing you spend a lot of time looking out that window.
Buradan sokağı çok açık bir şekilde izleyebiliyorsunuzdur. Torununuzu ve sigaralarınızı da ne kadar çok sevdiğinizi hesaba katarsak pencereden dışarıyı izleyerek bolca vakit geçirdiğinizi düşünüyorum.
i think it's time for you to get out of my club... or i will throw you out.
Sanırım artık kulübümden gitmenin vakti geldi yoksa seni bizzat ben atacağım.
I was running out of time and money and hope.
Zamanımı, paramı ve umudumu kaybediyordum.
( BUZZER SOUNDS ) - I'm sorry, you're out of time.
- Üzgünüm, zamanınız doldu.
I ran out of time.
Zamanım kalmamıştı.
Well, you know, I feel like I've sort of run my course here, and you know, besides, there's a all big world out there, and it's time I saw it.
Bilirsin sanki burada vaktim dolmuş gibi Hem bilirsin işte dışarıda kocaman bir dünya var. Artık o koca dünyayı görme zamanım geldi.
- I think we've run out of time.
- Sanırım vaktimiz tükendi.
I'm taking me out of here this instant and fixing everything you and your stupid time police have screwed up!
Kendimi buradan çıkarıyorum ve zaman polislerinin daha önceden yaptıkları bütün aptallıkları düzeltiyorum!
Now that my men are here and we're running out of time, I'll brief you on the plan.
Şimdi adamlarım burada ve zamanımız azalıyorken plan hakkında sizi bilgilendireyim.
When you had a hard time, I tried to introduce you to him for several years, but he kept getting out of it.
Zorlu günlerinde onu seninle, tanıştırmak için çok uğraştım, yıllarca, ama hep kaçmayı başardı.
I was running out of time because her mother was waiting, and, and, and I just... I... I couldn't go back and get it.
Annesi beklediği için zamanım kısıtlıydı ve bu yüzden geri dönüp onu alamadım.
- I'm sorry, we are out of time, Buck.
- Üzgünüm, vaktimiz doldu, Buck.
I'm running out of time, Max.
Gitgide şansım azalıyor, Max.
I know I'm running out of time.
Bunun farkındayım ama ne yapsam bilmiyorum.
I'm out of time.
Hiç vaktim kalmadı.
Come on, the last time I helped you, the only thing I got out of it was plastic surgery and a $ 100,000 pay cut.
Boşversene. Sana son yardım ettiğimde elime tek geçen 100.000 $'lık bir estetik operasyonu oldu.
I'm running out of time, caller, but you know, deep inside... what you need to do. Thank you for calling.
Zamanımız bitiyor ama içinde bir yerde yapman gerekeni biliyorsun.
Yoυr mother υsually protects me from making an ass out of myself... ... but I Was determined to do it this time, and I guess I did a pretty good job of it.
Annen aslında ben sapıtmadan beni engeller ama azmim sayesinde yine iyi bir iş çıkardım.
I'm sorry if it shocks you that I'd help my family out in a time of crisis, but that's how we do things where I come from.
Ailemin krizi atlatmasına yardım etmek istememin seni şaşırtmasına üzüldüm ama benim geldiğim yerde biz böyle yaparız.
But if I lie now, if I commit any sins right now, I'm out of time here, and I won't be forgiven again.
Ama şimdi yalan söylersem, herhangi bir günah işlersem, artık burada vaktim kalmadı ve bir daha bağışlanmam.
I'm out of time.
Hiç vaktim yok.
I went out tonight for the first time in a long time, and I let a friend of mine dress me.
Çok uzun süredir ilk kez bu gece eğlenmeye çıktım ve bir arkadaşımın beni giydirmesine izin verdim.
Last time I had to pay 70 francs out of my own pocket.
Geçen defa cebimden 70 Frank vermek zorunda kaldım.
symonds : suddenly, I felt strangely out of place, as if I was on a different planet or a different time zone.
Aniden, birden oradan çıktığımı ve sanki başka bir gezegene ya da başka bir zaman dilimine gitmiş gibi hissettim.
I came to tell you that we're out of time.
Zamanımızın bittiğini söylemeye geldim.
If time runs out, And I don't have the second half of those coordinates, Lj and the senorita stop breathing.
Eğer süre dolduğunda, koordinatların diğer yarısı elimde olmazsa LJ ve küçük hanım, son nefeslerini verir.
I hope to build the time machine, because it Come out of the house until the year 3000.
Umarım nasıl zaman makinesi icad edeceğini biliyorsundur. Çünkü 3000 yılına kadar eve gelmeyeceksin.
I think we're running out of time.
Sanırım zamanımız azalıyor.
See, I've seen a lot of crazy things in my life, but, trust me, I've never seen an intern with the time to just hang out in a coffee shop.
Hayatımda o kadar çok çılgınca şey gördüm. Ama güven bana, kahve dükkânında takılacak kadar vakti olan bir stajyere rastlamadım.
I'm out of time, so I'm going to go ahead and answer these last questions myself.
Zamanım kalmadı, bu yüzden son sorulara kendim cevap vereceğim.
Well, I may not know much, kiddo, but I know when it's time to get out of Dodge.
Çok fazla şey bilmem evlat. Ama kaçış zamanı geldiğinde anlarım.
Well I'm sure some of you know about The time that Henry dropped out of college And went to Chicago To try to be a blues musician?
Henry'nin koleji bırakıp, Chicago'da blues müzisyeni olmak istediğini bileniniz vardır
Sure, we were in a little pickle, but it wouldn't have been the first time I had to wrestle my way out of a root sack.
Elbette, başımız biraz dertteydi ama kendimi ilk defa bir arapsaçından kurtarmam gerekmiyordu.
Now I think it's time for us to bring out our next guest who happens to be one of my favorites.
Sanırım şimdi sıra en sevdiğim konuklardan birinde.
But, like, I think I need a little bit more time just to work everything out in my head... like a month or just a couple of weeks...'cause there's, like, a lot of factors.
Ama kafamı toplamak için biraz daha zamana ihtiyacım var galiba. Bir ay ya da bir kaç hafta mesela. Çünkü, işte, bir sürü faktör var.
I'm running out of time.
Çünkü zamanım kalmadı.
And every time I come out of there, I feel like a million dollars.
Her oraya gittiğimde bir milyon dolarım varmış gibi hissediyorum.
I pull out most of the time.
Genellikle, hep başa çıkarım...
In quiet times, when there is not a lot of fighting and I have more time, I give out very few blues.
- Çok fazla çatışma olmadığı ve daha fazla boş zamanım olduğu sakin dönemlerde çok az hüzün duyuyorum.
I'm running out of time.
Vaktim doluyor.
Remember that time I came back from the world economic forum with mono And missed a week of work and I wanted to pull my hair out but I couldn't because it's too thick?
Dünya Ekonomik forumundan mono * kapmış olarak döndüğümü ve bir hafta işi gelemediğimi ve saçımın çok kalın olması yüzünden saçlarımı yolamadığım zamanı hatırlıyor musun?
I guess I ran out of time.
Sanırım zamanım yetmedi.
Yes, because by the time i'd gotten home, i was 5 minutes late, 5 stinking minutes late, and my dad locked me out of the house.
Evet, çünkü eve gittiğimde beş dakika geç kalmıştım. Beş lanet olası dakika, babam kapıyı kilitledi ve beni eve almadı.
I need to make him believe in me. We're running out of time.
Bana inanmasını sağlamalıyım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]