English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / I'm sitting

I'm sitting translate Turkish

4,552 parallel translation
I'm not sitting on the bench, that's for damn sure.
Koltukta oturmadığım kesin.
I think we knew right away that we wanted to be together, but it took us about six months of sitting up all night, chatting. Before we got up the guts to make our plan.
Sanırım birbirimizi gördüğümüz ilk andan beri beraber olmak istediğimizi biliyorduk ama bir plan yapmaya cesaret edene kadar altı ay boyunca her gece yazıştık.
The judge is going to throw it out, as sure as I'm sitting here.
Yargıç kesinlikle bunu reddeder.
Yeah, well, from where I'm sitting, it looks like you're saying "yes" to everything he wants.
Benim gördüğüm kadarıyla senin onun her isteğine "evet" demenle geçiyor.
It's noon now and I'm sitting in my office at home... "
Ben bu öğlen, evde ofisimde otururken... "
"But where are you? I'm sitting in my office right now"
"Ben şu an da ofisimdeyim, ama sen neredesin?"
I'm just sitting here in a damn hotel suite.
Bense bu lanet otel odasında oturuyorum.
I'm sitting on the situation.
Üstünde oturuyorum sorunun.
Oh, God, I was just... I was sitting there and... ow!
- Tanrım, sadece şurada oturuyordum.
I'm talking about the girl who may have tried to set us on fire, run you over, sitting next to us in social studies.
Yangın çıkarmış, üzerine araba sürmüş olma olasılılığı olan kızla aynı sınıftasın. Niye?
I got to get at least a B or I'll be sitting the bench.
İyi bir not alamazsam, yedek kulübesinde oturacağım.
Yeah, well, my friend Hanna's mother is sitting in jail accused of killing Wilden, so I need to know who else wanted to see him dead.
Öyle mi? Arkadaşım Hanna'nın annesi Wilden'ı öldürdüğü iddiasıyla hapishanede oturuyor. Yani Wilden'ı ölü görmek isteyen başka kimler varsa bilmem gerek.
Then I get there... she's dressed head-to-toe in your clothing, but it's not my daughter sitting in Radley.
Sonra oraya gittim. Baştan sona senin gibi giyinmişti ama Radley'de oturan kızım değildi.
So, I tried sitting next to the driver, but he doesn't have any food and I'm starving.
Ben de şöförün yanına oturdum ama yiyecek bir şey yokmuş. Açlıktan ölüyorum.
Otherwise I'll just be sitting in Shepherd's Bush making small talk with a bunch of Australians I barely know so...
Aksi takdirde, Shepherd's Bush'taki fazla tanımadığım Avustralyalı ile sohbet etmek zorunda kalacağım.
I don't need you baby-sitting me on this case.
Bu davada bana dadılık yapmana ihtiyacım yok.
I'm cat-sitting.
Kedisine bakıyorum.
I also know you're only sitting here in front of my face because you think whatever I do to you won't matter.
Burada karşımda sana ne yaparsam yapayım fark etmeyeceğini bildiğinden dolayı oturduğunu düşünüyorsun.
I'm frozen stiff, sitting here
Burada oturmaktan kaskatı kesildim.
I'm sitting on an Estonian chair. - Very funny.
Çok komik.
I got those free for sitting through a 20-minute presentation.
20 dk sunum dinlemek karşılığında bedavaya aldım bunları
I'm talking about a return to real living, not sitting at home, feeling something has crawled into my heart.
Bir iade-i bahsediyorum gerçek yaşam,, evde oturan değil duygu bir şey vardır Kalbimin içine sürünerek.
I'm not sitting down.
- Oturmuyorum.
( Johnny ) I was kind of minding my own business, and I look over, Esther's sitting there just takin'a gander, I guess.
Kendi işlerimi düşünüyordum, baktım ve Esther orada oturmuş bana bakıyordu galiba.
We'll, I did a lot of baby-sitting when I was young.
Gençken çok bebeğe bakıcılık yaptım.
And I'm the white guy sitting in front of you who wants to say, "Be quiet," but I'm afraid.
Ben de önünde oturan sana sessiz ol demek isteyen beyaz adamım ama korkuyorum.
I-I'm not sitting down and listening to you sing to me anymore.
Burada oturup bana şarkı söylemeni daha fazla dinlemeyeceğim.
I can't keep sitting through this comedy shit.
O komedi nanesine daha fazla katlanamayacağım.
I mean, from where I'm sitting, you seem to be doing pretty good as you are.
Bulunduğum yerden işini oldukça iyi yapıyor gibi görünüyorsun.
And I've been sitting at home on my own, hoping that my best friend might just come home and watch TV with me.
Evde tek başıma oturuyordum ve sadece en iyi arkadaşımın gelip benimle televizyon izlemesini umuyordum.
I'll be sitting right next to him.
Tam yanında oturuyor olacağım.
I mean, I'm sitting right here.
Burada oturuyorum yahu!
I'm just sitting there thinking, oh, my goodness, oh, my goodness, oh, my goodness.
Orada kalmış düşünüyordum aman tanrım, aman tanrım.
And I'm just sitting there, and all of a sudden I feel this movement...
Orada oturmuştum ve ansızın bir hareket hissettim.
I'm sitting there looking, I'm like, "What is up with this?"
Ne oluyor yahu diye sastim kaldim.
I discovered James Kendrick is sitting on the top of this pyramid.
James Kendrick'in elebaşı olduğunu... ben ortaya çıkardım.
I owned that Sprint since high school, but it was just sitting in the yard, so I sold it a few months ago.
O Sprint liseden bu yana benimdi.. .. ama bahçede öylesine duruyordu.. .. ben de bir kaç ay önce onu sattım.
Sitting in the bathtub, you know, that's I guess where you have your eureka moments, but, I don't know, there's something about bath water... It's just very, very relaxing. And I was just picturing that mirror hanging there in space, and I pictured what I would see, and there it was.
Küvette otururken, bilirsiniz, "buldum" anları hep orada çıkar, ama, bilmiyorum banyo suyunda bir şey var... çok rahatlatıcı ve boşlukta bir aynanın asılı olduğunu hayal ettim, ve orada olduğunu anladım
I'm tired of sitting. Let's go. We're early.
- Oturmaktan yoruldum, hadi gidelim.
I'm sitting here and the pain is about to kill me, all right?
Burada oturuyorum ve acı beni öldürmek üzere, tamam mı?
I'm trying to protect you, and you're sitting here doing laundry!
Ben seni korumaya çalışıyorum, sen ise burada oturmuş çamaşır katlıyorsun!
I used to fantasize about coming home from school one day, and he would be sitting on the front porch with books and presents and toys, and... he would hug me and we would eat ice cream together
Bir gün okuldan eve geldiğimde onu verandada kitaplar, hediyeler ve oyuncaklarla otururken bulacağımı hayal ederdim. Hayallerimde bana sarılırdı ve beraber dondurma yerdik, akşam geç saate kadar beraber film seyrederdik.
I got guys sitting here doing absolutely nothing.
Kesinlikle boş boş oturan adamlar almışım.
I'm telling you, Barry, it's just sitting there waiting to be grabbed.
Diyorum sana Barry, orada öylece çalınmayı bekliyor.
I'll be sitting right beside you, all right?
Hemen yanında oturacağım, tamam mı?
Do you need anything else before I go check on the device fueled by evil that's sitting in our cargo hold?
Kargo kısmımızda bekleyen, şeytan tarafından doldurulmuş aleti kontrol etmeye gitmeden önce, başka bir şeye ihtiyacın var mı?
I'm sitting in a jet on a runway.
Uçak pistindeki bir jette oturuyorum.
My office couldn't find your bio, so I did a bit of research and I saw this picture of you sitting in the back of a pickup truck drinking a PBR and I thought, "Ooh, that's not a titan of science."
Çalışanlarım bilgilerine ulaşamadı bu yüzden biraz araştırma yaptım ve kamyonetin arkasında oturup bira içtiğin bir fotoğrafı gördüm ve kendime bu bir bilim insanı değil dedim.
I am sick of sitting counting the planes coming home, Earl.
Eve dönen uçakları saymaktan bıktım artık, Earl.
I'd be more comfortable and conversational if I was sitting.
Bu konuşmayı oturarak yapsaydım daha rahat hissederim.
Because from where I'm sitting, you're running this show, no matter what the broad in the suicide vest thinks.
Çünkü buradan bakınca bu gösteriyi senin yönettiğin görülüyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]