English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / I can't believe

I can't believe translate Turkish

28,862 parallel translation
I can't believe that I almost walked out of here without these... beets.
Pancarlarımı almadan gittiğime inanamıyorum.
Uh, captain, I can't believe I'm about to say this.
Başkomiserim, bunu söylemek üzere olduğuma inanamıyorum.
I can't believe this. I ca...
Buna inanamıyorum.
I can't believe this is happening.
Buna inanamıyorum.
I can't believe Maxine is dying.
Maxine'in öleceğine inanamıyorum.
I can't believe you said that.
Bunu söylediğine inanamıyorum.
If Alice is so charismatic, I can't believe you don't remember her from the academy.
Eğer Alice çok etkileyiciyse, Onu, akademideyken hatırlayamamana inanamıyorum. 306 00 : 17 : 39,689 - - 00 : 17 : 42,058 Benden nefret etmekle çok meşgul olduğundan arkadaş olmayı denemedi sanırım.
I can't believe it!
İnanamıyorum!
I can't believe you kept that up for an hour.
Bir saattir bunu yaptığına inanamıyorum.
I still can't believe Layla's gone.
Layla'nın öldüğüne hala inanamıyorum.
Well, I can't believe I'm saying this, but what if it is a coincidence?
Bunu söylediğime inanamıyorum, ama ya tesadüfse?
I can't believe I'm missing it!
Bu kaçırdığıma inanamıyorum!
And I can't believe... you packed khakis and a polo? Oh.
Ve ben de böyle giyindiğine inanamıyorum.
I can't believe he blabbed about it.
Ağzından kaçırdığına inanamıyorum.
Oh, you can't believe the photos that I found. - Hey, Ma.
Bulduğum fotoğrafa inanamayacaksın.
I can't believe it.
İnanamıyorum.
I can't believe Sam was murdered.
Sam'in öldürüldüğüne inanamıyorum.
- I can't believe that we're actually getting married.
- Gerçekten evleneceğimize inanamıyorum. - Biliyorum.
I can't believe it's really you.
Gerçekten sensin.
I just can't believe you are pawning me off on some stranger like I'm a kid with an overbite and a helmet nobody wants to be buddies with.
Beni yabancının birine yamamaya çalışmana inanamıyorum sanki kimsenin istemediği tavşan dişli biriyim ve kafamda miğfer var.
I can't believe that Sam thinks you asked her out for you.
İnanmıyorum, Sam kendin için ona çıkma teklif ettin sandı.
I can't believe you stole my date.
- Sevgilimi çaldığına inanmıyorum. - Sıraya gir, ilk Danny benimkini çaldı.
I can't believe you're actually going to see Travis Mach.
Gerçekten Travis Mach ile görüşeceğine inanamıyorum.
I can't believe that you don't believe it.
İnanmadığına inanamıyorum ben de.
Man, I still can't even believe it.
Dostum, hala inanamıyorum.
I can't believe that Arizona would say...
Evet! Arizona'nın söylediğine inanamıyorum.
- But really... And I can't believe I'm about to say this to you guys...
Dostlarım bunu size söylediğime inanamıyorum ama o lanet mektubu düşünmeden edemiyorum.
- I just can't believe it's happening now, you know?
Şimdi de bunun olduğuna inanamıyorum.
I... i can't believe this.
Ben... Ben buna inanamıyorum.
God, I can't believe he's licking vag, too.
Tanrım, onun kuku yaladığına inanamıyorum.
I can't believe I'm doing this.
Bunu yaptığıma inanmıyorum.
I still can't believe that Ford told you guys about that.
Ben hâlâ Ford'un size anlattığına inanamıyorum.
I can't believe you lied to her about me.
Benle ilgili yalan söylediğine inanamıyorum.
I can't believe someone would try and do that to poor Alan.
Zavallı Alan'a kim böyle bir şey yapmaya çalışır inanamıyorum.
Uh-huh, yeah, I can't believe it either.
Evet, ben de inanamıyorum.
I can't believe you're okay with this.
Bunu onaylamana inanamıyorum.
I don't care what you believe. I care what you can prove, so prove it.
Neyi kanıtlayabileceğinize bakarım ben neye inandığınıza değil.
I can't believe she shot him.
Onu vurduğuna inanamıyorum.
I can't believe I got fired.
Hala kovulduğuma inanamıyorum.
I can't believe we're so close.
Bu kadar yakın olduğumuza inanamıyorum.
I can't believe you're leaving.
Gittiğine inanamıyorum.
I can't believe my fate rests in Tina's hands.
Kaderimin Tina'nın ellerinde olduğuna inanamıyorum.
I can't believe we lost cell service.
Telefonun çekmediğine inanamıyorum.
I can't believe Lucas owns a map.
Lucas'ın haritası olduğuna inanamıyorum.
I can't believe Elliott and Charlotte were a couple.
Elliott ve Charlotte'un birlikte olduklarına inanamıyorum.
God, I can't believe you guys.
Tanrım, size inanamıyorum kızlar!
I can't believe this is happening.
Bunun olduğuna inanamıyorum.
I can't believe it either!
- Kalbim.
( chuckles ) Angela : I can't believe I'm gonna be in People Magazine.
People Dergisi'nde olacağıma inanamıyorum.
Can't believe I'm sterile.
Kısır olduğuma inanamıyorum.
I can tell from the "I don't believe you" looks on your faces that you don't believe me.
Yüzünüzdeki "Sana inanmıyorum" ifadesinden anladığım kadarıyla bana inanmıyorsunuz.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]