I can't explain it translate Turkish
852 parallel translation
I can't quite explain it, but everything is somehow familiar.
Nasıl anlatsam bilmiyorum ama her şey o kadar... tanıdık ki.
I can't explain it. It happened, and here I am.
Oldubitti ve işte buradayım.
Oh, I can't explain it.
- Anlatamam.
Now I don't know how I can explain this to you but it's not only against the law, it's wrong.
Bunu size nasıl anlatacağımı bilemiyorum... ama bu yaptığınız yalnız yasalara aykırı değil, aynı zamanda yanlış.
It's no use my trying to explain it to you... because I can't explain it to me.
Sana açıklamaya çalışmam faydasız çünkü kendime bile açıklayamıyorum.
- I can't explain it.
- Açıklayamam.
I can't explain it, but whenever dorian poses for me, it seems as if a power outside myself were guiding my hand.
Açıklayamıyorum, ama Dorian ne zaman modellik yapsa benim dışımda bir güç ellerimi yönetiyor.
But it still can't explain how I can jump without a parachute and be alive.
Paraşütsüz atlayıp, nasıl sağ kalabildiğimi hâlâ açıklayamıyor ama.
I can't explain it, but I wanna do it for myself.
Bunu açıklayamam ama kendim için yapmak istiyorum.
I can't explain it.
Bunu açıklayamam.
I can't explain it.
Açıklayamam.
It's a bad feeling I can't explain.
Nasıl felaket bir his olduğunu sana anlatamam.
I can't explain it.
Bunu açıklayamıyorum.
I can't explain it. - Virginia, wait a minute.
- Virginia, bekle bir dakika.
Well, I can't explain it all on the phone.
Bunu telefonda açıklayamam.
In fact I really can't explain it at all.
Aslında gerçekten bunu açıklayamam.
I can't explain, but that's it.
Açıklayamam ama öyle.
Well, I... I can't explain it any better.
Şey, ben... Bunu daha iyi açıklayamam.
I can't explain on the telephone... but you must make him understand that it's a matter of the greatest urgency.
Telefonda açıklayamam ama... Bunun en yüksek öncelikli bir mesele hakkında olduğunu bilmesini sağla.
I can't explain it, even to myself.
Açıklayamam. Kendime bile açıklayamıyorum.
If you don't know, I can't explain it to you.
Eğer bilmiyorsanız, size bunu açıklayamam.
I can't explain it.
Bunu açıklamak çok zor.
I really can't explain it.
Gerçekten açıklayamam.
But us, I can't even explain it to myself.
Ama bizim hakkımızda bir açıklama yapamam.
I wish I could, but I can't explain it.
Yapabilmeyi isterdim ; ama bunu açıklayamam.
I can't explain it exactly.
Nasıl olduğunu anlatamam.
I can't explain, but it will not be safe here.
İzah edemem, ama burada güvende değilsiniz.
I understand everything, even though I can't explain it.
Bir anlam veremesem de, her şeyi anlıyorum.
If you can't see the difference, I ain't going to explain it to you.
Eğer aradaki farkı göremezseniz, ben size onu açıklayamayacağım.
I can't explain it, but a mother frequently knows these things.
Onu açıklayamam, fakat bir anne çoğunlukla bu şeyleri bilir.
I can't explain it now, Mario, but I have to have $ 5,300.
Şu an nedenini açıklayamam ama 5300 dolara ihtiyacım var.
I can't explain it.
Bunu sana açıklayamam.
I can't explain it to you.
Bunu size izah edemem.
I can't explain it.
İzah edemiyorum.
Socrates.... I can't explain it.
Socrates'in... bunu açıklayamam.
IT IS. I CAN'T EXPLAIN IT.
Gerçek olup olmadığını görmek zorundaydım.
I don't know if I can explain it but I always feel that there isn't anyone in the world but me.
Bunu açıklayabilir miyim bilmiyorum, ama dünyada benden başkası yokmuş gibi geliyor hep.
- I've tried to make it work, really I have, but - - But what? I can't explain.
- Yürümesi için çalıştım, gerçekten denedim, ama- - - ama ne?
I can't explain it any better than that.
Bundan daha iyi açıklayamam Becky.
I can't explain that kind of thing... but a woman always knows when it's good and when it isn't.
Böyle bir şeyi açıklayamam. Ama kadınlar ne zaman iyi ne zaman değil bilirler.
And I can't tell him or explain it.
Ona söyleyemiyor ya da anlatamıyorum...
Now. please don't make me try to explain it. because I can't.
Lütfen beni anlatmaya zorlamayın, zaten yapamam.
I can't explain it.
Nasıl oluyor, anlatamam.
Sarah, if I can't explain it to you, I can't explain it to you.
İnsan delirmiş biriyle nasıl konuşur? Sarah, eğer sana açıklamayı beceremiyorsam, beceremiyorumdur.
I don't believe him. I can't explain it, but the more I study that patient...
Ona inanmıyorum. Açıklayamıyorum ama, onun üzerinde çalıştıkça...
I can't explain it.
Açıklayamıyorum.
There's really something I don't understand about all this, and maybe you can explain it to me, logically, of course.
Belki mantıklı olarak izah edebilirsin.
I told you I can't explain it either.
Dediğim gibi aklıma takıldı.
I can't explain it to you
Size açıklayamam!
I can't explain it, sir.
- Bundan emin değilim, efendim.
I can't explain it.
Aklım almıyor.
i can't 15664
i can't take it anymore 303
i can't wait to see you 50
i can't talk right now 218
i can't hear you 865
i can't take it 249
i can't stand it 217
i can't believe it 1829
i can't tell you 532
i can't wait 554
i can't take it anymore 303
i can't wait to see you 50
i can't talk right now 218
i can't hear you 865
i can't take it 249
i can't stand it 217
i can't believe it 1829
i can't tell you 532
i can't wait 554