English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / I can't see

I can't see translate Turkish

14,270 parallel translation
I can't see.
Göremiyorum la.
Heading on up to South Park, gonna see if I can't unwind
South Park'a doğru yol alıyorum, bakalım rahatlayabilecek miyim.
♪ Heading on up to South Park, gonna see if I can't unwind ♪
South Park'a doğru yol alıyorum, bakalım rahatlayabilecek miyim.
♫ Heading on up to South Park, gonna see if I can't unwind ♫
South Park'a doğru yol alıyorum, bakalım rahatlayabilecek miyim.
- Why can't I see more?
- Neden daha fazla göremiyorum?
I told her how you've all been here, and she can't wait to see you when she's a little better.
Biraz daha iyi olduğunda sizi görmek için sabırsızlanıyor.
I can't see the small joys around me.
Etrafımdaki küçük mutlulukları göremiyorum.
You see, I've always prided myself on good communication and divisional transparency, so you can imagine I wasn't happy when I learned information had been omitted from Brian Finch's medical records. Really?
İyi iletişimim ve birim şeffaflığı konusunda her zaman kendimle gurur duydum yani tahmin edebileceğiniz gibi, Brian Finch'in tıbbi kayıtlarından çıkarılanları öğrenince pek mutlu olmadım.
I see no reason why he can't be remanded to a white-collar facility pending a release based on time served.
Serbest bırakılması gerekirken içeride geçirdiği zamanı da göz önünde bulundurursak hafif suçlar cezaevine gönderilmemesi için bir sebep göremiyorum.
♪ I can see it now ♪ ♪ she'll look just like her mom ♪
Görebiliyorum, tıpkı annesine benzeyecek
♪ I'm a good person, can't you see? ♪
Ben iyi bir insanım, görmüyor musun?
If I am the cause of his absence, then you must allow me to act as a mediary, to call on him and see if the rift can't be healed.
Burada bulunmamasının sebebi bensem aracı olmama onu aramama, sorunun çözülüp çözülmeyeceğini anlamama müsade etmelisiniz.
Come and warm yourself by the fire, see if I can't find you a drop of something.
Gel ve ateşin yanında biraz ısın ben de sana bir şeyler bulayım.
Hey man, I know you think you look cool right now, but I can see your tiny little T-Rex arm starting to shake.
Bunun havalı göründüğünü sandığını biliyorum ama minik T-Rex kollarının titrediğini görebiliyorum.
I can't show you something that you don't want to see.
Görmek istemediğin bir şeyi gösteremem sana.
Don't move. Put your hands where I can see them.
Ellerini görebileceğim bir yere koy.
I can't see if she put anything in his glass.
Bardağına bir şey atmış mı göremiyorum.
He's too fast. I can't see him.
Çok hızlı, göremiyorum cidden.
- I can't see anything.
- Hiçbir şey göremiyorum.
I can't see a thing!
Hiçbir şey göremiyorum!
I can't see!
Göremiyorum!
I can't see you.
Seni göremiyorum.
So, now I'm gonna deal a hand where I can't see your cards.
Şimdi kartlarını göremeyeceğim şekilde kartları dağıtacağım.
I can't believe I didn't see you.
Seni göremediğime inanamıyorum.
I can't see anything. We gotta...
- Hiçbir şey göremiyorum.
I can't... talk to my parents or friends or see you.
Yani... ailemle, arkadaşlarımla ve seninle görüşemeyeceğim.
Pavel, can't you see I'm busy with work?
Pavel, meşgul olduğumu görmüyor musun?
Can't you see I'm on the phone here?
Telefonla konuştuğumu anlayamıyor musun?
It's cold and... I can't see anything.
Burası soğuk ve ben bir şey göremiyorum.
I don't see how they can keep me from Jodi.
Beni Jodi'den nasıl ayrı bırakırlar anlamıyorum.
I can't even see.
Önümü göremiyorum.
I don't see how I can do a life bid for something I didn't do.
İşlemediğim bir suç yüzünden nasıl ömür boyu hapis yatarım bilmiyorum.
I don't know if I can be of any help... I'll take a look at Dr. Chun to see what kind of scent is still there.
Sana yardım edip edemeyeceğimi bilmiyorum ama Dr. Chun'un üzerinde ne çeşit bir koku kaldı diye bakacağım.
I want to understand more than just colors I can't see.
Ben de anlamak istiyorum. Göremediğim renkler olarak kalmasını istemiyorum.
It's not that I can't see what you've claimed.
İddia ettiğin şeyleri ben göremediğim için değil.
I can't see him.
Göremiyorum.
But I can't see past it.
Ama bu andan ötesini göremiyorum.
I can't see anything.
Hiçbir şey göremiyorum
I can't see it.
Ve ben göremiyorum.
I can't see!
Göremiyorum.
And it's rude when you don't accept it and I don't know if the person on the other end can see me not accept it.
Kabul etmediğin zaman kabalık oluyor ve diğer taraftaki kabul etmediğin kişi ile daha sonra karşılaşabilirsin.
Can I call you to discuss the talk, or just to- - well, why don't we put a pin in that, until we see if your patient files a lawsuit, huh?
Konuşma hakkında sizi arayabilir miyim, yoksa sadece... Neden hastanın sana dava açıp açmayacağını görene kadar beklemiyoruz, ne dersin?
I can't see shit out here.
Bir bok göremiyorum da.
- I can't see.
- Göremiyorum.
And I see all these women on TV and on the street, and they're doing it, and I can't...
Ve televizyonda ve sokakta bir sürü kadın görüyorum ve yapıyorlar ama ben yapamıyorum... Yapamıyorum.
I can't see him.
Onu göremem.
And I can't wait to see the look on your face... When you realize the world isn't all cupcakes and rainbows.
Ve yüzündeki ifadeyi görmek için sabırsızlanıyorum dünyada sadece kap kekler ve gökkuşakları olmadığını anlayacaksın.
You see, this is why I can't wait for the Great Beyond.
İşte bu yüzden Harika Ötesi'ne gitmek için can atıyorum.
You were supposed to see them with your friend Lindsey, you were like, "I can't go,"
Onları arkadaşınız Lindsey ile görmeniz gerekiyordu. "Gitmem" gibimiş gibiydin.
I can't see shit!
Bir bok göremiyorum!
Can't you see what I'm trying to do here?
Burada ne yapmaya çalıştığımı göremiyor musun?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]