English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / In bed

In bed translate Turkish

16,331 parallel translation
Marilyn Monroe was found dead in bed under circumstances that were in tragic contrast to her glamorous career as a comic talent.
Marilyn Monroe, komedi rolleriyle taçlandırdığı görkemli kariyerinin tersine trajik bir şekilde otel odasında ölü bulundu.
You shouldn't smoke in bed.
Yatakta sigara içmemelisin.
- Are you already in bed?
- Hâlâ yatıyor musun?
Let's get you back in bed, eh?
Yatağına yatıralım seni.
Is she good in bed?
Yatakta iyi mi?
I just wanted to stay home in bed.
Ben sadece evde yatmak istedim.
Found in a bedroom, in bed.
Yatak odasında, yatakta bulunmuş.
We're gonna put you in bed.
- Seni yatağa götüreceğiz. /
What gets you out of that twin bed in the morning?
Sabahları seni yataktan çıkaran nedir?
All right, that's it. Butt in bed, now.
Tamam bu kadarı yeter, şimdi yatma vakti.
In bed.
Yatakta.
Come on, you know you should all be in bed.
Hadi, hepiniz yatmanız gerektiğini bilirsiniz.
You know you should be in bed, right?
Yattığını biliyor musun, değil mi?
And now I got a chance to do something, and you're not supporting me, you're sitting here in bed.
Ve şimdi bir şeyler yapmak için bir şansım var, Ve bana destek vermiyorsun, burada yatıyorsun.
Susannah, you can't stay in bed all day.
Susannah, gün boyu yatakta yatamazsın.
You should be in bed.
Artık yatmalısın.
Psycho's the word. Often though, that kind of girl's good in bed.
Geri zekalı ama bu tür kızlar genelde yatakta harikalar yaratır, bilirsin.
What does that even mean, "good in bed"?
Yatakta harikalar yaratmak ne ola ki?
Laying in bed, I asked her which of my books was her favorite.
Yataktaydık, hangi kitabımın favorisi olduğunu sordum.
We'll have more fun in bed than here.
Burada yapacağımıza yatakta yapmak daha keyifli.
Anyway, you know what Taki likes in bed?
Her neyse, Taki yatakta neyden hoşlanır biliyor musun?
- Benny, in there is only one bed.
- Benny, odada tek bir yatak var.
You should be back in that bed.
Yatakta olmalısın.
Um, I suppose my dream girl would come bearing tea and special crumpets, preferably in the bed, as well.
Imm, galiba hayalimdeki kadının, hamburger ekmeği ve çay getirmesini isterdim, mümkünse yatağa, bu arada.
I did it in mom's bed.
Annemin yatağında yaptım.
In my bed, actually had something under.
Benim yatağımın altında saklanmış bir şey vardı.
I would save her used cigarettes with that perfect lipstick smudge, faintest trace of her perfume on them, and, when I got home, I would lie naked in my bed and I would lay the cigarette butts all over my body,
Kusursuz ruj izlerini ve eser miktarda parfüm rayihasını taşıyan sigara izmaritlerini biriktirmiştim. Eve gittiğimde yatağa çıplak yatar tüm izmaritleri vücuduma koyardım. Hatta bir keresinde dilimin altına ve hatta kıçıma bile izmarit sokup mastürbasyon yapmıştım.
She slept in that bed.
O yatakta yattı.
She stayed in that bed, and she made her way through that little lot.
O yatakta yattı ve şunların hepsini yedi.
You can't let him have a sugar stash, in the middle of his room, under his bed.
Odasının ortasında, yatağının altında şeker zulası olmasına izin veremezsin sonuçta.
In this story... That bully from school woke up in his bed, like nothing ever happened.
Bu hikayede o gıcık çocuk hiçbir şey olmamış gibi yatağında uyanmış.
In the bed.
Yatakta.
In the- - in the bed?
Yatakta mı?
I haven't done one in a bed for over five weeks.
Beş haftadır yatakta olmadım.
If I allow that chief, or any black chief and his white queen, to sleep in the same bed on African soil, Malan will withdraw from the Commonwealth.
O şefin ya da herhangi bir siyah şefle ve beyaz kraliçesinin Afrika topraklarında aynı yatakta yatmasına izin verirsem Malan İngiliz Uluslar Topluluğu'ndan ayrılır.
You should be in your own bed, Con.
Kendi yatağında olmalısın Con.
Because you've been going to bed at 4 : 00 in the morning.
Çünkü yatağa sabahın dördünde giriyorsun.
Under the bed in the sleep room.
Yatak odasında, yatağın altında.
Imagine yourself unable or unwilling to get out of your bed because you're so heavy that you're willing to just go to the bathroom in your bed.
O zaman bir tane alsın! - Alsa da takmam ki zaten. - Neden?
- Who is in your bed, Chris?
- Yataktaki kim Chris?
You have a bed in your office. Yes.
- Demek ofisinizde yatak var.
Over Johnny Depp being killed by his own bed?
Johnny Depp'in kendi yatağı tarafından öldürülmesi üzerine mi?
You were born in this bed.
Sen bu yatakta doğmuştun.
Because if Halle Berry came walking in right now and offered you them drawers, you trying to tell me you wouldn't take her in the back and just bed her down?
Çünkü Halle Berry şu anda içeri girseydi Ve onlara çekmece teklif etti, bana söylemeye çalıştın Onu geri al ve yatır mısın?
They're not in their bed.
Onlar yataklarında değiller.
In the dream I was awakened by a beautiful buzzing humming noise floating above my bed.
Rüyamda, yatağımda güzel bir ses tarafından uyandırıldım.
She needs to spend the night in a real bed.
Geceyi gerçek bir yatakta geçirmesi gerek.
So you hopped in the bed of this truck to sell us fucking magazines?
Ne yani kamyonetin arkasına bize dergi satmak için mi atladın?
Let's go to bed, and wake up in the morning, go climb this fucking mountain.
Hadi yatalım ve sabah uyanıp, o kahrolası dağa tırmanalım. Tamam mı?
Yeah, I should probably lay down in a soft bed, while I still have one available, right?
Hâlâ yapabiliyorken, yumuşak bir yatağa uzansam iyi olur değil mi?
Oh, Edgar, if you arrested every politician and every preacher who ever strayed from the marital bed, wouldn't be nobody in politics or the pulpit.
Edgar, Karısını aldatan her siyasetçiyi ve vaizi tutuklasaydın siyasette ya da kilisede kimse kalmazdı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]