English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / Indignity

Indignity translate Turkish

134 parallel translation
They wouldn't dare treat His Majesty's troops with such indignity.
Yasalara hiç saygıları yok. Hakimleri de onlara liderlik ediyor.
And the indignity that's heaped upon him.
Ve üstüne yıkılan onursuzluklar.
For many years, they suffered every pain, humiliation and indignity that men can have heaped upon them.
Yıllarca her türlü acı, utanç içinde ve bir insanın kaldıramayacağı hakaretlere maruz kalarak yaşadılar.
Since it was I who suffered the indignity of being challenged on the field of honour by a squire in the guise of a knight, I feel that it is my privilege to ask a favour for the prisoner.
Turnuva alanında, şövalye kılığına girmiş bir çömezle karşılaşma onursuzluğunu ben yaşamak zorunlulugunda kaldığıma göre, mahkumdan bir talepte bulunmaya hakkım olduğunu düsünüyorum.
- Charges? Well, the... the brazenness of this whole... the indignity of it!
Bu yüzsüzlükleri sürekli hürmet kaybı yaratıyor!
A fever of disgrace, of indignity, of hunger.
Ezilmişlik, küçük düşmüşlük, açlık vardı.
You've learned how to bear misfortune swallow insult and indignity and still smile.
Bahtsızlığa nasıl dayanılacağını öğrendin hakareti, aşağılamayı yuttun ve hala gülümsüyorsun. Gerçekten imreniyorum.
There is no indignity in being afraid to die.
Ölmekten korkmakta utanılacak bir şey yok.
Now you know the indignity of being a woman.
Şimdi kadın olmanın onur kırıcılığını biliyorsun.
Wars, strikes, and now, the indignity of it all, gangs of communists, whores, pardon me, ma'am, and niggers.
Savaş, grevler ve şimdi de hepsinin üstüne komünist çetelerle, soygunlarla ve özür dilerim bayan, zencilerle uğraşıyoruz.
Fortunately, today's architects are spared that particular indignity.
Allahtan, bugün mühendisler böyle alçaltıcı bir durumla karşılaşmıyor.
# Masker of me own indignity
Kaderimin sahibi.
Every abject indignity which our country's been subjected to...
Ülkemizin içine düştüğü perişanlık, sefalet...
As an Indian woman, how could you accept the indignity of prison?
Hapse atılma itibarsızlığını nasıl kabullendiniz?
returned to commit the final indignity on the planet that nurtured us.
Bizi bütüen gezegenimizin en son onur kırıcı halini görmeye geldik.
Added to which indignity, I have been saddled with a blue-flame Quantico cat!
Üstelik de mavi bayraklı Quantico'nun başındayken!
I loved Beatrice with all my heart, and there was no indignity or irreverence.
Beatrice'i tüm kalbimle sevdim, ve hiç bir rezalet yada saygısızlık olmadı.
I was wondering why I didn't pack this thing five years ago, six years ago, ten years ago, instead of sticking around here and suffering every indignity and humiliation.
Acaba neden burada kalıp küçük düşürücü ve onur kırıcı şeylerden acı çekmek yerine beş yıl, altı yıl, on yıl önce bavulumu toplamadım?
If you would stop all this denial, you wouldn't do a thing... to prolong your boy's suffering and indignity one minute longer.
Bak dostum tüm bu çabaları bir yana bırakmalıyız..... çünkü bunlar çocuklarımızın bu şekilde daha uzun yaşamasını sağlıyor.
.. and I categorically refuse to be subjected to this indignity, and hereby... offer my immediate resignation.
Ve ben de dillendirilen bu rezaleti reddediyorum ve işbu nedenle derhal istifamı sunuyorum.
Can Beijing Opera survive this indignity?
Pekin Operası bu rezaletle ayakta kalabilir mi?
For this indignity, I will see you suffer.
Bu hakaret için, acı çektiğini göreceğim.
Of course, the final indignity.
Tabii, son onur kırıcı durum.
Then, in a final indignity he was trapped in Cardassian space by the Klingon invasion.
Ardından son darbeyi, Klingon istilasıyla Cardassian bölgesinde mahsur kalarak yemiş.
Ending up in some retirement village... hoping to die before suffering the indignity of trying to make it to the toilet on time.
Bir huzurevinde biten... tuvalete zamanında yetişememenin onur kırıklığıyla ölmeyi beklediğini.
For this indignity, I should smash you.
Bu saçmalık yüzünden seni öldürebilirim.
Nor wrong mine age with this indignity!
Onur kırıcı durum nedir bilmeyeceksiniz.
You can't get enough pain and indignity.
Yeterince acı ve hakarete doyamıyorum.
- Yeah, one final indignity.
- Evet, son bir aşağılama.
After all that indignity, the hangman would hold up the dead man's heart and yell :
Bütün bunlardan sonra, cellât ölü adamın kalbini çıkartır ve bağırır :
The indignity of...
Bu onur kırıcı...
No captain, has ever been subjected to such an indignity.
Hiç bir Yüzbaşı, asla böylesine küçük düşürülmemiştir.
Idle industries have cast workers into unemployment, human misery, and personal indignity.
Kapanan fabrikalar çalışanları işsizliğe,... acıya ve onursuzluğa mahkum etti.
So I'm asking you now, as a father, please find your humanity and spare Nicole the indignity of having to relive this nightmare.
Bir baba olarak sizden, kabusundan kurtulması için Nicole'u rahat bırakmanızı rica ediyorum.
- No. I'll let you enjoy the indignity.
Hayır. Küçümsenmenin tadını çıkarma işini sana bırakacağım.
The indignity.
Gurur kırıcı.
Oh, the indignity. [ALL SIGH]
Rezalet.
I hope he didn't suffer the indignity of being whackedby this tawdry bust of president Kennedy.
Umarım Kennedy'nin bu bayağı büstüyle öldürülme rezaletini yaşamamıştır.
I may tolerate Julie as my stepmother, but I will not suffer the indignity of her being
Julie'ye üvey annem olarak tolere edebilirim, asla beni patronum olarak küçük düşürmesine izin vermem. İkimiz de resmi olarak işsiziz.
The indignity!
- Rezalet!
The house that killed MR. GuRuchaRan got Lolita fired with such indignity created a wall between two families...
O ev Bay Gurucharan'ı öldürdü, Lolita'yı aldı ve iki ailenin arasına düşmanlık koydu.
And now to jail, as wretched indignity accumulates.
Şimdi de hapse gidiyoruz. Hakaretler gittikçe çoğalıyor.
I will suffer any indignity...
- Her türlü hakarete katlanacağım...
Massive indignity.
Büyük saygısızlık.
And I, too, disappeared deep inside a faceless camp subjected to the indignity of a forced life of endless examination dissection, experimentation.
Ve ben de, sonu gelmeyen muayenelerin, tesrih ve deneylerin aşağılayıcılığının hüküm sürdüğü, ne olduğu belirsiz bir kampta gözden kayboldum.
If you'd ever accidentally worked a day in your life, you'd know there's no indignity in it.
- Ne? Biliyor musun, kazara da olsa hayatında sadece bir gün dahi çalışsaydın bunda gurur kırıcı herhangi bir şey olmadını anlardın.
But here... there's no suggestion that Mr. Myerson's motive was anything other... than to sates _ his wife's wishes... and spare her the extreme indignity... of experiencing the rotting other brain.
Ama burada bay Myerson'ın niyetinin karısının isteklerini yerine getirmek ve karısını beyni çürüdüğü için yaşadığı onur kırıcı durumdan kurtarmak dışında bir şey olduğunu gösteren hiçbir şey yok.
I'd spare Mr. Ellsworth that indignity.
Bay Ellsvvorth'u bu nahoş işe bulaştırmak istemiyorum.
Surely this is not the culminating indignity.
Bu, beni onursuz biri yapmıyor tabii ki.
I will make this bug house of a city pay for the indignity it's laid at my feet with the help of you my pal the Flash.
Barry, iyi misin?
But the indignity.
Ama küçük düşeriz.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]