English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / Inevitability

Inevitability translate Turkish

102 parallel translation
If you'll allow me, I can prove to you the inevitability of this step
İzin verirseniz, bu hamlenin kaçınılmaz olduğunu...
I can cite many examples of love stories from the operas to prove the inevitability of this step.
Gözümün önüne aşkın kaçınılmazlığını anlatan bir sürü opera geliyor.
There have been times in the last three months when I've regretted the inevitability of this moment.
Son üç aydır defalarca... kaçınılmaz bu anın vicdan azabını yaşadım.
Society broadcasts to itself its own image of its own history, a history reduced to a superficial and static pageant of its rulers — persons who embody the apparent inevitability of whatever happens.
Toplum kendisine kendi tarihinin görüntüsünü yayınlar, yöneticilerinin, yüzeysel ve durağan bir gösterisine indirgenen bir tarih — olanların açık kaçınılmazlığını cisimleştiren bireyler.
a sort of biological inevitability
Bu biyolojik olarak kaçınılmaz bir durum.
- An inevitability? - Exactly!
Kesinlikle!
An inevitability.
Bir kaçınılmazlık.
You bet your historical inevitability.
Tarihle ilgili vazgeçilmezliğin garanti.
Historical Inevitability.
Tarihsel Kaçınılmazlık.
Warriors are always the last to recognize the inevitability of change.
Savaşçılar, değişikliğin kaçınılmaz olduğunu, hep en son anlarlar.
Warriors are always the last to recognize the inevitability of change.
Savaşçılar her zaman değişimin kaçınılmazlığını son farkedenler olmuşlardır.
The inevitability of it.
Ölümden kaçamayışımız.
You appear with the tedious inevitability of an unloved season.
Hiç sevilmeyen bir mevsimin kaçınılmaz belirtisi gibisin.
The difference between the tragic and tragedy is inevitability.
Trajedi ile trajik arasındaki fark... kaçınıImazdır.
Life on the ruins of my childhood continued as if everything was eternal, but I felt the inevitability of loss.
Sanki her şey ebediymiş gibi... hayat, çocukluğumun harabeleri üzerinden devam ediyor. Ama ben, kaybedilenlerin çaresizliğini hissettim.
I've always felt tremendously strongly... that... there is, indeed, a hereafter... with which we must all reckon... in light of which we must live our lives... and there is that inevitability of the transformation of the spirit.
Ölümden sonra yaşam olacağına dair inancım çok fazla diyebilirim. Hepimiz hayatımızı bunun ışığında yaşamamız gerekiyor. Ruhun transformasyonu gibi kaçınılmaz bir durum söz konusu.
I realize, however, that there's a great temptation... to formulate a comfortable theory about eternal life... so as to reconcile oneself to the inevitability of death.
Lakin insanların ölümün kaçınılmazlığını kabullenme çabaları adına sonsuz hayatla ilgili iç karartmayan bir varsayım üzerine düşünceler geliştirmek gibi bir eğilim söz konusu.
It was a scientific inevitability- - one discovery flowing naturally to the next.
Bu bir bilimsel kaçınılmaz- - bir keşif doğal olarak başkasını getirir.
It's important my confession dig up the past... comb previous evidence, help chart the historic and even the esthetic... inevitability of my ideas.
İtirafımın tarihin derinliklerine ulaşıp... tarihi ve estetik kaçınılmazlık... için bir kanıt olması çok önemli.
There is a point at which we must accept the inevitability of her death.
Onun ölümünün kaçınılmazlığını kabul etme noktasındayız.
They have slowly begun annihilating all signs ofcivilisation starting on the East Coast and moving west with frightening inevitability.
Batı sahilinden başlayan ve doğuya doğru kaçınılmaz bir şekilde ilerleyerek, medeniyet belirtisi olan her yeri sistematik bir şekilde yavaş yavaş yok etmeye başladılar.
That is the sound of inevitability.
Bu kaçınılmaz olanın sesi.
Genetic inevitability is what it is.
Genetik kaçınılmazlık yüzünden.
It's my job to prepare you for that inevitability.
Benim işim seni bu kaçınılmaz şeye hazırlamak.
There's a certain inevitability to a river.
Bir nehre giden belli bir... kaçınılmazlık vardır.
I prefer inevitability.
Ben kaçınılmazlığı tercih ederim.
A beautiful 4D pretzel of kismetic inevitability.
Kaderin kaçınılmazlığının dört boyutlu güzel bir düğümü.
Jack, do you believe in inevitability?
Jack, kaçınılmazlığa inanır mısın?
The only reason we die is because we accept it as an inevitability.
Ölmemizin tek sebebi, ölümü kaçınılmaz kabul ettiğimizden dolayıdır.
The inevitability of its doom is apparent now as a consequence of the imperfection inherent in every human.
Korkunç sonuç kaçınılmazdı. Bunun her insandaki kusurdan kaynaklandığını biliyorum.
I see a color. I sense in my heart the inevitability and yet, what can I, Poirot, do?
Bir renk görüyorum, bir kaçınılmazlık olduğunu yüreğimde hissediyorum.
And she used me to teach us about the inevitability of human drama.
Bize kaçınılmaz insanlık dramını öğretmek için beni kullandı.
But the elders had foreseen this inevitability... and devised a way for her power to live on.
Bilge kişiler bunu gördüler ve Avcı'nın gücünün devam etmesi için başka bir yol buldular.
Sad inevitability.
Kaçınılmaz hüzün.
To quote Italo Calvino : "The ultimate meaning to which all stories refer has two faces : The continuity of life, the inevitability of death."
Italo Calvino'dan bir alıntı : "Her hikâyenin yüzüne baktığında belli başlı iki anlam görürsün : Biri hayatın devam ettiği, diğeri ölümün kaçınılmaz olduğudur."
And you can set your watch to that inevitability.
Oturup bekleyebilirsin.
Amy cullen is not dead, bones.--I'm afraid there's a degree of inevitability.
Amy Cullen ölmedi, Bones... Korkarım orada kaçınılmaz bir derece var.
This was probably an inevitability on this time plane.
Bu durumda bu muhtemelen kaçınılmazdı.
It's an anthropological inevitability.
Bu antropolojik bir gerçekliktir.
Well, you know, it's an anthropological inevitability for women to gossip and nag.
Şey, biliyorsun, kadınlar için dedikodu ve dırdır etmek antropolojik bir gerçekliktir.
This it describes as not only an inevitability but a necessity.
Bu, olayı sadece beklenen bir şey gibi değil bir gereklilik gibi tanımlıyor.
Unless, of course, you want to be the person Who leaks the knowledge That would inevitability destroy the entire galaxy.
Elbette, bütün galaksiyi yok edebilecek bilgiyi sızdıran kişi olmak istiyorsan o başka.
Perhaps because you've accepted the inevitability of us.
Belki de bizim kaçınılmaz olduğumuzu kabul ettiğindendir.
Up until now, I've been avoiding its inevitability.
"Şu ana kadar kaçınılmaz olduğunu görmezden geliyordum."
A world without death, without inevitability.
Ölüm olmayan, çaresizlik olmayan bir dünya...
You guys ever read about that inevitability index thing that's been in all the papers?
Bütün gazetelerde çıkan şu kaçınılmazlık endeksi olayını okudunuz mu, çocuklar?
Just remember the inevitability Of the vis major.
"Vis majör" kaçınılmazdır, unutma.
It's an inevitability.
Kaçınılmaz bir şey.
- Don't encourage her. What comes immediately to mind is the futility of love... the disappointment of family and the inevitability of death.
Aklıma ilk gelenler, aşkın gereksizliği, aileki hayal kırıklıkları, ölümün kaçınılmazlığı.
Then you disappeared, and by the time you got back, it was an inevitability.
Düzeltebilsem sana söylemek zorunda kalmazdım ama sonra ortadan kayboldun. Ve geri döndüğünde bu kaçınılmaz olmuştu.
Getting this property seized is an inevitability.
Bu toprağın istimlaki kaçınılmaz.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]