English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / Inexplicable

Inexplicable translate Turkish

277 parallel translation
Your regrettable affair... with a notorious young lady... who just met with an untimely end... would be quite inexplicable... had you not incurred, on behalf of that young lady... expenses out of all proportion to your avowed income.
Uygunsuz bir şekilde hayata veda etmiş bu kötü şöhretli genç bayan ile olan bu üzücü kaçamağınız epey kafa karıştırıcı. Özellikle de bu genç bayan için harcadığınız paranın apaçık belli olan maaşınızın çok çok üstünde olduğu düşünülürse.
Inexplicable, but true.
Açıklanamaz, ama gerçek.
Something shocking and inexplicable...
Şok edici ve açıklanamaz bir şey.
This is inexplicable even to you with your vast ecclesiastical knowledge.
Tüm dini bilgine rağmen bu senin için bile açıklanamaz bir şey.
I just have the most inexplicable feeling of happiness.
İçimde nedeni açıklanamaz bir mutluluk hissi var.
O, it offends me to the soul to hear a robustious, periwig-pated fellow tear a passion to tatters, to split the ears of the groundlings, who for the most part are capable of nothing but inexplicable dumb shows and noise.
Doğrusu, yürekler acısı geliyor bana gürbüz bir delikanlının takma saçlar, sakallar içinde, bir acıyı yüreğini paralarca didik didik edercesine bağırıp halkın kulaklarını yırtması. O halk ki çok kez anlaşılmaz, sessiz oyunları, gürültü gümbürtüyü sever.
Orpheus and his guide trudge on, at every turn forced back and forced on by a great and inexplicable breath.
Orpheus ve rehberi, zorunlu öne ve arkaya dönüşlerle, derin ve tuhaf soluklarla güçlükle yürüyor.
The deputy head was much troubled by this inexplicable business
Bu kafa karıştırıcı olay müdürü derinden üzmüştü.
For some inexplicable reason, maybe because I can't really understand men like you, I've always wanted to learn about you.
Açıklaması zor bir nedenle, belki de senin gibileri gerçekten anlayamadığım için, seni hep tanımak istedim.
Your dumbness seems to be inexplicable.
Görünüşe göre dilsizliğiniz kabul edilemez.
Your husband is of the opinion that there really are inexplicable forces.
Kocanız açıklanamaz güçlerin gerçekte var olduğunu düşünüyor.
The inexplicable.
Tarif edilemez.
An inexplicable notion that Bjørn's in danger.
Bjørn'un tehlikede olduğunda dair esrarengiz bir düşünce.
Inexplicable.
Açıklanamaz.
They say that evil is one of the implacable laws of nature, that good is a perversion inexplicable by man.
Kötülüğün, doğanın amansız kanunlarından biri olduğunu ve iyiliğin ise, erkeklerden gelen anlamsız sapıklık olduğu düşünürler.
The cake at the wedding, the postcard inside the box, the office where Shirai was found and his inexplicable behavior.
Düğün pastası, kutuda ki resim, Shirai'nin ofiste bulunması ve açıklanamaz davranışları.
At first it appeared that for some inexplicable reason our father was actually conducting them on a tour of his ghastly chamber.
İlk bakışta akla gelen, babamızın bilinmeyen bir nedenden ötürü korkunç odasında onları bir tanıtım turuna çıkartmış olduğuydu.
only one person in this castle could have caused all these inexplicable occurrences.
Şatoda meydana gelen bu esrarengiz olaylara sadece bir kişi sebep olabilir.
There must be a higher spirit, somewhere, otherwise so many things are inexplicable.
Yüce bir güç olmalı yoksa her şey anlaşılmaz olurdu.
Megaera is inexplicable and terrifying.
Megaera anlatılması güç ve korkunç bir şey.
It's inexplicable.
Anlaşılır gibi değil.
I understand, señor, that your mind is rebelling against inexplicable phenomena, but be so kind as to explain in detail.
Anlıyorum Senyor, aklınız açıklanamaz fenomenlere isyan ediyor,... fakat ayrıntıları açıklamak için de oldukça nazik durumda.
- Curious, yes, but in no way inexplicable.
- Esrarengiz ama muamma değil.
When beauty is overtaken by reality, when we lose our purity in these gardens of tropical diseases when with anaemic people we breathe the same air of the worms in the animals'pores, or when we flee from the streets and inside our homes poverty follows us in it's most lethal forms, like food, books, records, clothes, plates, skin, your liver bursts in rage, your throat panics and an inexplicable oblivion of ourselves.
Gerçekler, güzelliğe karşı üstün gelince tropik hastalıkların bahçesinde masumluğumuzu yitirince kansız insanlarla birlikte hayvanların gözeneklerindeki kurtçuklarla aynı havayı soluyunca ya da sokaktan evimize kaçtığımızda yoksulluk da bizi izliyor, hem de en ölümcül şekilde yemek gibi, kitap gibi, plak gibi giysi gibi, tabak gibi, deri gibi.
- Inexplicable, captain. Extreme heat.
- Şiddetli ısı.
But if you continue on this course of confusing, inexplicable behaviour... lt's my concern, not yours.
Ama bu karışık açıklanamaz davranışlarınız devam ederse... Bu benim sorunumdur, sizin değil.
But... what the kids did is inexplicable, they liked the show too.
Ama... çocukların yaptıkları açıklanamaz, onlar da gösteriye inanmıştı.
People are despicable creatures Loathsome, inexplicable creatures
İnsanlar iğrenç yaratıklardır Tiksindirici yaratıklardır
I find myself in strange situations and do inexplicable things.
Kendimi garip bir durumun içinde buldum ve açıklanamaz şeyler yaptım.
The suicide of the Ikoma Clansmen was inexplicable as I knew nothing about their claim, but when seen as a plot by you to effect my downfall, it all makes sense!
Ikoma Klanı üyelerinin isteklerini bilmediğimden intihârları açıklanamaz ama makamımdan edilmem için çevirdiğin entrikayı görünce, hepsi manâ kazanıyor.
someone who observed these things after the initial surprise had passed, looked away quickly with an expression of sad, inexplicable fright.
Böyle şeyleri seyreden kimse, huşu içinde baktıktan sonra, hızla gözlerini uzaklaştırdığında, yüzünde tanımsız ve üzücü bir korku beliriyor.
Crude, yes, primitive, yes, perhaps even grotesque, yet something inexplicable tells me that this might be our man.
Yabani, evet ; ilkel, evet. Hatta acayip içimden bir ses, bunun, adamımız olduğunu söylüyor!
His death is inexplicable to me.
Ölümüne bir anlam veremiyorum.
Inexplicable.
İzah edilemez.
It is not so inexplicable to me... now.
Benim için... artık o kadar izah edilemez değil.
Many things in this world are inexplicable
Hayat bazen çok esrarengizdir
Then what we saw tonight was a physical phenomenon an inexplicable physical phenomenon!
O halde bu gece fiziksel bir olaya şahit olduk... açıklaması olmayan bir fiziksel olay!
The inexplicable fear and the fear of this fear... were practised in a closed social ritualistic pattern... in which the consumption of drugs and alcohol... is an acceptable, yes, even recommended outlet.
Anlatılamaz korku ve bu korkunun korkusu kapalı bir sosyal ayetsel örnekte uygulandığında uyuşturucu ve alkol kullanımı kabul edilebilir, evet, hatta önerilen bir çıkış yoludur.
It has been rumoured there is a Monk Wisdom, who understands everything... that's inexplicable in this world ;
Söylentilere göre, herşeyi bilen Keşiş Bilgin.... bu civarlarda ama gizli bir... mağarada yaşıyormuş ;
There are so many things which are inexplicable
O kadar çok gizem var ki!
When war broke out, God, I embraced it. With some inexplicable sense of relief and the kind... of enthusiasm I hadn't shown for anything for... I don't know.
Savaş başladığında, Tanrım, beni daha önce göstermediğim çeşit şevk ve rahatlama duyguları sardı.
The guy's taken an inexplicable dislike to me.
Norm, adam beni anlaşılmaz bir nedenden dolayı hoşlanmıyormuş.
I think by now your curiosity is satisfied, your inexplicable lusts sated.
Sanırım şimdi, merakın giderilmiş anlaşılamayan arzuların doymuştur.
But the matter is so inexplicable and the recent turn it has taken so elaborate that I shall lay it all before you and you shall judge what is essential and what is not.
Ama mesele çok çetrefilli ve yakın zamanda o kadar girift bir hale geldi ki size tüm detayları ile anlatacağım ve neyin gerekli neyin gereksiz olduğuna siz karar vereceksiniz.
I can hardly imagine anything more strange, more utterly inexplicable, than the situation in which I find myself.
Bundan daha zor ve tamamen açıklanamaz, bir vakanın içinde bulunduğumu pek hatırlayamıyorum açıkçası.
That an actual epidemic was approaching during those 5 days, and that its awful outbreak and script completion coincided, is one of those inexplicable coincidences.
Bu, 5 gün içinde oluşan gerçek bir salgın. Bu senaryonun tamamlanmasıyla birlikte gerçek salgının ortaya çıkışı, bu tesadüflerden biriydi.
Look, once again I like someone of whom you don't approve, for your own peculiar and inexplicable reasons.
Bak, bir kez daha senin tuhaf ve açıklanamaz nedenlerinden dolayı onaylamadığın birinden hoşlanıyorum.
There are many inexplicable things about her species.
Türü hakkında esrarengiz pek çok şey var.
But that there are... certain inexplicable coincidences in the world... seems, to me, patently obvious.
Ama dünyada bazı açıklanamayan olaylar vuku bulmuyor değil. Bana aşikâr gelen olaylar.
As you should be the first to understand, as someone who meddles with the inexplicable.
Açıklanamaz şeyleri çözen biri olarak ilk önce sizin anlamanız gerekiyor.
Tell her you're sorry you're calling after midnight, but all of a sudden you've got this inexplicable urge to hear her voice.
Gece yarısından sonra onu aradığın için üzgün olduğunu söyle ama birden bire anlaşılmaz acil bir şekilde onun sesini duymaya ihtiyacın olduğunu söyle.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]