English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / Insoluble

Insoluble translate Turkish

25 parallel translation
As I thought, insoluble in alcohol.
Düşündüğüm gibi, alkolde çözülebilen bir şey değil.
You're unsolved, perhaps even insoluble.
Sizi çözememişler, belki de çözümsüzsünüz.
I will now demonstrate to you how a man of integrity brings an almost..... insoluble situation to a triumphant conclusion.
Şimdi sizlere dürüst bir adamın neredeyse çözülemez bir durumu nasıl mükemmel bir sonuca kavuşturduğunu göstereceğim.
- I see no insoluble problems. - Well, I'll give you one.
• Şuan çözülemeyecek bir sorun göremiyorum • Evet var, bir tane söyleyeyim
- It's insoluble for man or machine.
- İnsan ya da makine için çözümü olmayan bir soru.
No problem is insoluble, not even ours.
Çözülmeyecek sorun yoktur. Bizimki bile.
Awe this is an Insoluble mystery to me.
Bu bana çözülemeyen bir gizem gibi geliyor.
Love creates a variety... of insoluble problems for the grownups.
Aşk, büyükler için çözümü imkansız yığınla problem yaratıyordu.
We have here an insoluble problem.
Bu içinden çıkılmaz bir problem.
God gives a Kraus to this world in order to entrust it with a deep and insoluble riddle.
Tanrı bu Dünya'ya Kraus'u vererek derin ve çözülmez bir bilmece vermiştir.
I just solved the insoluble equation of the entropy of bodies in irreversible expansion.
Genleşen vücut bağırsaklarının çözülemeyen denklemini çözdüm.
She says, "No problem is insoluble, given a big enough plastic bag."
Der ki ; "Her problem çözülebilir, yeter ki büyük bir poşetiniz olsun."
This combination is water insoluble.
Bu bileşen suda çözülmez.
The whole point is that it remains insoluble and itís used to keep people feeling baffled and inferior. solve it either!
Bütün ana fikir de çözülemez kalması zaten.
It's an insoluble equation, unless you choose.
Bu da çözümsüz bir denklem olur, tabii sen seçimini yapmadıkça.
So, I've been your hide-out. When you run away from the insoluble Hani Oh.
Zor Oh Ha Ni'den kaçıp, Hae Ra'nın rahatlığına sığınıyordun, öyle mi?
The inside of the shoes showed traces of a sticky residue, like some insoluble protein, so I ran it through the Mass Spec.
Ayakkabıların içinde yapışkan bir madde kalıntısı vardı. Çözülmeyen bir protein gibiydi. Ben de analiz ettim.
If your soil is like most, you've got an abundance of insoluble nutrients...
Topraklarınız daha çok bunun gibiyse çözünemez gıdayla bolluğa...
A famous statistician once stated that while the individual man is an insoluble puzzle, in the aggregate he becomes a mathematical certainty.
Ünlü istatistikçinin dediğine göre : " İnsan, çözülemeyecek bir bilmece olsa bile nihayetinde belirlenebilir bir değeri oluyor.
DNA is insoluble in alcohol.
DNA, alkol içerisinde çözülmez.
They dissolve the starch to an insoluble gluten
Çözünmeyen protein içinde nişastayı çözüyorlar.
- You're wrecking my appetite. Maybe that's the insoluble gluten mass that you ordered? - No!
- İştahımı kaçırıyorsun.
But if there isn't any insoluble, physical reason that Mr. Dellinger can't testify in person, well, I have to agree with Ms., uh...
Ama ortada hiç çözümsüzlük yoksa, Bay Delinger'in şahsen ifade verememesi fiziksel bir neden, ben de şeyin fikrine katılmak zorundayım...
Your secret ingredient. Your insoluble grief.
Gizli madden umarsız kederin.
All weak acids are insoluble...
Bütün zayıf asitler çözünmez.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]