Intend translate Turkish
5,818 parallel translation
After the Urca has been secured and the money warehoused before distribution... I intend to sequester a portion of it.
Urca'yı sağlama aldıktan ve parayı dağıtımdan önce depoladıktan sonra bir kısmına el koymayı düşünüyorum.
If you intend to accuse Mr. Silver before the crew, you do so without a witness.
Eğer Bay Silver'ı tayfanın önünde suçlayacaksanız bunu şahit olmadan yapacaksınız.
Only aim if you intend on shooting.
Sadece vurmaya odaklan.
They're not meaningless if half the city you intend to take is listening to them.
Almak istediğiniz şehrin yarısı onları dinliyorsa anlamı olur.
If you intend to kill me, then do it.
Beni öldürmeye niyetliyseniz öldürün.
No, I don't have a ticket, nor do I intend to buy one.
Hayır, biletim yok. Almayı da düşünmüyorum.
But I intend to find out.
Ama cevabı bulmak niyetindeyim.
Which do you think I intend to be?
Sizce ben hangisi olmaya niyetliyim?
But to me you can no harm intend.
Fakat sen bana zarar veremezsin kasten.
How much longer do you intend to hold me as your gimp hostage?
Beni daha ne kadar sakat tutsağın olarak tutmaya niyetlisin?
I'll walk you through every line of code I intend to write, every attempt I make to breach the wall.
Koda yazacağım her satırı, duvarı delmek için yapacağım her denemeyi sana anlatayım.
But I intend to free her from this, for her own good, since this narrow-minded life is humiliating and deprives one of all possibility of doing what one's soul wishes.
Ama onu bu durumdan kurtarmaya niyetliyim. Onun iyiliği için. Çünkü bağnaz fikirli olunan bir hayat insanı küçültür.
How long do you intend to stay?
Ne kadar süre kalmayı düşünüyorsunuz?
Do you intend to go on excursions again?
Tekrardan gezintiye çıkmayı düşünüyor musun?
And I intend to keep it that way.
Ve ben de bu şekilde kalması için çalışıyorum.
And for the life of me, I can't imagine how you intend on getting it.
Vallahi, onu elde etmeyi nasıl planladığını hayal edemiyorum.
Hence, they intend to drown us together to the sea.
Onların niyeti ikimizi birden denizin dibine göndermek.
I still intend to honor our deal, Harris.
Hala anlaşmamızı onurlandırman niyetindeyim, Harris.
You hold back if you want to, but I intend to reach my full potential!
Sen istiyorsan kendini geride tutabilirsin ama ben tam potansiyelime ulaşma niyetindeyim.
Tonight I intend to enjoy myself.
- Bu akşam kendimi eğlendirmek istiyorum.
We intend to implement the decision of the Republican court.
Niyetimiz Cumhuriyet mahkemesinin kararını uygulamaktır.
Which is exactly what I intend to do.
Tam da bunu yapmaya niyetliyim.
And... and how do you intend for us to break this news to the mother?
Bu haberi anneye nasıl vereceğimizi düşündünüz mü?
And sitting in the dark, eating sno-caps... is not how I intend to live mine.
Ve karanlıkta oturup, şekerleme yemek... ben hayatımı bu şekilde geçirmek istemiyorum.
And only promises that I intend to keep.
Ve sadece tutabileceğim sözleri veririm.
But can we be certain they intend to cross into Belgium?
Belçika'ya girme niyetinde olduklarından emin olabilir miyiz?
And I want Thanksgiving at the Farmer's Market because that's where I intend to buy my bird and all the fixings for my acorn stuffing.
Ayrıca Şükran Gününde Çiftçi Pazarına gitmeyi istiyorum. çünkü hindimi ve palamut gibi malzemelerimi oradan almayı düşünüyorum.
You intend to be the ruler of this new heaven.
Cennetin hakimi olmak gibi bir niyetin var.
I'm a serving Missing Persons detective and I intend to discharge my duties until someone tells me otherwise.
- Hayır. Ben bir Kayıp Şahıslar dedektifiyim ve biri bana aksini söyleyene kadar görevimi yapma niyetindeyim.
We thank you for your cooperation and we intend to continue.
İşbirliğiniz için teşekkür ederiz devam etmek istiyoruz.
And in celebration, I intend to make it nasty!
Kutlama olarak, biraz çılgınlaşmak istiyorum.
I mean, if they didn't intend to kill him... [camera shutter clicks]... They wouldn't want to get recognized, either.
Onu öldürme niyetleri yokken neden tanınmak istesinler?
"What does my heart intend to do?"
"Kalbim ne yapmayı planlıyor?"
Do you intend to make him sick?
Onu hasta etmeye mi planladın?
I intend to make sure it is.
Böyle olması niyetindeyim.
The day repeal passes, I intend to be open for business legally in the thirstiest country on earth with Bacardi rum as my most exclusive offering.
Yasa geçtiği anda içkiye susamış dünyanın en büyük ülkesine tamamen yasal Bacardi Rom'unu en özel içkim olarak hizmete sunmak istiyorum.
You intend me to be my own last supper?
- Son yemeğimde kendimi mi yememi istiyorsun?
Do you intend to point a gun at me?
Bana bir silah doğrultmaya niyetin var mı?
The solitude of what you do is to be respected, and I intend to honour that.
Yaptığın şeyin yalnızlığı takdir edilesi ve ben de bunu onurlandırmak niyetindeydim.
Whomever is pursuing whom in this very moment, I intend to eat them.
Şu anda kim, hangisini kovalarsa kovalasın onları yeme niyetindeyim.
What I mean to say is I didn't intend to kill him.
Öldürmek niyetinde olmadığımı söylüyorum.
I did, and now I intend to remove it.
- Ben sapladım. Şimdi de niyetim geri çıkarmak.
I intend to find her and to end this.
Onu bulup bu işi bitirmek istiyorum.
You see, there is money to be made here, Sister, and I don't intend to leave it for anyone else.
Burada kazanılacak paralar var Rahibe ve bunu başkalarına bırakmaya niyetim yok.
Truth is... I don't intend to hurt you.
Aslında sana zarar verme niyetinde değilim.
I intend to fast-track this merge with the Governor's Office.
Vali'nin ofisinde birleşme işlemlerini hızlı bir şekilde başlatacağım.
- I intend to.
- Niyetim de bu zaten.
I intend to inject a 2 % cocaine solution directly into Mr. Gentile's spinal canal.
Doğrudan Bay Gentile'nin spinal kanalına % 2'lik kokain solüsyonu enjekte etme niyetindeyim.
I intend to put pressure directly on the bleed in the womb from the inside.
Ben direkt olarak rahimdeki kanamaya baskı uygulamayı amaçlıyorum. İçeriden.
They intend to adopt a new constitution.
Yeni anayasa hakkında plânları var.
And I intend to find him.
Buralarda bir yerde.