English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / Intently

Intently translate Turkish

77 parallel translation
Traveling by train for the first time, deaf to the clickety-clack this child intently devoured the face of her brother her manic intensity impinging briefly on other passengers'dreams
İlk defa gece trende seyahat ederken motorun sesini dinlemek yerine uyuyan yolcular üzerinde çılgınca sesler o garip sesler bütünü akarken kardeşinin suratına bakıp duruyordu.
We track by ear an enemy who is also intently listening for us.
Kararlı bir şekilde bizi dinleyen bir düşmana kulak kabartıyoruz.
I press my ear to the wood, listening so intently I can hear my own breathing.
Kulağımı tahtaya yaslıyor öyle dikkatle dinliyorum ki kendi nefesimi duyabiliyorum.
What was Mrs Tombsthay watching so intently in Mr Tombsthay's living room?
Bayan Tombsthay, kocasının odasında bu kadar dikkatle neye bakıyordu?
Yes, they... they spoke intently for a while but I couldn't hear what they were saying.
Doğru. Bir süre yoğun bir konuşma yaşandı, fakat söylenenleri duyamıyordum.
" and looking intently with his clear, shining eyes into the face of his antagonist.
Berrak, parlayan gözleriyle dikkatle hasmının yüzüne bakıyordu.
In others, I have watched it intently.
Bazense dikkatle seyrettim.
Raven stared intently at man and said, "Wait here."
Kuzgun insana gözünü dikip baktı... ve "burada bekle" dedi.
What're you lookin'at so intently?
Bu kadar istekli nereye bakıyorsun? Ha...
What are you staring at so intently?
Bu kadar dikkatli neye bakıyorsun?
It hunts voles and mice and, to find them in the grass it has to search very intently, and that takes time.
Küçük fareleri avlar. Onları ot içinde bulmak için çok dikkatli bir şekilde araması gerekiyor. Bu da zaman alıyor tabi.
Isabelle sits on my right, listening intently,
Isabelle sağımda dikkatlice dinleyerek oturuyor.
Eastwood observed Siegel as intently as He Had observed Leone.
Eastwood, Leone'yi izlediği gibi dikkatle izledi Siegel'i.
"And the other guy listens intently."
"Diğeriyse onu dikkatlice dinler."
Why is he watching us so intently?
Neden o bizi bu kadar dikkatli gözetliyor?
I wasn't staring. I was listening intently.
Bakmıyordum, sadece dikkatle dinliyordum.
You'll fart, pee, puke and poop in front of ten complete strangers who'll be staring intently at your vagina, which, by the way, has an 80 % chance of tearing.
Vajinana dikkatle bakan on tane yabancinin önünde osuracak, iseyecek, kusacak ve kakani yapacaksin. burada, % 80 yirtilma ihtimali var
She used to look at me very intently it gave me great pleasure.
Bana dikkatle bakardı. Bu çok hoşuma giderdi.
I listened intently, hoping to hear a whistle or an answer, a cry back, something, and I didn't hear anything at all.
Bir ses, bir fısıltı veya herhangi bir şey duymak için dikkatlice dinledim Fakat hiçbir şey duymuyordum.
... I'm sure he's pressing his ear up against it and listening intently.
... eminim kulağını dayamış dinliyordur.
O brother, all these stare intently upon thy path
Ey Kardeşim, yol boyunca her şeye dikkatle bak.
Positioning herself downwind from her prey... she lies in wait and listens intently.
Avına göre rüzgarın estiği yöne doğru konumlanan ejderha... beklemeye koyuluyor ve dikkat kesiliyor.
I have never seen anyone stare at nothing so intently.
"Hiçbir şeye" böyle dikkatli bakanı da hiç görmemiştim.
You all wanna be looking very intently at your own belly buttons.
Şu anda hepiniz göbek deliklerinize bakıyor olmalısınız.
I practiced this. Quite intently, actually.
Bu konuşmayı bir sürü kez prova etmiştim aslında.
He never said a word after he was arrested, never spoke at his own trial, listens intently to his attorney.
Duruşmalarda da konuşmadı. Avukatının sözünden çıkmaz. Üstüne bir de hapisteyken hukuk çalıştı.
I'm listening intently.
Dikkatle dinliyorum.
But I was very, very impressed by how intently you tried to warn me.
Ama beni en çok etkileyen ısrarla beni uyarmaya çalışmandı.
Intently.
Dikkatli.
Meanwhile, despite not having a clue what she's looking at she still insists on staring intently at it.
Bu arada, neye baktığı hakkında en ufak bir bilgi sahibi olmamasına rağmen hala dikkatle bakmaya devam ediyor.
Once inside, remain intently focused and above all, accomplish your mission swiftly.
Oraya girdiğin anda gözünü dört aç. Hepsinden öte görevini süratle tamamla.
Don't say that so intently
Böyle hevesli bir şekilde söyleme şunu.
The pie-maker listened intently to the news, unaware that he stopped breathing.
Turtacı soluğunu tuttuğunun farkında olmadan dikkatlice haberleri dinledi.
What is Ryan Atwood wrapping so intently?
Ryan Atwood neyi bu kadar dikkatli paketliyor?
We don't really know, but, I mean, she watches very intently.
Tam olarak ne olduğunu bilemesek de bayağı dikkatli izlediği aşikâr.
He watches me intently.
O dikkatle beni izliyor.
And he stared at his own face more intently than he had ever done in his life before.
Ve hayatında hiç yapmadığı kadar dikkatle kendi yüzüne baktı.
Intently.
Pür dikkat.
All right, at the height of lovemaking, you know, the very height, when she's starting to climax, and she's really responding to you now, you know, her eyes widening in that way that's both, you know, surprise and recognition, which not a woman alive could fake or feign if you really look intently at her, really see her.
tamam, sevişmenin en üst kısmı gibi, bilirsini, çok yüksek, en uç noktaya ulaştığında, ve gerçekten sana cevap verir, bilirsin, gözleri sana doğru açılır birlikte,, sürpriz ve tanınma, numara yapmayan bir kadın... içten bir şekilde onlara bakarsan, onu gerçekten görürsün.
And behind those closed lids, you know, her eyes are now rolled all the way around and staring intently inward into some void where l, who sent them, can't follow.
ve o kapalı gözler ardında, onun gözleri yuvarlandı ve dikkatle içeri doğru bir boşluğa baktı olduğum yer, kim gönderdi onları, takip edemedim.
I mean, to focus intently on this psychotic as an ensouled and beautiful, albeit tormented person, in his own right rather than merely as a threat to her.
yani, gerçekten bu psikopat herife odaklanabilirse güzel bir biçimde bu ızdırap içindeki kişi ile onu bir tehdit olarak görmek yerine.
You're looking so intently.
Çok dikkatli bakıyorsun.
Okay, you were ogling, I was merely staring intently.
Tamam, sen göz süzüyordun, ben de dikkatli bakıyorum.
I'm a woman in a lab coat wearing goggles, staring intently at a beaker that I'm holding near my face.
Ben, laboratuvar önlüklü, gözlük takan, yüzüme tuttuğum deney tüpüne dikkatle bakan bir kadınım.
I was only frightened because I was very intently focused on my dog there in that moment.
O an köpeğime odaklanmıştım.
It paid to listen intently.
Onu dikkatlice dinledim.
Look at how he's staring at her so intently.
Bak, ona nasıl da istekli bir şekilde bakıyor.
This calf, too young to dive, tracks his mother closely from above, listening intently for her signature clicks.
Dalmak için çok küçük olan bu yavru, annesini yukarıdan dikkatle takip ediyor ve onun kendine özgü tıkırtılarını dinliyor.
I couldn't place him at first because he was praying so intently.
Gözüme takıldı. İlk başta çıkaramadım. Dikkatle dua ediyordu.
The girl is sitting on the chair and... stares intently, as if deciding to do the last thing... that she must do before committing suicide.
Kız sandalyeye oturuyor... ve sanki intihar etmeden önce yapması gereken... bir şey varmış gibi ciddiyetle bakıyor.
Mother and calf listen intently.
Anne ve yavrusu dikkatle dinliyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]