English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / Intimidates

Intimidates translate Turkish

36 parallel translation
I think Allison's mom intimidates everybody.
Bence herkes ondan çekiniyor.
Well, well. She intimidates you.
Ağırdan alıyor o zaman.
She intimidates me.
Beni ürkütüyor. Ya caz?
Here, the land intimidates them.
Burada, topraktan çekiniyorlar.
- It intimidates me.
- Bu beni utandırıyor.
Now, don't let him intimidate you. Honey, nobody intimidates me.
Kimsenin gözümü korkuttuğu yok.
There's something about me that obviously intimidates you.
Bende seni korkutan bir şeyler olduğu belli.
Opening your mouth and flashing your teeth... usually intimidates rivals and prevents any serious injury.
Ağzını açıp dişlerini göstermek genelde rakiplerin gözünü korkutup ciddi bir yaralanmanın önüne geçiyor.
- He likes me to be with him. - l know, but... a man of your stature, an agent, it intimidates people.
Ama senin gibi bir menajer insanları tedirgin eder.
She no Ionger intimidates me.
Dinle, bu hiç de önemli değil.
Actually, a gun like that intimidates, makes a statement.
Aslında öyle bir silah korkutur, karşıdakine bir mesaj verir. Doğru, verir.
Curtin's the type of guy who intimidates other SEALs.
Curtin, başka askerlerin gözünü korkutan biriydi.
- She definitely intimidates you. - Does not.
- Gözünü korkuttuğu kesin.
It scares people, intimidates them, and that's why they invented checkers.
İnsanları korkutuyor, onları ürkütüyor ve bu yüzden kontrolcüleri icat ettiler.
Totally Intimidates "The Actuaries."
Actuaries'in dumanını attırıyor.
Intimidates you, throws rocks at your window... graffiti on your wall anonymous threat letters...
Seni tedirgin felan ediyor. Pencerelere tas atmalar... Duvarlara yazi yazmalar...
I think you did a good job all these years hiding any sign that he intimidates you.
Bunca yıldır gözünü korkuttuğuna dair bütün belirtileri iyi saklamışsın.
Just give the snow around intimidates. I feel so empty. Meaningless.
Tüm bu kar tarafından çevrelenme hissi çaresiz ve önemsizmiş gibi hissettiriyor.
And the scent of rattler on her fluffed tail... intimidates the snake.
Ve kabarmış kuyruğundaki çıngıraklı yılan kokusu yılanın gözünü korkutuyor.
And no chick intimidates Puckzilla.
Puck-zila'yı hiçbir kız korkutamaz.
Since I'm a powerful career-driven woman who intimidates men, I must be a lesbian?
Erkekleri korkutan, güçlü bir kariyer sürdüren kadın olduğum için, bir lezbiyen olmam gerektiğini mi düşündün?
This guy is the kind of pond scum that intimidates good, hardworking people into not testifying.
Bu adam, iyi, çok çalışan insanları tanıklık yapmasınlar diye tehdit eden işe yaramazın teki.
I don't know. She just intimidates me, you know?
Bilmiyorum, benim gözümü korkutuyor.
- He intimidates team members.
- Timdeki diğer kişileri korkutuyor.
She intimidates people, mike.
İnsanları aşağılıyor, Mike.
- What? My stature intimidates her, so she's using you to get to me.
Endamımdan gözü korktuğu için seni kullanarak bana ulaşmaya çalışıyor.
He intimidates you.
Gözünü korkutmaya çalışıyor.
You know what intimidates me?
Benim gözümü ne korkutur biliyor musun?
She intimidates me.
Gözümü korkutuyor.
- Maybe Russell intimidates you because you wouldn't take care of him.
- Belki de Russel senden korkuyor.
Ah-ah-ahem! Or Shirley, who I didn't mention earlier, because she intimidates you sexually.
Veya Shirley'nin ondan daha önce bahsetmedim çünkü cinsel olarak gözünü korkutuyor.
- None of that intimidates me.
- Hiçbiri gözümü korkutmuyor.
It's her husband who intimidates her.
Onu tehdit eden kocası.
"She is so smart and so mature " that sometimes she intimidates me, " but more often, she inspires me.
O çok zeki ve olgun ki bazen beni korkutuyor ama bundan daha sık olarak bana ilham veriyor.
So the book intimidates you, but Aida doesn't intimidate you?
Kitap seni rahatsız ediyor ama Aida etmiyor öyle mi?
[Pencil sharpener whirs] Allison's mom definitely intimidates Scott.
Scott kesinlikle Allison'ın annesinden çekiniyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]